73 research outputs found

    Was Wealth Tax Levied in Turkey Between 1942 and 1943 A Crisis?

    Get PDF
    International audienc

    Use of Stem Cell Therapy in COVID-19

    Get PDF
    Severe acute respiratory syndrome coronavirus 2 is known to cause the new coronavirus disease 2019 (COVID-19), in which many organs and systems such as the lung, heart, and immune system can be severely affected. Currently, the treatment process is generally based on supportive and palliative care. Some potential drugs are being tested for treatment. At this point, perhaps a promising treatment method for many diseases in the future seems to be stem cell therapy in recent times. Stem cell therapy in COVID-19 may be a treatment method that can play an important role, especially in resistant and severe cases. In this review, we summarized the potential mechanisms of stem cell therapy and developments in this treat ment modality

    The effect of extended incubation of stool cultures on the isolation rates of Salmonella species

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmada, dışkı kültürlerinde inkübasyon süresinin uzatılmasının Salmonella cinsi bakterilerin izolasyon oranına katkısı araştırıldı. Çalışma Planı: Toplam 1207 dışkı örneği ayırtıcı, seçici ve çoğaltıcı besiyerlerine ekildi. Katı besiyerleri (Salmonella-Shigella agar, eosin metilen blue agar) ve sıvı besiyerinden (selenite broth) yapılan altkültürler 24 ve 48. saatlerde değerlendirilmek üzere inkübe edildi. Bulgular: Dışkı örneklerinin 1150’sinde (%95.3) üreme görülmedi, 55’inde Salmonella (%4.6), ikisinde Shigella (%0.2) cinsi bakteri üredi. Üreme olmayan 1150 dışkı örneği 16-18 saat daha inkübe edildiğinde ek olarak 10 Salmonella cinsi bakteri izolasyonu elde edildi. Bunların selenite broth ve eosin metilen blue agar besiyerinden izole edilen bir suş dışında tamamının selenite broth besiyerinden izole edildiği görüldü. İnkübasyon süresinin 24 saatten 48 saate uzatılmasının Salmonella cinsi bakteri izolasyonunu %18.2 oranında artırdığı görüldü. Sonuç: Bu çalışmada mikrobiyoloji laboratuvarlarındaki rutin dışkı kültürlerinde inkübasyon süresinin uzatılmasının izolasyon oranını artırdığı ve bu nedenle kullanılması gerektiği sonucuna varıldı.Objectives: We investigated the contribution of extended incubation period of stool cultures to the isolation rates of Salmonella species. Study Design: A total of 1207 stool specimens were inoculated into differential, enrichment, and selective media. The solid media (Salmonella-Shigella agar, eosin methylene blue agar), and subcultures from liquid media (selenite broth) were incubated for 24 and 48 hours. Results: No growth was observed in 1150 cultures (95.3%) of stool specimens. Salmonella strains were isolated in 55 specimens (4.6%) and Shigella (0.2%) in two specimens. Reincubation of 1150 specimens for another 16-18 hours yielded Salmonella growth in 10 samples, all of which were isolated in selenite broth except one which was isolated in both eosin methylene blue agar and selenite broth. It was found that extending the incubation period to 48 hours resulted in a 18.2% increase in the isolation of Salmonella strains. Conclusion: Based on our findings, we suggest that the system of extended incubation be a routine practice for stool cultures in clinical microbiology laboratories

    General health status screening on children with mild mental retardation

    Get PDF
    Hafif zihinsel geriliği olup, özel bir eğitim kurumunda eğitim alan çocukların sosyal ve sağlık verileri, ülke verileriyle karşılaştırıldı. 3 Ekim 2002'de yaş ortalaması 12,6 ± 3,4 (7-20) olan 50 öğrencide (17 kız, 33 erkek), sağlık taraması yapıldı. Küçük yaşlarda düşük tartı sıklığı daha fazla iken, adolesanlarda obeziteye eğilimin arttığı görüldü. Ağır-orta düşük tartılılar ve kavrukların oranı ülke genelinden daha kötüydü. 14 yaş ve üstü çocukların %47'sinde vücut kitle indeksi 85. persentili, %15'inde 95. persentili aşmıştı. Çocukların %20'sinde kişisel hijyen kötüydü. Diş çürüğü oranı ülke geneli benzeri %80'di. Aşılama, anemi, raşitizm, hipertansiyon, kardiyak üfürüm varlığı açısından grubumuz ülke genelinden daha iyi olmasına rağmen, sağlıklı beslenme, ağız diş ve genel vücut hijyeni açısından desteğe ihtiyaçları vardı.The social and health status of study group was compared with the national health status. We performed health screening on fifty students with mild mental retardation, aged between 7-20 years, on October, 3, 2002. Underweight children were more in small age group (< 14 years), whereas obesity was remarkable among adolescents. The body mass index was above 85 percentile in 47% and above 95 percentile in 15% of children at and above 14 years of age. Personal hygiene was bad in 20% and the ratio of dental carries was about 80%similar to national ratio. Although our study group was better than general population with respect to vaccination, presence of anemia, rickets, hypertension or cardiac murmur; they still need a professional support for nutritional health care, dental and body hygiene

    New CagL amino acid polymorphism patterns of helicobacter pylori in peptic ulcer and non-ulcer dyspepsia

    Get PDF
    Background and Objectives: Helicobacter pylori infection is associated with chronic gastritis, ulcers, and gastric cancer. The H. pylori Type 4 secretion system (T4SS) translocates the CagA protein into host cells and plays an essential role in initiating gastric carcinogenesis. The CagL protein is a component of the T4SS. CagL amino acid polymorphisms are correlated with clinical outcomes. We aimed to study the association between CagL amino acid polymorphisms and peptic ulcer disease (PUD) and non-ulcer dyspepsia (NUD). Materials and Methods: A total of 99 patients (PUD, 46; NUD, 53) were enrolled and screened for H. pylori by qPCR from antrum biopsy samples. The amino acid polymorphisms of CagL were analyzed using DNA sequencing, followed by the MAFFT sequence alignment program to match the amino acid sequences. Results: Antrum biopsy samples from 70 out of 99 (70.7%) patients were found to be H. pylori DNA-positive. A positive band for cagL was detected in 42 out of 70 samples (PUD, 23; NUD, 19), and following this, these 42 samples were sequenced. In total, 27 different polymorphisms were determined. We determined three CagL amino acid polymorphism combinations, which were determined to be associated with PUD and NUD. Pattern 1 (K35/N122/V134/T175/R194/E210) was only detected in PUD patient samples and was related to a 1.35-fold risk (p = 0.02). Patterns 2 (V41/I134) and 3 (V41/K122/A171/I174) were found only in NUD patient samples and were linked to a 1.26-fold increased risk (p = 0.03). Conclusions: We observed three new patterns associated with PUD and NUD. Pattern 1 is related to PUD, and the other two patterns (Patterns 2 and 3) are related to NUD. The patterns that we identified include the remote polymorphisms of the CagL protein, which is a new approach. These patterns may help to understand the course of H. pylori infection.Istanbul Aydin University Scientific Research Projects Uni

    Kan kültürlerinden soyutlanan staphylococcus aureus kökenlerinde sefalotin toleransının araştırılması

    Full text link
    Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.ÖZET Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Bakteriyoloji Laboratuvarı'nda, ocak 1993 - ocak 1994 tarihleri arasında kan kültürlerinden soyutlanan metisilin ve sefalotin duyarlı 30 Staphylococcus aureus kökeninde tüp dilüsyon ve zaman ölüm eğrisi ile sefalotin toleransı ve Eagle fenomeni varlığı araştırıldı. İncelenen 30 kökenin tüp dilüsyon yöntemi ile 20'sinde (%66.6), zaman ölüm eğrisi ile 10'unda (%33.3) sefalotin toleransı saptanırken hiçbir kökende Eagle fenomeni saptanmadı. Günümüzde S. aureus'ta beta-laktam antibiyotiklere karşı tolerans saptama yöntemleri ve toleransın klinik anlamı konusunda belirsizlikler vardır. Ancak genel bilgiler, yapılmış çalışmalar ve çalışmamızda belirlediğimiz yüksek tolerans insidansı nedeniyle; endokardit, sepsis gibi ciddi stafilokoksik infeksiyonların tedavisinde beta-laktamların aminoglikozid grubu bir antibiyotikle kombine edilerek kulanılması gerektiğini düşünmekteyiz. 2

    Investigation of bile salt hydrolase (bsh) enzyme activity and gene with cholesterol removal properties of Bifidobacterium and Lactobacillus genus bacteria

    Full text link
    Bu çalışmada, anne sütü ile beslenen yeni doğan bebeklerin dışkısından Lactobacillus (18) ve Bifidobacterium (12) cinslerine ait toplam 30 adet bakteri izole edilmiştir. İzole edilen bakterilerin biyokimyasal tanımlamaları ve 16S rDNA bölgesi moleküler tanımlamaları yapılmıştır. Tüm bakterilerin kolesterol giderim miktarları belirlenmiştir, sırasıyla bifidobakterilerde %26 ile %4, laktobasillerde %23 ile %6 arasında kolesterol giderimi ölçülmüştür. Kolesterol giderimi yüksek bulunan (%20'nin üzerinde) bakterilerde inülin prebiyotiğinin bakterilerin kolesterol giderimi ve canlılıkları üzerindeki etkisi araştırılmıştır. İnüline bağlı olarak bakterilerin kolesterol giderim miktarlarında ve canlılık miktarlarında kayda değer olmayan oranda bir artış tespit edilmiştir (p<0,05). Kolesterol giderimi yüksek bulunan bakterilerin farklı konsantrasyonlardaki (%0,2; %0,4; %0,6) safra varlığında kolesterol presipitasyonuna bağlı kolesterol giderimi ve artan oranlardaki safranın bakterilerin gelişimi üzerine etkisi araştırılmıştır. En yüksek kolesterol giderimi %0,2 safra içeren besi ortamında kaydedilmiştir, safra konsantrasyonu %0,4 olduğunda kolesterol gideriminde düşüş belirlenmiştir. Safra konsantrasyondaki artışa bağlı olarak kolesterol giderimindeki ve bakterilerin canlılıklarındaki düşüş tüm suşlarda tespit edilmiştir. Tüm suşların safra tuzunu dekonjuge edebilme yetenekleri araştırılmış, 6 suşun (GD2, LA3, A19, A26, BASO9, BASO15) anlamlı oranlarda dekonjugasyon yapabildiği belirlenmiştir. Dekonjugasyon oranı, en yüksek %47,2 ± 0,5, en düşük %24,8 ± 0,2 olarak belirlenmiştir. Farklı türlere ait, kolesterol giderimi, presipitasyon ve dekonjugasyon yetenekleri belirlenen suşların safra tuzu hidrolaz (BSH) enzim aktiviteleri araştırılmıştır. Çalışma sonucunda en yüksek enzim aktivitesi bifidobakterilerde B. breve A26 da 1,76 ± 0,23 U/mg olarak belirlenirken, laktobasillerde ise L. plantarum LA3'de 1,42 ± 0,11 U/mg olarak bulunmuştur. Suşların safra tuzunu dekonjuge etme yetenekleri ile BSH enzim aktiviteleri karşılaştırıldığında; dekonjugasyon yeteneği yüksek olan suşların aynı zamanda en yüksek enzim aktivitelerine de sahip olduğu tespit edilmiştir (p<0,01). Farklı kolesterol giderim özellikleri bakımından öne çıkan kültürlerin BSH gen bölgesi araştırılmıştır. BSH gen bölgesinin farklı türler arasındaki % benzerlikleri belirlenmiş ve BSH aktivitesi ile ilişkisi ortaya çıkarılmıştır.In this study, a total of 30 bacteria belonging to the genus Lactobacillus (18) and Bifidobacterium (12) were isolated from the stool of breastfeeding newborn infants. Biochemical descriptions and 16S rDNA region molecular descriptions of the bacteria isolated were made. Cholesterol removal amounts of all bacteria were determined; a cholesterol removal amount was measured between 4% and 26% in bifidobacteria, and between 6% and 23% in lactobacilli, respectively. In bacteria with high cholesterol removal (above 20%), the effect of the inulin prebiotic on cholesterol removal and viability of bacteria was researched. An insignificant increase was noted in the amount of cholesterol removal and viability of bacteria, depending on inulin (p<0.05). The effect of increasing bile on the development of bacteria and cholesterol removal based on cholesterol precipitation in the presence of bile in different concentrations (0.2%; 0.4%; 0.6%) of bacteria, of which cholesterol removal is found to be high, was researched. The highest cholesterol removal was recorded in nutrition media containing 0.2% bile; when the biliary concentration was 0.4%, a decrease was detected in cholesterol removal. Depending on increase in the biliary concentration, the decrease in cholesterol removal and viability of bacteria was noted in all strains. The ability of all strains to deconjugate the bile salt was researched; 6 strains (GD2, LA3, A19, A26, BASO9, BASO15) were determined to be able to make significant deconjugation. The highest rate of deconjugation was detected as 47.2% ± 0.5 and the lowest rate was 24.8% ± 0.2. The bile salt hydrolase (BSH) enzyme activities of different-genus strains of which cholesterol removal, precipitation and deconjugation abilities were specified were researched. In conclusion of the study, the highest enzyme activity was identified as 1.76 ± 0.23 U/mg in B. breve A26 in bifidobacteria, while it was found to be 1.42 ± 0.11 U/mg in L. plantarum LA3 in lactobacilli. When the ability of strains to deconjugate the bile salt and their BSH enzyme activities were compared, the strains with high deconjugation ability were noted to have also the highest enzyme activities (p<0.01). BSH gen region of cultures becoming prominent in terms of different cholesterol removal characteristics was researched. The % similarity of the BSH gen region between different genres was specified and the relationship with BSH activity was revealed

    Kan kültürlerinden soyutlanan staphylococcus aureus kökenlerinde sefalotin toleransı ve eagle fenomeni araştırılması

    Full text link
    Thirty methicillin- and cephalothin-sensitive Staphvlococcus aureus strains isolated from blood cultures between January 1993 and January 1994 in the Department of Microbiology and Clinical Microbiology, Medical Faculty, Ege University, were investigated for cephalothin tolerance with tube dilution and time-kill curve method and Eagle phenomenon. Cephalothin tolerance was found in 20 of 30 ( 66.6 %) strains with tube dilution and 10 of 30 { 33.3 %) strains with time-kill curve. None of the strains showed Eagle phenomenon.Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Ocak 1993 - Ocak 1994 tarihleri arasında kan kültürlerinden soyutlanan metisilin ve sefalotin duyarlı 30 Staphvlococcus aureus kökeninde tüp diiüsyon ve zaman ölüm eğrisi ile sefalotin toleransı ve Eagle fenomoni varlığı araştırıldı. İncelenen 30 kökenin tüp diiüsyon yöntemi ile 20'sinde (% 66.6), zaman ölüm eğrisi ile 10'unda (% 33.3) sefalotin toleransı saptanırken hiçbir kökende Eagle fenomeni görülmedi
    corecore