330 research outputs found
İpucu: iflas
Detroit, çok iyi zamanları olmuş, zamanında büyük bir kolaylıkla ve hızla kazandığı bu başarıların değerini bilemeyip saçıp savurmuş bir hovarda gibi. Artık eski şaşaalı günlere dönemeyeceğini bilerek daha mütevazı bir yaşam kurmak için çalışıyor, ama zamanında attığı yanlış adımlar yakasını hâlâ bırakmıyor. Çökmüş bir fiziksel yapıyı toparlamak zor olsa da mümkün, ama adım adım bozulmuş bir sosyal dokuyu tedavi etmek uzun zaman istiyor. Detroit’in kaderi değişir mi? Neredeyse şehrin kuruluşuna kadar giden çok temel sorunlar ile uğraşan şehir, ekonomik ve sosyal farklılıklara dayanan yeni bir kültür oluşturabilir mi? Bir yandan olumlu gelişmeler var: Küçük işletmelerin kurulmasını destekleyen çok sayıda kamu ve özel sektör fonları mevcut; yıkılan evlerden boşalan yerlerde ‘kentsel tarım’ denemeleri yapılıyor; Jane Jacobs’un adı anılan, yerel toplulukların desteklenmesini hedefleyen çok sayıda proje var ve bunlar Forbes gibi dergilerde bile başarı hikâyesi olarak yayımlanıyor. Hızlı bir Google araması ile çok sayıda ‘Detroit geri dönüyor’ makalesine rastlamak mümkün. Diğer yandan, olumlu gelişmelerin şehir merkezi ile sınırlı olduğu, özellikle siyah Amerikalıların yaşadığı mahallelerde bir değişimin olmadığı; kamu projelerinin ağırlıklı olarak yeni yapılara destek verdiği, eğitime daha çok önem vermesi gerektiği; kamu okulları, toplu taşıma gibi kısa vadede ekonomik geri dönüşü olmayan projelere yatırım yapılmadığı gibi eleştiriler de var
YÜREKTE BUKAĞI
Tomris Uyar’ın “Yürekte Bukağı” adlı kitabında sıkıyönetim döneminde yaşamın her alanında yüreklerine bukağı vurulmuş kişiler ve bu dönem boyunca ele alınan kişilerin ayakta kalma mücadeleleri anlatılmaktadır. Yüreğe vurulmuş bukağı; kimi zaman özgürlüğün, sevmenin, sevilmenin engeli, kimi zaman yapıttaki karakterlerin kendilerini ifade edebilmeleri için ulaşmaları gereken tek ve zorlu hedefi haline gelir.
Bu doğrultuda tezde izleri günümüze kadar taşınmış olan bu tarihsel sürecin kurmaca öykülerden oluşan bu yapıta nasıl yansıtıldığını incelemek amaçlanmıştır. İlk önce kurmaca ve gerçeklik ilişkisi tartışılmış, tarihsel gerçekliğin karakterlere ve kurmacaya yansıması, okurun kurmaca içindeki tarihsel gerçekliği algılayışı incelenmiştir.
Sonuçta Tomris Uyar'ın "Yürekte Bukağı" adlı yapıtında; dönem boyu iktidar devlet tarafından yaratılan toplum baskısının bireylerin özgürlüğünü her alanlarda kısıtlamış olduğu kanısına varılmış, Tomris Uyar'ın tarihsel gerçekliği, sıkıyönetim döneminin farklı figürler üzerinde yarattığı etkileri ve onların iç dünyalarını iç monologlar, geriye dönüş teknikleri ve detaylı betimlemeler kullanarak işlediği ve okura aktardığı sonucuna ulaşılmıştır
How it emerged that the approach to arts, design, and architecture already contains a flip
Architectural education is open to Flipping by its very nature. Since 19th century, design studios have been at the core of very different models of architectural education. Design studios have always been always active learning environments where students learn by doing. Typically, students are presented with design problems to which they need to develop personal solutions. Thus, from the very beginning of their studies, students simulate how an actual architect would approach design problems. With each new design studio, they develop new skills or hone the ones they have already acquired. Such an approach immediately creates a learning culture which is based on active learning where students are challenged to take responsibility, to solve complex problems and develop their individual character as designers while being able to work in group environments. A design studio is not a course where information is given an it is expected the students learn and use that information. It is a collaborative learning environment. Thus, following the lead of design studios, flipping theoretical courses within the architectural curriculum and making them active learning environments should be almost natural. However, this is not necessarily the case. There is a wide gap in pedagogical approaches used between design studios and theory courses within architectural education (Allen, 1997; Chiuini, 2006; Smith, 2004; Oakley, B, Felder, R M, Brent, R; Elhajj, I, 2004). Courses on architectural technology (structures, construction methods, detailing) and to a lesser extent courses on history and theory of architecture are taught in more conventional ways with little emphasis on the application of the information discussed (Vassigh, 2005, 2009). Within this context, it is important to find ways to develop non-studio courses as active learning environments.WOS:000414788100016Book Citation Index- Social Sciences and HumanitiesArticle; Book ChapterKasım2016YÖK - 2016-1
Welfare improving product bans
We formulate a model of vertical differentiation to evaluate the welfare effects of removing a low quality product from the market. The mechanism through which a welfare improvement might arise is simple: Once the low quality low cost alternative is banned, entry into the high quality segment becomes more likely. This in turn may lead to a significant reduction in the price of the high quality product. We find that such a ban might improve aggregate welfare when consumers value the higher quality more, the marginal cost of producing high quality is
lower, the price of low quality is higher, and the price sensitivity for high quality is not too high
Integrating 3D Printing Technologies into Architectural Education as Design Tools
3D printing technology offers the chance to produce very small-scale, complex forms that could help to improve educational materials for architectural design. In this age of technological advances, architectural education needs to integrate modern teaching methods that could enhance students’ visual perception. This research thus examined the impact of computational design modeling and 3D printing technology on the spatial cognition of architecture students. It starts with the premise that the use of the 3D printed models will support design logic and improve the deep understanding of spatial perception among students. Thirty architecture students were asked about a designed project realized for the purpose of this study. They were presented both a project designed via computer modeling software and a printed model of the same project. The outcomes indicate that the use of 3D printing gave better results in the development of students’ spatial abilities. The findings also confirm that adopting this technology in the development of teaching tools will enhance students’ spatial perception and extend beyond the seamless materialization of the digital model which can continuously inform design ideation through emerging perception qualities
Licensing of a drastic innovation with product differentiation
We analyze the licensing of a drastic innovation when products are differentiated due to consumer and/or product heterogeneity. We show that an industry insider prefers to divest its production arm and license the new technology as an industry outsider, in which case it can replicate multiproduct monopoly profits. We derive the optimal contracts and the optimal number of licenses by assuming a logit demand system. Optimal number of licenses, quite strikingly, increases when the technology has a higher relative value than a commercialized alternative. This result stands in sharp contrast with the literature on the licensing of a homogenous good
- …