61 research outputs found

    Bal Arısı Sokması Sonrası Beyin Sapında Gelişen Akut İskemik İnme

    Get PDF
    Arı sokmaları, tüm böcek sokmaları içerisinde en sık olanıdır. Nörolojik etkilenme nadirdir. Ancak ensefalit, akut dissemine ensefalomiyelit, polinöropati ve ekstrapiramidal tutulum ortaya çıkabilmektedir. 79 yaşında erkek hasta sol hemiparezi ve dizartri yakınması ile başvurdu. 1 gün önce 10 tane bal arısı tarafından sokulduğu öğrenildi. Sol kol ve bacakta 4/5 kas gücü, ataksik yürüme ve dizartri bulunmaktaydı. Difüzyon ağırlıklı manyetik rezonans görüntülemede sağ ponsta akut iskemi ile uyumlu lezyon belirlendi. Asetilsalisilik asit 300 mg/gün vemetformin 1000 mg/gün başlandı. Arı sokması sonrası salgılanan kimyasal moleküller ile tromboza eğilim artmaktadır. Bu nedenle iskemik inme riski olan hastalar yakın takip edilmelidir. Gerekirse hastalar bu moleküllerin inaktivasyonunu sağlayan ilaçlar ile tedavi edilmelidir. Ancak hipotansiyon ve vazokonstriksiyon oluşturabilen antialerjik ilaçlar başlanmamalıdı

    Evaluation of Epilepsy Knowledge, Epileptic Concern and Sleep Quality in Patients with Epilepsy

    Get PDF
    INTRODUCTION: About fifty million people have epilepsy in the world. This disease leads to concerns about occupational, social and marital in patients and their relatives. In addition, sleep disorders are more common in epileptic patients than normal. Disease-related concern and sleep disoder can affect negative the prognosis of disease. So, it is important to evaluate concern and sleep disorder. METHODS: Primary epilepsy patients were included between the ages of 18 and 85 who applied to the neurology clinic in 2016-2017. Demographic and clinical characteristics of the patients were evaluated. Epilepsy knowledge questionnaire and consisting of 16 questions, epilepsy concern scale consisting of 20 questions and Pittsburgh sleep quality tests were made. The results were evaluated with SPSS Windows 16 version. RESULTS: 49 (%48) female and 53 (%52) male patients included. The mean age was 31,86+-11,04. There were epileptic disease for 12,11+-12 years. 1,82+-1,02 different epilepsy medications were used. There were 2,06+-1,04 seizures in the last month. Epilepsy knowledge questionnaire was 10,56+-3,24; concern scale was 61,28+-6,82 and sleep quality test was 8,22+-3,27. Not relationship was found between disease-related concern and sleep quality (r: 0,12; p: 0,04). A low relation was found between the knowledge about the disease and concern (r: 0,35; p: 0,09). There was stronger relationship between seizure frequency and sleep disorder (r: 0,47; p: 0,04). DISCUSSION AND CONCLUSION: Patients had moderate knowledge but high level concern about epilepsy. Most of them had sleep disorder. So, disease-related concern and sleep disorder should also be evaluated during follow-up and treatment of patients

    Sporadic Creutzfeldt-Jakob Disease in the Differential Diagnosis of Psychiatric Disorders: Two Case Reports

    Get PDF
    Creutzfeldt-Jakob disease (CJD) is a prion disease manifesting with signs of impaired conscious and mental state, cerebellar ataxia, myoclonus, and loss of vision. Since the disease progresses rapidly to death, it is important to distinguish it from other diseases. The exact diagnosis is made by postmortem histopathological analysis of the brain. The diagnosis of CJD is difficult because the clinical presentation varies between cases. In this paper, we present two cases of CJD. The first case was a 50-year-old male who was admitted with agitation, impaired consciousness and involuntary movements for three months. The second case was a 70-year-old male presented with forgetfulness, total loss of vision in the form of conversion disorder and ataxia. Diagnostic support was provided by magnetic resonance imaging (MRI) and electroencephalography (EEG). Increased cerebrospinal fluid concentration of 14.3.3 protein was determined. As a result, prion disease was considered in these cases due to rapid progression of the neuropsychiatric symptoms. Repeated EEG and MRI are useful for diagnosis in these patients. Although there is not effective treatment, diagnosis of the condition is very important in terms of preventive measures

    Türkiye’de inme hastalarında atrial fibrilasyonun yönetimi: NöroTek çalışması gerçek hayat verileri

    Get PDF
    Objective: Atrial fibrillation (AF) is the most common directly preventable cause of ischemic stroke. There is no dependable neurology-based data on the spectrum of stroke caused by AF in Turkiye. Within the scope of NoroTek-Turkiye (TR), hospital-based data on acute stroke patients with AF were collected to contribute to the creation of acute-stroke algorithms.Materials and Methods: On May 10, 2018 (World Stroke Awareness Day), 1,790 patients hospitalized at 87 neurology units in 30 health regions were prospectively evaluated. A total of 929 patients [859 acute ischemic stroke, 70 transient ischemic attack (TIA)] from this study were included in this analysis.Results: The rate of AF in patients hospitalized for ischemic stroke/TIA was 29.8%, of which 65% were known before stroke, 5% were paroxysmal, and 30% were diagnosed after hospital admission. The proportion of patients with AF who received "effective" treatment [international normalization ratio >= 2.0 warfarin or non-vitamin K antagonist oral anticoagulants (NOACs) at a guideline dose] was 25.3%, and, either no medication or only antiplatelet was used in 42.5% of the cases. The low dose rate was 50% in 42 patients who had a stroke while taking NOACs. Anticoagulant was prescribed to the patient at discharge at a rate of 94.6%; low molecular weight or unfractionated heparin was prescribed in 28.1%, warfarin in 32.5%, and NOACs in 31%. The dose was in the low category in 22% of the cases discharged with NOACs, and half of the cases, who received NOACs at admission, were discharged with the same drug.Conclusion: NoroTekTR revealed the high but expected frequency of AF in acute stroke in Turkiye, as well as the aspects that could be improved in the management of secondary prophylaxis. AF is found in approximately one-third of hospitalized acute stroke cases in Turkiye. Effective anticoagulant therapy was not used in three-quarters of acute stroke cases with known AF. In AF, heparin, warfarin, and NOACs are planned at a similar frequency (one-third) within the scope of stroke secondary prophylaxis, and the prescribed NOAC dose is subtherapeutic in a quarter of the cases. Non-medical and medical education appears necessary to prevent stroke caused by AF.Amaç: Atrial fibrilasyon (AF) iskemik inmenin doğrudan önlenebilir en sık nedendir. Ülkemizde AF nedenli inme spektrumuna dair nöroloji kaynaklı geniş ölçekte bir veri bulunmamaktadır. NöroTek-Türkiye (TR) kapsamında akut inme algoritmalarının oluşturulmasına katkı yapması beklenen AF tespit edilen akut inme hastalarına dair hastane verisi toplanmıştır. Gereç ve Yöntem: 10 Mayıs 2018 Dünya İnme Farkındalık Günü’nde 30 sağlık bölgesine yer alan 87 nöroloji biriminde yatmakta olan 1.790 hasta prospektif olarak değerlendirilmiştir. Çalışmada yer alan toplam 929 hasta [859 akut iskemik inme, 70 geçici iskemik atak (GİA)] bu analize dahil edilmiştir. Bulgular: İskemik inme/GİA sebebiyle ile interne edilmiş hastalarda AF oranı %29,8 olup bunların %65’i bilinmekte olan, %5’i paroksismal ve %30’u yeni tanıdır. AF tanısı ile gelen hastalarda “etkin” tedavi [internasyonel normalizasyon oranı ≥2,0 varfarin veya rehber dozunda non-vitamin K antagonist oral antikoagülan (NOAK)] alanların oranı %25,3 olup, %42,5 olguda ya hiç ilaç kullanılmamakta ya da sadece antiplatelet kullanılmaktaydı. Düşük doz kullanım oranı 42 NOAK alırken inme geçirmiş olguda %50 idi. Taburcu edilirken antikoagülan %94,6 (düşük molekül ağırlıklı veya non-fraksiyone heparin %28,1; varfarin %32,5 ve NOAK %31) hastaya reçete edilmişti. NOAK ile taburcu edilen olguların %22’sinde doz düşük kategoride olup gelişte NOAK almakta olan olguların yarısı aynı ilaçla taburcu edilmiştir. Sonuç: NöroTekTR ülkemizde AF’nin akut inmedeki sıklığı yanı sıra sekonder proflaksi perspektifinde yönetiminin geliştirilebilecek yönlerini ortaya koydu. Türkiye’de hastanede yatan akut inme olgularının yaklaşık üçte birinde AF saptanmıştır. AF’si bilinen akut inme olgularının dörtte üçünde etkin antikoagülan tedavi kullanılmamaktaydı. AF’de inme sekonder proflaksisi kapsamında heparin, varfarin ve NOAK planlaması benzer sıklıkta (üçte bir) olup reçete edilen NOAK dozu dörtte bir olguda subterapötiktir. AF’ye bağlı inmenin önlenebilmesi non-medikal ve medikal eğitim gerekli görünmektedir

    Covid-19 ve Nörolojik Bozukluklar

    Get PDF
    Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart 2019’da pandemi olarak kabul edilen COVID-19 hastalığının pandeminin ilk döneminde öncelikle solunum yollarını etkileyen ve ciddi akut solunum yetmezliğine (SARS) neden olan bir viral enfeksiyon olduğu kabul edilmiştir. Zaman içinde vasküler sistemler başta olmak üzere diğer organ sistemlerini ve en önemlisi de diğer sistemlerle beraber nörolojik sistemleri ve hatta bazen sadece nörolojik sistemleri etkilediği ortaya konmuştur. Ciddi semptomu olmayan hastalarda bile koku alma kaybı sık olarak görülmekte olup bazı hastalarda ilk veya tek belirti olabilmektedir. Viral enfeksiyonun iyileşmesine rağmen koku alma fonksiyonunun aynı hızla kazanılamaması yaşam kalitesini etkileyen önemli bir nörolojik tutulumdur. Dünyada pandemi sürecinde vaka bildirimleri ve klinik verilerin analizleri ile hızlı bilgi akışı devam etmektedir. Bu yazıda literatür incelemesi ile dünyada bildirilen nörolojik tutulumlar ışığında kranial sinir tutulumları, serebrovasküler hastalıklar ve inme, ansefalit, epilepsi, Guillain Barré sendromu, psikiyatrik bozukluklar ile ilgili güncel bilgilerin paylaşılması amaçlanmıştır

    Turkish Neurology Board Examination – Process, Results and Evaluation

    No full text
    Scientific background: The Turkish Neurological Society Executive Committee began efforts to establish the Turkish Neurology Proficiency Board in 2001, and this was achieved in 2004. The Examination Committee, which is one of the key committees of this board, realized the first Turkish Neurological Society written examination for proficiency with the cooperation of Ege Medical Training Department in 2004 during the 40th National Neurology Congress. The preparation, application, and evaluation stages of this examination have been prepared for publication, to serve as a guide for the other neurology boards involved in this process, and to reflect the view of the Turkish Neurological Societ

    Sanatçı olarak Leonardo Da Vinci

    No full text

    After the Earthquake

    No full text

    Gerilim Tipi Baş Ağrısı Olan Hastalarda Uyku Bozuklukları, Depresyon ve İlişkili Faktörlerin Değerlendirilmesi

    No full text
    Amaç: Gerilim tipi baş ağrısı (GTB) etiyolojisinde uyku bozukluğu önemlidir. Ağrı, uykunun birçok safhasına etki ederek uyku kalitesini bozmaktadır. Ayrıca, psikojenik etmenler de uyku kalitesini etkilemektedir. Bu nedenle GTB de uyku kalitesi, depresyon ve gündüz uykululuk durumu incelenmiştir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 50 GTB hastası ve 40 kontrol alındı. Ağrı sıklığı, süresi, şiddeti, analjezik miktarı ve tedaviye cevap sorgulandı. Ağrı şiddeti için Görsel Ağrı Skalası (VAS) kullanıldı. Hastalarda yaş, cinsiyet, medeni durum, yaşam ortamı, sigara ve alkol kullanımı, eğitim, maddi durum, kilo ve boy değerlendirildi. Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Epworth Uykululuk Ölçeği (EUÖ) uygulandı. PUKİ 0-5, 6-10 ve 10 üzeri olarak 3 gruba ayrıldı. Veriler SPSS Windows 16 sürümü ile değerlendirildi. Bulgular: Çalışmada 50 (42 kadın, 8 erkek) hasta vardı. Ortalama±SD sonuçlar: yaş 37,92±14,18; boy 162,2±7,91; kilo 69,96±15,2; PUKİ 12,26±6,05; BDÖ 31,12±15,43 ve EUÖ 9,34±4,80 idi. Uyku süresi, latansı ve bozukluğu, ilaç sayısı ve PUKİ hastalarda daha yüksekti (p<0,01). Uyku kalitesi, gündüz uykululuğu, BDÖ ve EUÖ puanları benzerdi (p>0,05). Hastaların sosyodemografik özellikleri, ağrı şiddeti, analjezik kullanımı ile uyku bozukluğu arasında ilişki yoktu (p>0,05). BDÖ ile uyku bozukluğu ve gündüz uykululuk durumu arasında pozitif korelasyon vardı (p<0,05; r=0,57; 0,52). Sonuç: GTB hastalarında uyku bozukluğu daha fazladır. Depresif durum arttıkça uyku bozukluğu ve gündüz uykululuğu artmaktadır. Bu nedenle bu hastalarda uyku bozukluğu ve depresyonun da sorgulanması önemlidir
    corecore