19 research outputs found

    The evaluation of the autopsied suicide cases at our department

    Get PDF
    Anabilim Dalımız tarafından 1999-2003 yılları arasında otopsileri yapılan 47 intihar olgusu ele alınarak, seçilen yöntem, yaş gruplarına göre dağılım ve ölüm nedenlerinin saptanması amaçlanmıştır. Anabilim Dalımız tarafından yapılan otopsilerin, mevcut kayıtlarının retrospektif olarak incelenmesi sonucunda 47 intihar olgusuna ait veriler SPSS for Windows programına işlenerek, istatistiksel sonuçlar ve tablolar elde edilmiştir. Seçilen intihar yöntemleri arasında en sık ası görüldü. Bunu da ateşli silah kullanımı izlemekteydi. Olguların%72.5'i erkek,%27.5'i kadındı. ıntihar en sık 20-39 yaş grubunda görüldü. Eylemin%42.6 oranında ev içinde veya bahçesinde meydana geldiği saptandı. ıntihar amacıyla ev içinde veya bahçesinde ası yönteminin seçilmesi; yöntemin kullanılabilirliği ve çevre şartları ile ilgili olarak ülkemizde yapılmış diğer araştırma sonuçları ile uyumludur. ıntihar için 20-39 yaş arası gençlerin riskli grubu oluşturması bu yaş grubuna dikkat edilmesi gerektiğini göstermektedirIn this study we have examined forty-seven suicide cases between 1999-2003 who were autopsied in our department to evaluate suicide methods, age groups and causes of death. The autopsy reports of forty-seven suicide cases have been evaluated retrospectively and statistical analyses were made by SPSS forWindows. In our series, hanging was the most common used suicide method. Gunshot and shutgun injuries were the second common suicide method. 20-39 years age was the most frequent age group, and 72.5 % were male, 27.5%were female. In 42.6%of the suicide cases occured in domestic places. In our series hanging is the most frequent suicide method. Its usableness and relationship with enviromental conditions are corresponded to Turkey's results. Because most of the cases are in 20-39 age groups, it was concluded that special attention must be payed to the young generation who are under the risk of suicide

    Müdahaleci devletten piyasa ekonomisine değişen refah devleti anlayışı

    Full text link
    Anahtar Kelimeler : Devlet, Piyasa Ekonomisi, Refah Devleti, Küreselleşme ÖZETKıtlık kavramından hareketle yola çıkılan bu çalışmada, geçmişten günümüze doğru gelindiğinde, devlet ve piyasa arasındaki üçüncü bir yolun varlığının karşımıza çıktığı görülmüştür. “Refah devleti” olarak adlandırılan bu üçüncü yol, özellikle sanayi devrimi ve 1929 ekonomik bunalımı sonucunda sorgulanan piyasa ekonomisinin Keynesyen iktisatla birlikte dünya konjonktürüne oturduğu saptanmıştır. 1945-1970 yılları arası altın çağını yaşayan refah devleti, 1970 sonrası dünya ekonomisinde yaşanan çarpıcı gelişmeler sonucu özellikle de küreselleşmeyle birlikte sorgulanmaya başlamış ve yerini neo liberal politikalara bırakmaya başlamıştır. 1990`lara gelindiğinde ise küreselleşmenin etkin devlet anlayışıyla birlikte kamu yönetimini de değişime uğratması, kamu yönetiminde yeni yönetim tarzlarının uygulanmasını gerekli kılmıştır. Özellikle özelleştirme ve yönetişim kavramlarının ülkemizde ana sorunların başında geldiği aşikardır. Buna göre, devlet mi piyasa mı diye bir çıkarsama yapıldığında, hiçbir sistem tek başına her şeyi yapamaz, bir ülke için devletin varlığı mutlaka gerekli ancak sınırsız değildir. Keywords : State, Market Economy, Welfare State, GlobalizationABSTRACTIn this study which is started off the concept of scarcity, from past to present, we have seen that there is a third way between the state and the market. This third way which is called as "welfare state" has took place in world conjuncture within the market economy which is questionized after the industrial revolution and great depression of 1929 and the Keynesian economics. Welfare state that had lived its golden age between the years 1945-1970 has started to be questionize after the striking developments experienced in world economy and has started to give way to neo liberal policies. When it comes to 1990s, changing patterns of public administration by the effects of the perception of efficient state of globalization introduced a need for new governing styles in public administration. Especially, the concepts privatization and governance are the one of the most important problems of our country. According to this, if we ask the question "is it state or market?" we can say that none of the systems can do everyhing by itself, the existence of state is necessary but it is not limitless

    Müdahaleci devletten piyasa ekonomisine değişen refah devleti anlayışı

    Full text link
    Anahtar Kelimeler : Devlet, Piyasa Ekonomisi, Refah Devleti, Küreselleşme Kıtlık kavramından hareketle yola çıkılan bu çalışmada, geçmişten günümüze doğru gelindiğinde, devlet ve piyasa arasındaki üçüncü bir yolun varlığının karşımıza çıktığı görülmüştür. “Refah devleti” olarak adlandırılan bu üçüncü yol, özellikle sanayi devrimi ve 1929 ekonomik bunalımı sonucunda sorgulanan piyasa ekonomisinin Keynesyen iktisatla birlikte dünya konjonktürüne oturduğu saptanmıştır. 1945-1970 yılları arası altın çağını yaşayan refah devleti, 1970 sonrası dünya ekonomisinde yaşanan çarpıcı gelişmeler sonucu özellikle de küreselleşmeyle birlikte sorgulanmaya başlamış ve yerini neo liberal politikalara bırakmaya başlamıştır. 1990`lara gelindiğinde ise küreselleşmenin etkin devlet anlayışıyla birlikte kamu yönetimini de değişime uğratması, kamu yönetiminde yeni yönetim tarzlarının uygulanmasını gerekli kılmıştır. Özellikle özelleştirme ve yönetişim kavramlarının ülkemizde ana sorunların başında geldiği aşikardır. Buna göre, devlet mi piyasa mı diye bir çıkarsama yapıldığında, hiçbir sistem tek başına her şeyi yapamaz, bir ülke için devletin varlığı mutlaka gerekli ancak sınırsız değildir. Keywords : State, Market Economy, Welfare State, Globalization ABSTRACT In this study which is started off the concept of scarcity, from past to present, we have seen that there is a third way between the state and the market. This third way which is called as "welfare state" has took place in world conjuncture within the market economy which is questionized after the industrial revolution and great depression of 1929 and the Keynesian economics. Welfare state that had lived its golden age between the years 1945-1970 has started to be questionize after the striking developments experienced in world economy and has started to give way to neo liberal policies. When it comes to 1990s, changing patterns of public administration by the effects of the perception of efficient state of globalization introduced a need for new governing styles in public administration. Especially, the concepts privatization and governance are the one of the most important problems of our country. According to this, if we ask the question "is it state or market?" we can say that none of the systems can do everyhing by itself, the existence of state is necessary but it is not limitless

    1980 sonrası IMF programları çerçevesinde Türkiye’de uygulanan döviz kuru politikaları

    Full text link
    Dünya ekonomik konjonktüründe 1990`lı yıllara damgasını vuran olay şüphesiz ki yaşanan finansal krizler olmuştur. 1994 yılında Meksika`da başlayıp, 1997 yılında Tayland, Endonezya ve Güney Kore`yi de içerisine alan bu finansal krizler, 1998 yılında Rusya ve Brezilya, 2000 yılında da Arjantin ve Türkiye`yi derinden etkilemiştir. Tekila etkisi ile başlayıp, farklı yapı ve yöredeki bu ülkeleri etkileyen bu finansal krizlerin nedenlerinin başında uygulanan kur politikaları gelmektedir. 1970`li yıllara kadar dünya konjonktöründe hakimiyetini sürdüren esnek çıpa uygulamaları zamanla yarattığı olumsuzlukların su yüzüne çıkması sonucu eski rağbetlerini kaybetmişlerdir. 1990`lı yıllarda bu esnek çıpalar, iki kutuplu görüş olarak adlandırılan ve iki farklı uçta yer alan katı çıpalar ile tam serbest kur rejimi diye adlandırdığımız uygulamalara yerini bırakmak zorunda kalmıştır. Ülkelerin gerek kendi tercihleri gerekse de IMF`nin istekleri doğrultusunda uygulamaya koyduğu bu kur rejimleri ise, artısı ve eksisi ile birtakım farklılıkları da içerisinde barındırmaktadır. Bu gelişmeler ışığı altında, çalışmada gerek gelişmekte olan ülkelerin gerekse de Türkiye`nin IMF önderliğinde uygulamış oldukları döviz kuru politikaları ve bu politikarın uygulama sonuçlarını kısaca incelenmeye çalışılacaktır. ABSTRACT There is no doubt that financial crises have been the major blow to the 1990`s global economc conjuncture. Starting in Mexico in 1994 and spreading to Thailand, Indonesia and South Korea in 1997, these turmoils heavily affected Russia and Brazil in 1998, and followed by Argentina and Turkey in 2000. Currency policies were the leading reasons for these financial crises, which started with a tequila effect and overwhelmed these countries in different geographical areas with distinct structures. Flexible anchor policies, which had dominated the world conjucture until 1970`s, have lost popularihy as their negative effects surfaced in time. In 1990`s, these flexible anchors have been forced to leave their place applications like truly flexible exchange rate regime and to hard anchors, known as bipolar view, which stand on two different ends. These currency regimes, which were put in effect either by countries` indiviudal choises or by the will of the IMF, have certain differences with their positive and negative sides. Under the guidance of the cited developments, this study will briefly look into foreign currency policies, applied both by developing countries and also Turkey under the leadership of the IMF, and the outcomes of these policies

    Aydın’da Sokakta Çalışan Çocuklarda Suçluluk

    Full text link
    Sokakta çalışan çocukların sosyo-demografik özelliklerini belirlemek, içinde bulundukları koşulları ve sokakta çalışma ile çocuk suçluluğu arasmda ilişki olup olmadığını saptayabilmek amacıyla, sokakta çalışan 70 çocuk üzerinde, rızaları alınarak, birebir yüz yüze görüşülerek anket yapıldı. Olgularımız 7-17 yaş grubundaydı. 46 olgu (% 65.8) hem okuyor, hem de okul dışında çalışıyorlardı. Okul başarısı % 85.7 oranında orta-kötüydü. Çalışma alanları içinde ilk sırayı ayakkabı boyacılığı (% 64.3) alıyordu. Olgularımızın büyük çoğunluğu, iç göç sonucu Aydın’a gelmiş, kalabalık nüfuslu, 2-3 odalı, müstakil evlerde yaşayan, çekirdek ailelere mensup bireylerdi. Sosyal faaliyetlere, oyuna ve kendilerine ayıracak zamanları yoktu. Aile içi fiziksel istismar oranı % 54.3 olarak belirtildi. Sigara kullanımı % 30.0 oranındaydı. Alkol ve uyuşturucu kullanımı öyküsü saptanmadı. Bugüne kadar 13 olgu (% 18.6) evini terk etmiş, bunlardan 8 olgu sokaklarda sabahlamıştı. Bunun sokak çocukluğu için bir risk faktörü olduğu düşünüldü. Olgularımız içinde suç işleme oranı % 22.9 idi. Suç işleme oranı, okula devam edenlerde, hiç okula gitmemiş veya eğitimlerini yarıda bırakmışlara göre daha düşük olarak saptandı. Anahtar Kelimeler: Sokakta çalışan çocuk, çocuk suçluluğu

    The Effects of Risedronate Treatment on the Pain and the Quality of Life - Original Investigation

    Full text link
    Aim: Osteoporosis is a skeletal system disease characterised by pain, physical disability and increased fracture risk which negatively effect quality of life. The aim of this study is to investigate the effects of risedronate treatment on pain and the quality of life at 6th and 12th months. Material and Methods: Eighty patients with osteoporosis were included the study and randomized into two groups. Thirty seven patients in the first group were given 35 mg weekly Risedronate and 600 mg elemantary calcium and 400IU vitamin D daily, 34 patients in the second group were given 600 mg elemantary calcium and 400IU vitamin D daily. Visual analogue scale, Beck depression scale and Notthingham health profile were completed to patients at the beginning of the treatment and at the end of the first year. Results: There was significant pain relief in both groups at 6 and 12 months. However, this was more prominent in the treatment group. It was defined that the significant decrease in the Beck depression scores was occured at the 6th month and continued at the end of the first year. In the assesment quality of life test, there was no difference before and after the treatment in the control group but we obtained significant difference in the treatment group. Conclusion: Improving the quality of life and decrease in the pain levels of the osteoporosis patients can be provided by risedronate treatment. (From the World of Osteoporosis 2009;15:34-7
    corecore