34 research outputs found
Biomimetic Facade Applications for a More Sustainable Future
Mankind has often taken inspiration from the nature to solve problems since nature has sophisticated processes, refined for thousands of years. While manmade systems are unsustainable, natural processes embody sustainability principles; therefore, there are many things to learn from nature in order to solve design problems and create a more sustainable future. This is the promise of a biomimetic design approach. Another design approach is biodesign, and it also involves utilizing natural elements inside the design. The building façade is a problematic research area since it is at the intersection between living spaces and natural environment; thus it faces many problems especially regarding energy-air-water transition between indoors and outdoors. Application of key sustainability concepts in architecture such as energy requirements, form and structure, and sustainability considerations can be enhanced by learning from natural processes. This chapter looks at cutting-edge design principles, materials, and designs in building façades through the lens of biomimetics and biodesign. First, the design principles and then the materials and some cases are explained. The concepts of biomimicry and biodesign are in harmony with the concept of sustainability; however, to reach sustainable façade solutions, the sustainability principles should be at the core of the design problem definition
BETON AGREGALARINDA ALKALİ REAKTİVİTE YATKINLIĞININ TESPİTİ İÇİN RILEM YAKLAŞIMI
This paper mentions the alkali reactivity determination and reactivity degree classification for concrete aggregates in view of the work conducted by RILEM 219-ACS Technical Committee of which the author is a member between the years 2007-2014. Thus, it is aimed to introduce national researchers the latest developments on the way to internationally accepted test and aggregate evaluation methods in order to raise their awareness and disseminate the results of the committee work. In light of the technical committee reports from the past to present, state of the art recommendations and test methodologies are described, their comparative evaluation as well as possible further research topics on this area are presentedBu çalışma, yazarın 2007-2014 yılları arasında üyesi bulunduğu RILEM 219-ACS Teknik Komitesi çalışmalarının çıktıları ışığında beton agregaları için betonda zararlı genleşmeler ve çatlamalara sebebiyet veren alkali reaktivitesi tespiti ve sınıflandırılmasını anlatmaktadır. Bu sayede, uluslararası kabul görmüş standartların ve agrega değerlendirme metodolojilerine giden yolda ülkemiz araştırmacılarına son gelişmeler aktarılarak RILEM yaklaşımının tanıtımı ve yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır. Geçmişten günümüze alkali agrega reaktivitesi konusunda çalışmalar yapmış olan teknik komitelerin bilgileri ışığında, güncel öneri ve test metotları tanıtılmış, karşılaştırılmalı değerlendirmeleri gerçekleştirilerek geliştirilmeye açık konular vurgulanmıştı
Alkali-agrega reaktivitesinin tespitinde kullanılan deney metotlarının incelenmesi
Bu çalışmanın amacı, üç farklı deney metodunun (ASTM C1260, ASTM C1293 ve beton mikrobar testi), hem İzmir yöresindeki agregaların reaktivite potansiyelini belirlemedeki davranışını kıyaslamak hem de bu yöredeki mineral katkı kaynakları ile lityum tuzlarının ASR üzerindeki etkilerini belirlemede karşılaştırmalı olarak incelemektir. Tezin ilk bölümünde çalışmanın amacı ve kapsamı açıklanmış, ikinci bölümünde genel olarak alkali agrega reaksiyonu anlatılmıştır. Üçüncü bölümde alkali silis reaksiyonu, dördüncü bölümde mineral ve kimyasal katkıların alkali silis reaksiyonuna etkisi, beşinci bölümde ise reaksiyonun tespitinde kullanılan deney yöntemlerinden bahsedilmiştir. Çalışmanın altıncı bölümü, deneysel çalışmada kullanılan malzemenin karakterizasyonu ile ilgilidir. Yedinci bölümde uygulanan mekanik deneyler karşılaştırılmalı olarak ele alınmış ve tartışılmıştır. Sekizinci bölümde reaksiyon sonucu oluşan ürünlerin morfolojisi ve kompozisyonu, genleşme değerleri dikkate alınarak incelenmiştir. Çalışma kapsamında toplam 60 adet harç, 66 adet beton mikrobar, 53 adet beton prizma karışımı hazırlanmış ve her bir karışımdan en az üç adet örnek dökülmüştür. Çalışmanın sonucunda, hızlandırılmış iki deney metodunun birbiriyle doğrusal ilişki verdiği ve bu yöntemlerin katkıların etkinliğini belirlemede konservatif olduğu belirlenmiştir. ASR ürünleri kompozisyonu ile genleşmeler arasında bağıntı bulunduğu anlaşılmıştır
Beton Yapı Bileşenlerinin Isıl Yalıtım Özellikleri Yönünden İncelenmesi: Bir Derleme
1973’te yaşanan Petrol Krizi ile beraber doğal kaynakların kısıtlı olduğu anlaşılmış ve olabildiğince verimli kullanılması gerektiği gündeme gelmiştir. 1980’lerden itibaren ise küresel ısınmanın literatüre girmesiyle beraber “Enerji Etkinlik” günümüzde en gözde olan konulardan bir tanesi haline gelmiştir. Enerji harcamalarında binaların %32’lik gibi büyük bir paya sahip olması ise bina kabuğunun enerji etkin bir şekilde tasarlanması ihtiyacını doğurmaktadır. Bu açıdan ele alındığında en çok tüketilen yapı malzemesi olan betonun ısıl geçirgenlik değerinin düzenlenmesinin binaların enerji etkin tasarımında anahtar rol oynadığı son derece açıktır. Bu nedenle, çalışma beton yapı bileşenlerinin ısıl yalıtım yönünden incelenmesini konu edinmiştir.As one of the most important results of Oil Crisis in 1973 it has been understood that the natural sources are exhaustible and they ought to be consumed efficiently as much as possible. With discussion about Global Warming within the scope of scientific literature since 1980s “Energy Efficiency” became one of the most popular research topics until today. Since the buildings are responsible for 32% of total energy consumption energy efficient design of the building envelopes became more than an issue. As concrete is the most widely used construction material determining its thermal conductivity value by means of different techniques and experimental studies plays key role in energy efficient designing of buildings. Therefore, this study concerns with the evaluation of concrete building elements from thermal insulation viewpoint
Influence of thixotropy determined by different test methods on formwork pressure of self-consolidating concrete
In this experimental study, the influence of thixotropy determined by different test methods on the formwork pressure of self-consolidating concrete (SCC) with varying compositions was investigated. In order to determine the effect of water/binder (w/b) ratio, slump flow diameter and coarse aggregate/total aggregate (CA/TA) ratio on thixotropy and formwork pressure of SCC, fifteen concrete mixtures were prepared. Four different test methods i.e., “structural break-down area” (SBDA), “break-down percentage” (BDP), “drop in apparent viscosity” (DAV) and “yield value at rest” (YVR) were performed to determine the thixotropy of the SCC mixtures. Test results showed that the SBDA, DAV and YVR methods were more appropriate to evaluate the thixotropy of SCC than the BDP method. A strong correlation between thixotropy and formwork pressure was found using SBDA, DAV and YVR methods in SCC mixtures having low w/b ratio. There was a strong relationship between thixotropy determined by SBDA, BDP and DAV methods and formwork pressure in low slump flow SCC mixtures, while thixotropy determined by the YVR method showed good correlation with the formwork pressure in SCC mixtures having high slump flow values. Finally, new models were developed to estimate the formwork pressure of all kinds of mixtures as a function of thixotropy and time. The models were found to be successful for each of the thixotropy measurement method.TUBITAK (MAG 109M615