449 research outputs found

    Teaching Probability to Pre-Service Teachers with Argumentation Based Science Learning Approach

    Get PDF
    The aim of this study is to explore the effects of the argumentation based science learning (ABSL) approach on the teaching probability to pre-service teachers. The sample of the study included 41 students studying at the Department of Elementary School Mathematics Education in a public university during the 2014-2015 academic years. The study is a quasi-experimental study. The experimental group consisted of 20 students, and the control group consisted of 21 pre-service teachers. While the teaching probability argumentation based science learning approach was applied to the teacher candidates in the experimental group, traditional methods were applied to the control group. As a data collection tool, the Probability Achievement Test with 15 open-ended questions, which was prepared by the researcher himself, was used. As a result of the application, statistical significant differences were found between the probability successes of the experimental group and control group in favor of the experimental group. Keywords: probability, argumentation based science learnin

    5 Katlı Yığma Binanın Deprem Performansının Belirlenmesi ve Güçlendirme Önerileri

    Get PDF
    Ülkemiz de yığma yapılar tarihi özelliğe sahip yapılardır. Genellikle ülkemizin kırsal bölgelerinde yerel malzeme kullanılarak yapılan yığma yapılara rastlamak oldukça mümkündür. Yığma yapılar mühendislik hizmetine ihtiyaç duyulmadan çok çeşitli özellikteki malzeme ve işçilik hizmetine sahiptir. Bunun sonucu olarak düşey yükler ve deprem yükleri altındaki performansının belirlenmesi günümüzdeki betonarme yapıların performans analizlerine göre güçtür. Bu çalışmada; Bayburt ili merkezinde bulunan, 1997-1998 yılları arasında inşa edilen, Zemin + 4 katlı toplam 5 katlı kâgir yapının yapım tekniği, malzeme özellikleri ve konum özellikleri hakkında bilgiler derlenmiştir. Yapıda gözlemlenen mevcut problemler belirlenmiştir. StatiCAD-Yığma programı kullanılarak 2018 Bina Deprem Yönetmeliği dikkate alınarak yapının performans analizi yapılmıştır. Analiz sonucunda binayı dıştan tek taraflı donatılı sıva ile içten kısmi olarak bazı duvarları çift taraflı donatılı sıva ile güçlendirme yöntemi önerilmiştir. Binanın güçlendirme öncesi yapılan analizde 48 duvar basınç ve kayma gerilmesi açısından yetersiz ve göçme durumunda iken, güçlendirme sonrası yapılan performans analizinde tüm duvarların emniyet gerilmelerini sağladığı ve hemen kullanım durumunda olduğu sonucuna varılmıştır

    FERROKROM CURUFUNUN KERPİCİN MÜHENDİSLİK ÖZELLİKLERİNE ETKİSİ

    Get PDF
    Bu araştırmada ferrokrom cürufunun kerpiç’in mühendislik özelliklerine etkisi araştırılmıştır. Çalışmada kerpiç yapımında kullanılacak toprağın; kil oranı analizi, çamurlaşma deneyi ve çekme dayanımı üzerine olan etkisi incelenmiş, kerpiç yapımına uygunluğu test edilmiştir. Daha sonra ferrokrom cürufu kerpiç toprağına kütlece %5, %10 ve %15 oranlarında katılmış kerpicin, su etkisi ile dağılma süresi ve basınç dayanım değerleri deneysel olarak incelenmiştir. Deney sonuçlarında; ferrokrom cürufunun kerpiç’in su etkisi altında dağılma süresini ve basınç dayanımını arttırdığı gözlenmiştir

    Estimating stand top height using freely distributed ICESat-2 LiDAR Data: a case study from multi-species forests in Artvin

    Get PDF
    Forest inventories require up-to-date data on dominant tree height and stand top height from forest sample plots. These data are used to characterize the vertical structure of forests, providing a baseline for volume and yield tables as well as many other biomass studies. Obtaining height information through ground measurement is laborious, costly, and time-consuming. The aim of this study is to estimate stand top heights of the Artvin-Hatila Valley’s forests using freely available laser scanning (LiDAR) data from the ICESat-2 satellite for the first time in Turkey. For this purpose, the dominant tree heights, traditionally measured by digital hypsometer in 52 sample plots, were evaluated by stand types and compared with the ICESat-2 canopy data. Then, two data sets were modeled using the Convolutional Neural Network (CNN) and simple regression methods. The model accuracies were evaluated with correlation (Pearson’s R), coefficient of determination (R2 ), and root mean squared error (RMSE) using ground-based data. The results showed that the CNN-based model performed better than the linear regression model in height estimation. Its R, R2 , and RMSE values were .82, .68, and 4.2 m, respectively. As for stand types, broadleaves-dominated, mature, and fully covered stands seem more appropriate for top height modeling with spaceborne LiDAR data. Degraded, coniferous, and young stands, as well as non-forest areas, barely allow accurate top height estimations due to their complex canopy surfaces and small openings among trees. Given the promising results, we conclude that satellite-based LiDAR systems provide opportunities to forest professionals as a free auxiliary data source for operational forest management in Turkey

    Quantum Circuit Synthesis

    Get PDF
    Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015Thesis () -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2015Bu tez, tersinir devre sentezine dayalı kuantum devrelerin sentezlenmesi için yeni bir yöntem sunmaktadır. Kuantum bilgisayarlar, özellikle kuantum devrelerle oluşturulan kauntum algoritmalar, hesaplamalı alanda vaat ettikleriyle son yıllarda dikkatleri üzerine çekti. Bu bilgisayarlar, klasik bilgisayarların çözemediği kompleks problemleri hesaplamanın önünü açmaktadır. Geleneksel olarak bilgisayarlar 0 veya 1 değeri alabilen bitler ile hesaplamaları gerçekleştirirler. Bitler ile hesaplama genel anlamda oldukça etkin ve verimli olmasına rağmen bazı önemli problemlerin çözümünde yetersiz kalmaktadır. Bunun en önemli nedeni ise bitlerin deterministik olarak çalışması, yani belirli bir zaman aralığında sadece 0 veya 1 değeri alabilmesidir. Richard Feynman tarafından önerilen kuantum bilgisayar fikri, kuantum mekaniğinden faydalanarak hesaplama işlemlerini gerçekleştirme mantığına dayanmaktadır. Bu hesaplama yönteminde, veri saklama elemanları “kübit” olarak adlandırılır. Kuantum mekaniğinin süperpozisyon prensibi gereği, kübitler 0 veya 1 aynı anda hem 0 hem 1 konumunda bulunabilir. Bir başka deyişle bir kübitin değeri, 0 veya 1 olma olasılığını belirtir. Böylece, pratik limitler dahilinde olanaksız olan bir çok problem, kuantum algoritmaları ile rahatlıkla çözebilmektedir. Bu problemlerin belki de en ünlüsü kriptolojide yaygın kullanılan yarı-asal sayıların çarpanlarına ayrılmasıdır. Shor’un kübit tabanlı çarpanlara ayırma algoritması, geleneksel anlamda çözümü yüzyıllar süren durumları, hızlıca çözmektedir. Kuantum devreler, kübitler üzerinde işlem yapan kuantum kapılar kullanılarak inşa edilir. Kuantum devrelerin en önemli özelliklerinden birisi aynı zamanda tersinir (reversible) devreler olmalarıdır. Bu devrelerde, devrenin girişindeki ve çıkışındaki bit sayısı eşittir. Devrenin çıkışındaki değerler bize devrenin girişindeki değerler hakkında bilgi verir. Bu sayede devreleri çift yönlü olarak kullanabilmemize imkan sağlarlar. Tersinir devrelerin en büyük getirisi, bilgisayarlarda yüksek enerji tasarrufuna olanak sağlamalarıdır. Kuantum bilgisayarlar ile ilgili yapılan deneysel uygulamalar her ne kadar emekleme aşamasında olsa da, kuantum hesaplamanın uygulanabilir olduğunu göstermektedir. Bu noktada kuantum hesaplamanın en önemli bölümü olan kuantum devre tasarımı ön plana çıkmaktadır. Çalışmalar en az sayıda kapı kullanarak optimum devreleri sentezlemeyi amaçlamaktadır. Optimize edilmiş devreler, bir yandan güvenilirliği artırırken, diğer bir yandan çalışma süresini düşürmektedir. Şuana kadar yapılan çalışmalarda, optimum devre sentezi sadece 4 bite kadar gerçekleştirildi. Son yapılan ve 84 kübit kullanılan deneyler göz önüne alındığında, optimal devre sentezi pratik olmaktan oldukça uzak kalmaktadır. Bu, çalışmamızı hızlı sentezleme algoritmalarına yönelten motivasyonların başında gelmektedir. Literatürdeki birkaç çalışmada, özellikle yüksek bit sayısı ile sentezleme yapılanlarda, “garbage output” birimleri kullanılmıştır. Bu birimler, ihtiyaç olduğunda kullanılmak üzere devrede fazladan bulundurulan veri yolları olarak düşünülebilir. Bir çok yöntemde, enerji verimililiği ile ilgili problemlerinden ötürü kullanımı düşünülmemiştir. Bu nedenle çalışmamızda “garbage ouput” kullanmadık. Önerdiğimiz yöntem, istenilen fonksiyonu kuantum kapıları kullanarak verimli bir şekilde elde etmekte ve bunu iki ana aşamada yapmaktadır. İlk aşamada, permütasyona dayalı bir algoritma ile seçilen bit büyüklüğüne göre optimum sayıda kapı kullanılan “temel fonksiyonlar” sentezlenmektedir. Her temel fonksiyon için, en az kapı sayısından başlayıp, tüm kapıları ve permütasyonlarını deneyerek, fonksiyonu gerçekleştiren devreyi temel fonksiyonlar kütüphanesine ekler ve bir sonraki temel fonksiyonu aramaya başlar. Kütüphane tamamlandıktan sonra sıralama aşamasına geçilmektedir. Algoritmanın bu aşaması, en çok vakit alan kısım olmasına rağmen, temel fonksiyonların sayısının azlığı ve sıralama algoritmasının hızı, bu yöntemi literatürdeki çalışmalardan oldukça hızlı kılmaktadır. Optimum çözüm üretmeyen yöntemlerle bu devreler çok daha hızlı bir şekilde elde edilebilir ancak devre maliyetleri çok daha yüksek olacaktır. Temel fonksiyonların maliyetleri, oluşturulacak olan tüm devrelerin maliyetini etkileyeceğinden, devreleri optimum olarak sentezlemeyi tercih ettik. Devre sentezleme aşaması, istenilen fonksiyonu elde etmemizi sağlayan sıralama süreci ile devam eder. Bu süreç, algoritmamıza hızını kazandıran, yöntemimizin en önemli bölümdür. Sıralama algoritmaları, matematik ve bilgisayar biliminde uzun süredir çalışılan bir konu olduğundan, birçok farklı sıralama algoritması geliştirilmiştir. Biz çalışmamızda, “Seçmeli Sıralama” algoritmasını kullandık. Bu sıralama yöntemi, verilen fonksiyonu, doğruluk tablosu ile karşılaştırarak satır satır kontrol edip, eşleşmeyen her durum için temel fonksiyonlardan birini kullanarak, fonksiyonu adım adım birim fonksiyona çevirmektedir. Diğer sıralama algoritmalarının aksine kaydırma veya bölme işlemlerini uygulamadığından, fazladan temel fonksiyon kullanımını önleyerek, devre maliyetini düşük tutmaktadır. Örneğin, birleştirmeli sıralama, verilen sıralama kümesini öncelikle alt kümelere ayırıp, bu alt kümeleri sıralamaktadır. Ardından, oluşturulan alt kümeler, parça parça birleştirilerek her yeni birleşmede yeni bir sıralama yapılmaktadır. Sıralamalardaki yer değiştirme işlemlerinin her biri ek bir temel fonksiyon kullanımına neden olmaktadır. Aynı şekilde, eklemeli sıralama algoritmasında kullanılan kaydırma işlemlerinin her biri, bir temel fonksiyona karşılık gelmektedir. Seçmeli algoritma ile oluşturulan devrelerin maliyeti, yerdeğiştirilecek olan satırların değiştirilme sırasının, doğru bir şekilde belirlenmesiyle iyileştirilebileceğini gösterdik. Bu amaçla, çalışmamıza her fonksiyon için optimum sıralamayı bulan ek bir bölüm ekledik. Eklediğimiz bu kısım bazı devrelerin maliyetini azaltırken, programın çalışma süresini artırmıştır. İkinci aşama, oluşturduğumuz şablonları kullanarak, sentezlenen devrelerde optimizasyon yapmaktadır. Şablonlar, aynı fonksiyonu daha az sayıda kapıyla gerçekleyen ve devredeki eşdeğeri ile değiştirilerek toplam kapı sayısında düşüş sağlayan devrelerdir. Şablonlarımızı iki farklı yolla oluşturduk. Birincisi, tersinir kapı kütüphanemizi kullanarak. İkincisi de bu kütüphanedeki kapıların içlerinde bulunan kuantum kapıları göz önüne alarak. Birinci yöntem, sıralama algoritmasının uygulanmasından sonra, aynı iki kapının yanyana gelebileceği göz önünde bulundurularak üretilmiştir. İkinci türdeki şablonlarda, sentezlediğimiz devrelerde sıkça kullandığımız Toffoli kapısının, kuantum kapılarla (V, V† ve CNOT) kaç farklı şekilde gerçekleştirilebileceğini inceledik. Bu aşamada, kompleks sayılardan oluşan matrisleri kullanacağımız için, MATLAB programını kullandık. Devre içiersinde Toffoli kapısının yanına gelen CNOT kapılarından bir kısmının optimizasyon için kullanılabileceğini gösterdik. Ayrıca çalışmamızda, pozitif kontrollü kapılara (CNT) ek olarak negatif kontrollülerinde sentezleme aşamasına eklenmesiyle devre maliyetlerinde önemli ölçüde iyileştirmeler elde ettik. Kuantum hesaplama, deneysel olarak bir çok farklı şekilde gerçekleştirilmiştir. Her gerçeklemenin, kendine özgü prensipleri ve özellikleri olduğundan, algoritmalardaki kapıların uygulanış biçimi de farklı olmaktadır. Bu nedenle, her yöntem için ayrı kapı maliyetleri oluşmaktır. Çalışmamızki kuantum devrelerin maliyetlerini literatürde yaygın olarak kullanılan NCV-111 maliyet metriğini kullanarak hesapladık. Son olarak, yöntemimizi literatürde bulunan çalışmalar ile kıyasladık.This thesis presents a new approach for the synthesis of quantum circuits. Quantum computers, more specifically quantum algorithims, take on the eyes with their computational promises. They paved the way for calculation of the complex problems that can't be solved in polynomial time by traditional counterparts. Exploiting quantum mechanical phenomena and its features is the main power source of the quantum computing idea. This is also leaning on the concept that accepts information as a physical item. In addition, quantum mechanical unitarity brings reversibility for quantum algorithms and quantum circuits. This creates ideal application area for reversible computing and reversible circuit design. Reversible computing is motivating scientist and researchers for years to achieve energy efficient computation. With the help of advancing technology, quantum computation become applicable. At this point, reversible quantum circuit design is coming forward that is the core of this computation. When compared with classical computation methods, quantum systems are very sensitive. This is one of the main reasons to synthesize these circuits minimally as possible. Depending on quantum computation method, each gate in quantum circuits corresponding to one or more pulse operations. Therefore, optimized circuits will improve both the security and the run time of the computation. Still, optimal circuit synthesis for higher bit count is hard to achieve, it can take very long time which is not practical at all. To compete with classical computation in a realistic manner, this is one of the main obstacles to overcome and it constitutes the main motivation why we aim at a fast synthesis algorithm in this thesis. To fulfill the needs of this upcoming technology, we perform synthesis and optimization of quantum circuits in two main parts. In the first part, we propose a fast synthesis algorithm that implements any given reversible Boolean function with quantum gates. Instead of an exhaustive search on every given function, our algorithm creates a library of essential functions and performs sorting to obtain desired function. In the second part, we optimize our circuits by using templates. The proposed templates mainly consist of identical neighbor gates and Toffoli gates, realized with V, V† and CNOT gates. We also improve the CNT library by taking negative control lines into account which provides important circuit cost reduction. We call this new library as PN-CNT that stands for “Positively and Negatively Controlled CNOT, Not, Toffoli”. Quantum computers implemented in various ways so far. Each implementation has its own physical cost. For the calculation of quantum circuit cost, we preferred to use widely accepted NCV-111 cost metric in this thesis. Finally we compared our results with studies in the literature.Yüksek Lisan

    Depresyon hastalarında çocukluk çağı travması ile savunma biçimleri arasındaki ilişki

    Get PDF
    Objective: We aimed to investigate the relationship between childhood trauma with defense styles in depression patients. Materials and Methods: Fifty-seven patients were diagnosed with a major depressive disorder for the first time, and 51 age-sex-matched healthy volunteers participated in this study. All participants completed the socio-demographic data form, Beck Depression Inventory (BDI), Defense Style Questionnaire-40 (DSQ-40), and Childhood Trauma Questionnaire (CTQ). We compared the defensive style and childhood trauma scores between the group diagnosed with major depressive disorder and the group of healthy volunteers. In addition, we divided the depression group into two groups (with and without childhood trauma) according to the CTQ and compared defensive styles and depression scores between these groups. Results: The mean age of the patients was 30.93 ± 8.43 years, and the mean age of the control group was 30.94 ± 7.05. Mature defense style scores were statistically significantly higher in the control group than in the depression group. Immature defense style scores and all sub-dimensions except dissociation scores were statistically significantly higher in the patient group. There was a significant positive correlation between BDI and CTQ (r = 0.56; p < 0.001), BDI and immature defense styles (r = 0.52; p < 0.001), and a negative significant correlation BDI with mature defense styles (r = -0.38; p < 0.001) in depression group. The BDI score (p < 0.001) and immature defense styles (p = 0.03) were statistically significantly higher, and the mature defense styles were substantially lower (p = 0.009) in the depression group with childhood trauma. Conclusions: Our study results showed a positive relationship between childhood trauma and immature defense styles and a negative association with mature defense styles in patients with depression.Amaç: Bu çalışmanda depresyon hastalarında çocukluk çağı travmaları ile savunma biçimleri arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık. Materyal ve Metod: Bu çalışmaya depresyonlu 57 hasta ve 51 yaş-cinsiyet uyumlu sağlıklı gönüllü katıldı. Tüm katılımcılar Sosyodemografik Formu, Beck Depresyon Envanteri (BDE), Savunma Biçimleri Testi-40 (SBT-40) ve Çocukluk Travma Anketi'ni (ÇÇTÖ) doldurmuştur. İki grup arasında savunma tarzı ve çocukluk çağı travma skorlarını karşılaştırdık. Ayrıca depresyon grubunda CTQ'ya göre çocukluk çağı travması olan ve olmayan gruplar arasında savunma stilleri ve depresyon düzeyleri araştırıldı. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 30.93 ± 8.43, kontrol grubunun yaş ortalaması 30.94 ± 7.05 idi. Olgun savunma biçimleri puanları, kontrol grubunda depresyon grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksekti. İmmatür savunma biçimleri puanları, dissosiasyon dışındaki tüm alt boyutlarda hasta grubunda istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksekti. BDE puanı ile ÇÇTÖ (r = 0,560; p < 0.001), olgunlaşmamış savunma biçimleri (r = 0,527; p < 0.001) arasında anlamlı bir pozitif korelasyon ve olgun savunma biçimleri ile negatif anlamlı bir korelasyon vardı. BDE puanı (p < 0.001) ve olgunlaşmamış savunma biçimleri (p = 0,013) çocukluk çağı travması grubunda çocukluk çağı travması olmayan gruba göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksekti. Sonuç: Çalışma sonuçlarımız, çocukluk çağı travması ile depresyon hastalarında azalmış olgun savunma biçimleri ve artmış immatür savunma biçimleri arasında sağlıklı kontrol grubuna göre anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir

    A new deep convolutional neural network model for classifying breast cancer histopathological images and the hyperparameter optimisation of the proposed model

    Get PDF
    Deep learning algorithms have yielded remarkable results in medical diagnosis and image analysis, besides their contribution to improvements in a number of fields such as drug discovery, time-series modelling and optimisation methods. With regard to the analysis of histopathologic breast cancer images, the similarity of those images and the presence of healthy and tumourous tissues in different areas complicate the detection and classification of tumours on whole slide images. An accurate diagnosis in a short time is a need for full treatment in breast cancer. A successful classification on breast cancer histopathological images will overcome the burden on the pathologist and reduce the subjectivity of diagnosis. In this study, we propose a deep convolutional neural network model. The model uses various algorithms (i.e., stochastic gradient descent, Nesterov accelerated gradient, adaptive gradient, RMSprop, AdaDelta and Adam) to compute the initial weight of the network and update the model parameters for faster backpropagation learning. In order to train the model with less hardware in a short time, we used the parallel computing architecture with Cuda-enabled graphics processing unit. The results indicate that the deep convolutional neural network model is an effective classification model with a high performance up to 99.05% accuracy value. © 2020, Springer Science+Business Media, LLC, part of Springer Nature

    POLİKARBOKSİLAT BAZLI SÜPERAKIŞKANLAŞTIRCI KATKILI BETONUN YÜKSEK SICAKLIKTAKİ BASINÇ DAYANIMIN BULANIK MANTIK YÖNTEMİYLE TAHMİNİ

    Get PDF
    Bu çalışmada, farklı sıcaklık değeri uygulanmış süper akışkanlaştırıcı katkılı ve katkısız betonların, sıcaklık ve ultrases geçiş hızına bağlı olarak basınç dayanım değerlerini çoklu doğrusal regresyon ve bulanık mantık yöntemiyle tahmin edilmesini araştırmaktır. Bu amaçla kırma taş agrega, CEM I 42.5 R çimentosu, polikarboksilat bazlı süper akışkanlaştırıcı katkı (SAK) ve Ankara şebeke suyu kullanılarak C25 sınıfı beton üretilmiştir. Üretilen taze betonlar üzerinde çökme, birim hacim ağırlık ve ve-be deneyleri yapılmıştır. Taze betonlar üzerinde çökme, birim hacim ağırlık, ve vebe deneyleri yapılmıştır. Taze betonlar Ø5*10 cm boyutlu silindir numunelere yerleştirilmiş ve 28 gün standart kür uygulaması gerçekleştirilmiştir. Sertleşmiş beton numuneleri yüksek sıcaklık fırında 3 saat süresince, ısı artış oranı 10 °C/dk,  100, 300, 500 ve 700 °C’de sıcaklık uygulaması yapılmış ve laboratuar koşullarına (20 °C) kadar soğutulmuşlardır. Sonuçta, süper akışkanlaştırıcı katkılı betonların basınç dayanım değerlerinin, yüksek sıcaklık ve ultrases geçiş hızı değerlerine bağlı olarak bulanık mantık yöntemiyle basınç dayanımın % 3-5 gibi küçük bir hata oranıyla tahmin edilebildiği görülmüştür. Bulanık mantık yönteminin çoklu doğrusal regresyon modeline göre daha başarılı sonuç verdiği bulunmuştur

    Water-yield relationship of greenhouse-grown strawberry under limited irrigation

    Get PDF
    In this study, the traditional full/deficit irrigation and partial root drying (F-PRD) techniques with the four different amounts of irrigation (100%, 80%, 60% and 40%) were examined on Rubygem Strawberry species under controlled greenhouse conditions, in terms of yield, yield parameters, WUE, IWUE, yield response factor (ky), etc. and their possible reactions have been investigated. In the study in which fresh seedlings were used, planted on the rows in a triangular form at intervals of 20×20 cm in double rows. Irrigation applications were carried out by drip irrigation method and the amount of irrigation water in the control treatment (I100) was calculated using measurements taken from an A-Class evaporation pan. Eight irrigation treatments including four traditional irrigation (I100, I80, I60, I40) and four fixed-partial root drying (F-PRD100, F-PRD80, F-PRD60, F-PRD40) were examined within the scope of the study. In traditional irrigation (I100, I80, I60, I40) applications, both sides of the plant root zone were irrigated. However, during the entire growing season in the fixed-partial root drying (F-PRD100, F-PRD80, F-PRD60, F-PRD40) technique, one-half of the plant root zone was kept wet, and the other half was left relatively dry. The yield values were ranked as, from high to low, F-PRD100&gt;I100&gt;F-PRD80&gt;I80&gt;F-PRD60&gt;I60&gt;I40&gt;F-PRD40. In irrigation treatments, the yield values obtained from I80 and F-PRD80 treatments were statistically similar (Duncan 5%) to the yield values of I100 and F-PRD100 treatments. However, it could be stated that the F-PRD80 is more advantageous. It was found that different amounts of irrigation water (100%, 80%, 60% and 40%) affects the yield and yield-related parameters obtained from the strawberry plants. In general, as the water deficit increased (in the I40 and F-PRD40 treatments), the level of negative impact also increased. As a result of the research, F-PRD80 was proposed for the cultivation of strawberries, particularly, in arid and semi-arid regions, depending on the availability of water
    corecore