66 research outputs found

    Atipik hipofiz adenomu olgularının insidansı, hormonal dağılımı ve postoperatif takibi

    Get PDF
    AMAÇ: Hipofiz adenomu tanısı ile operasyon uygulanan olgularımızdan patoloj ik tanısı atipik hipofiz adenomu olanların görülme sıklığı, hormonal aktivitesi ve postoperatif takipleri araştırılmıştır. YÖNTEM ve GEREÇlER: Kliniğimizde Ocak 2009 - Mayıs 2012 tarihleri arasında endoskopik endonasal transsfenoidal yolla opere edilen 146 hipofiz adenomu olgusundan WHO 2004 kriterlerine göre patoloj isi atipik hipofiz adenomu olarak saptanan 13 olgu çalışmaya dahil edildi. BUlGULAR: Histoloj ik olarak 133 hasta tipik hipofiz adenomu (%91,1), 13 hasta ise atipik hipofiz adenomu (%8,9) idi. Bu hastaların 10 tanesi erkek (%76,9), 3 tanesi kadındı (%23,1). Yaş dağılımı 27 ile 80 arasında idi (ortalama 52.7). Dokuz olgu nonsekretuar adenom (%69,3), 3 olgu prolaktinoma (%23,1), 1 olgu ise somatostatinoma (%7,6) idi. Dört olguda hipofizer apopleksi mevcuttu (%30,7). Tipik hipofiz adenomlu hastalardan 11 tanesinde nüks saptanırken (%8,2), atipik hipofiz adenomlu olgulardan ise 5 tanesinde nüks adenom (%38,4) nedeniyle tekrar operasyon yapıldı. SONUÇ: Atipik hipofiz adenomları iyi bir patoloj ik inceleme yapıldığında çok da nadir görülen adenom tipi değildir. Tümör rekürrensinde tek başına belirleyici olmamakla birlikte tipik adenomlara göre çok daha yüksek oranda rekürrense neden olduğu unutulmamalıdır. Bu yüzden bu hastalarda total tümör eksizyonu, eğer mümkün olmuyorsa postoperatif daha yakın takip ile ek tedavi uygulamalarının kullanılması gereklidir.AIM: To assess the incidence, hormonal activity and postoperative follow up of the cases that are histopathologically diagnosed as atypical pituitary adenoma (APA) in our series. MATERIAL and METHODS: In this study, 13 atypical pituitary adenoma cases, by the WHO 2004 criteria, among the 146 pituitary adenoma patients operated on in our clinic between January 2009 and May 2012 by endoscopic endonasal transsphenoidal approach were included. results: In histological studies, 133 cases were diagnosed as typical pituitary adenoma (91.1%) and 13 cases were APAs (8.9%) of which 10 were male (76.9%) and 3 were female (23.1%), ranged between 27 and 80 (mean 52.7) ages. Histopathological distribution of APAs was 9 non- secretory adenomas (69.3%), 3 prolactinomas (23.1%) and 1 somatostatinoma (7.6%). Asymptomatic pituitary apoplexy was diagnosed in 4 cases (30.7%). Eleven cases of typical pituitary adenomas (8.2%) and 5 cases of the atypical pituitary adenomas (38.4%) were re-operated due to tumor recurrences. CONCLUSION: Accurate histopathological examination shows that atypical pituitary adenoma is not a rare disease. Although it is not the only determinant, APAs are more prone to recurrence than typical adenomas. In our opinion, if total resection is not possible for the patients with APA, close postoperative follow up and additional curative therapy modalities are needed

    Novel SNARE Complex Polymorphisms Associated with Multiple Sclerosis: Signs of Synaptopathy in Multiple Sclerosis

    Get PDF
    Background: It is well known that axonal degeneration plays a role in disability in patients with multiple sclerosis, and synaptopathy has recently become an important issue.Aims: To investigate the possible roles of selected synaptic and presynaptic membrane protein genetic polymorphisms (VAMP2, SNAP-25, synaptotagmin, and syntaxin 1A) in patients with multiple sclerosis.Study Design: Case-control study.Methods: A total of 123 patients with multiple sclerosis and 192 healthy controls were included. The functional polymorphisms of specific SNARE complex proteins (VAMP2, synaptotagmin XI, syntaxin 1A, and SNAP-25) were analyzed by polymerase chain reaction.Results: Significant differences were detected in the genotype and allele distribution of 26-bp Ins/Del polymorphisms of VAMP2 between patients with multiple sclerosis and control subjects; Del/Del genotype and Del allele of VAMP2 were more frequent in patients with multiple sclerosis (p=0.011 and p=0.004, respectively). Similarly, Ddel polymorphism of SNAP-25 gene C/C genotype (p=0.059), syntaxin 1A T/C and C/C genotypes (p=0.005), and synaptotagmin XI gene C allele (p=0.001) were observed more frequently in patients with multiple sclerosis. CC, syntaxin rs1569061 1A gene for 33-bp promoter region TC haplotypes, and synaptotagmin XI gene were found to be associated with an increased risk for multiple sclerosis (p=0.012). Similarly, GC haplotype for rs3746544 of SNAP-25 gene and rs1051312 of SNAP-25 gene were associated with an increased risk for multiple sclerosis (p=0.022).Conclusion: Genetic polymorphisms of SNARE complex proteins, which have critical roles in synaptic structure and communication, may play a role in the development of multiple sclerosis

    Discovery of a small molecule that selectively destabilizes Cryptochrome 1 and enhances life span in p53 knockout mice

    Get PDF
    Cryptochromes are negative transcriptional regulators of the circadian clock in mammals. It is not clear how reducing the level of endogenous CRY1 in mammals will affect circadian rhythm and the relation of such a decrease with apoptosis. Here, we discovered a molecule (M47) that destabilizes Cryptochrome 1 (CRY1) both in vitro and in vivo. The M47 selectively enhanced the degradation rate of CRY1 by increasing its ubiquitination and resulted in increasing the circadian period length of U2OS Bmal1-dLuc cells. In addition, subcellular fractionation studies from mice liver indicated that M47 increased degradation of the CRY1 in the nucleus. Furthermore, M47-mediated CRY1 reduction enhanced oxaliplatin-induced apoptosis in Ras-transformed p53 null fibroblast cells. Systemic repetitive administration of M47 increased the median lifespan of p53−/− mice by ~25%. Collectively our data suggest that M47 is a promising molecule to treat forms of cancer depending on the p53 mutation

    New Alien Mediterranean Biodiversity Records (August 2022)

    Get PDF
    In this Collective Article on alien and cryptogenic diversity in the Mediterranean Sea we report a total of 19 species belonging to nine Phyla and coming from nine countries. Several of these records concern fish species, and of particular interest are the first records of: Terapon puta for Italian waters; Pteragopus trispilus from Malta; Plotosus lineatus from Cyprus; and the northernmost Mediterranean record of Lagocephalus sceleratus. The northernmost Mediterranean record was also reported for the sea urchin Diadema setosum. The portunid crab Thalamita poissonii was recorded for the first time in Libya. The copepod Pseudodiaptomus marinus was recorded for the first time in the Marmara Sea. The polychaete Branchiomma luctuosum was recorded for the first time from the Mediterranean coast of France. The alien anemone Diadumene lineata was recorded for the first time from Slovenia. The macroalgae Sargassum furcatum was recorded for the first time from Italy. The new Mediterranean records here reported help tracing abundance and distribution of alien and cryptic species in the Mediterranean Sea

    The effects of mother voice and father voice listened to newborns during heel blood collection on pain level and physiological parameters: A randomized controlled study

    No full text
    Araştırma, yenidoğanlara topuk kanı alma işlemi sırasında dinletilen anne sesi ve baba sesinin ağrı düzeyi ve fizyolojik parametrelere etkisini belirmek amacı ile randomize kontrollü tipte deneysel çalışma olarak yapılmıştır. Araştırma Düzce Atatürk Devlet Hastanesi Kadın Doğum Servisi'nde Aralık 2021-Mart 2022 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemini, yapılan güç analizi sonucu çalışmaya katılmayı kabul eden ve örneklem seçim kriterlerine uyan toplam 90 yenidoğan (anne sesi grubu=30, baba sesi grubu=30, kontrol grubu=30) oluşturmuştur. Yenidoğanların gruplara göre dağılımı rastlantısal olarak yapılmıştır. Girişim grubunda yer alan yenidoğanlara işlem sırasında anne sesi ve baba sesi dinletilmiş, kontrol grubunda ki yenidoğanlara ise sadece rutin topuk kanı alma işlemi uygulanmıştır. Yapılan bu uygulamalar sonucunda yenidoğanların fizyolojik parametreleri ve ağrıları değerlendirilmiştir. Verilerin toplanmasında ebeveyn ve yenidoğanların sosyo-demografik özelliklerini belirlemek amacı ile ''Kişisel Bilgi Formu'', işlem öncesi, sırası ve sonrası ağrı düzeyini ölçmek için ''NIPS Ağrı Ölçeği'' (Neonatal Infant Pain Scale-NIPS), fizyolojik bulgularını değerlendirmek için ''Yenidoğan Bebek Ağrı/Fiziksel Parametre Değerlendirme Formu'' kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen veriler IBM SPSS Statistics 26 paket programına aktarılarak analiz edilmiştir. Yenidoğanların ağrı düzeyi değerlendirildiğinde; işlem sırası ve işlem sonrası anne sesi grubundaki ortalama NIPS puanının, diğer gruplara göre anlamlı derecede düşük olduğu belirlenmiştir (p<0,05). Fizyolojik parametre sonuçları değerlendirildiğinde; anne sesi grubunda yer alan yenidoğanların işlem sırası ve sonrası ortalama oksijen satürasyon değerleri, baba sesi ve kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulunurken, ortalama kalp tepe atımı değerleri baba sesi ve kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p<0,05). Sonuç olarak; topuk kanı alma işlemi sırasında yenidoğanın ağrısının giderilmesinde en etkili yöntemin anne sesi olduğu görülmüştür. Araştırma sonucuna göre; yenidoğanın ağrısının giderilmesinde ve fizyolojik parametrelerinin olumlu seyretmesinde nonfarmakolojik yöntem olarak anne sesinin kullanılması önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Ağrı (NIPS), Anne sesi, Baba sesi, Fizyolojik parametreler, Yenidoğan, HemşirelikThe study was conducted as a randomized controlled type experimental study to determine the effect of maternal and paternal voices listened to on newborns during heel blood collection, on pain level and physiological parameters. The research was carried out in Düzce Atatürk State Hospital Gynecology Service between December 2021 and March 2022. The sample of the study consisted of 90 newborns (mother voice group=30, father voice group=30, control group=30) who agreed to participate in the study as a result of the power analysis and met the sample selection criteria. The distribution of newborns according to groups was made randomly. The newborns in the intervention group were listened to the mother's voice and the father's voice during the procedure, while the newborns in the control group only received routine heel blood sampling. As a result of these applications, the physiological parameters and pain of newborns were evaluated. In data collection, "Personal Information Form" to determine the socio-demographic characteristics of parents and newborns, "NIPS Pain Scale" (Neonatal Infant Pain Scale-NIPS) to measure the level of pain before, during and after the procedure, to evaluate the physiological findings "Newborn Baby Pain/Physical Parameter Evaluation Form" was used. The data obtained in the research were analyzed by transferring them to the IBM SPSS Statistics 26 package program. When the pain results of the newborn are evaluated; It was determined that the mean NIPS score in the mother's voice group during and after the procedure was significantly lower than the other groups (p<0.05). When the physiological parameter results are evaluated; While the mean oxygen saturation values of the newborns in the mother's voice group were found to be significantly higher during and after the procedure compared to the father's voice and control groups, the mean peak heart rate was found to be significantly lower than the father's voice and control groups (p<0.05). As a result; It has been observed that the most effective method in relieving the pain of the newborn during the heel blood collection procedure is the mother's voice. According to the results of the research; It is recommended to use the mother's voice method as a non-pharmacological method in relieving the pain of the newborn and positive physiological parameters. Keywords: Pain (NIPS), Maternal voice, Father voice, Physiological parameters, Newborn, Nursin

    Amino asitler ve piridin oksim türevi ligandlar ile karışık ligandlı bakır komplekslerinin sentezi, karakterizasyonu ve antimikrobiyal aktivitesinin incelenmesi

    No full text
    Mikroorganizmaların, adaptasyon yeteneklerinin sonucu olarak, var olan antimikrobiyal ilaçlara karşı direnç kazanmaları küresel boyutta toplum sağlığını tehdit eden bir unsur haline gelmiştir. Antimikrobiyal ilaçlara karşı hızla artan mikrobiyal direnç, mikrobiyal enfeksiyonun tedavisinde ve yayılmasının önlenmesinde kullanılacak etkili ve ekonomik yeni antimikrobiyal ajanlara duyulan ihtiyacı arttırmaktadır. Bu ihtiyaca cevap verebilmek için kimyasal sentez yöntemi ile var olan antimikrobiyal maddelerin türevlendirilmesi çalışmaları hız kazanmıştır. Biz, bu amaçla, bu çalışmada, biyolojik olarak aktif oldukları bilinen amino piridin türevi oksim ligandları ve bunların çeşitli amino asitler ile orijinal geçiş metal (Cu(II) vb.) komplekslerini sentezleyerek, etkin antimikrobiyal özellik gösteren bileşikler elde etmeyi hedeflemekteyiz. İlk kez sentezlenecek olan bu bileşiklerin karakterizasyonu elementel analiz, ICP-MS, FT-IR, termal analiz, molar iletkenlik ve manyetik susseptibilite ölçümleri kullanılarak yapılacaktır. Sentezlenen komplekslerin antimikrobiyal aktivitesi çeşitli bakteri ve fungus suşları kullanılarak incelenecektir. Bu amaçla makrodilüsyon ve MTT yöntemi kullanılacaktır. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda komplekslerin etki mekanizmasını incelemek amacıyla bakteri ve fungus suşlarının büyüme eğrilerindeki değişim gözlenecektir
    corecore