55 research outputs found

    The Heirs of the Roman West

    Get PDF
    In this collection leading international authorities analyse the structures and economic functions of non-agrarian centres between ca. 500 and 1000 A.D. – their trade, their surrounding settlements, and the agricultural and cultural milieux. The thirty-one papers presented at an international conference held in Bad Homburg focus on recent archaeological discoveries in Central Europe (Vol.1), as well as onthose from southeastern Europe to Asia Minor (Vol. 2)

    Cumhuriyetten günümüze Türk toplumunda aile yapısı

    Get PDF
    İnsanlık tarihi ile başlayan aile, günümüze kadar varlığını sürdüren toplumun en eski ve en köklü kurumudur. Aile, tarihin her döneminde ve dünyanın her yerinde var olmuş, olmaya da devam etmektedir. Tarihin her döneminde hemen her alanda çeşitli gelişmeler ve değişmeler yaşanmış, aynı durum daha da artarak günümüzde de devam etmektedir. Dünyadaki gelişim ve değişimler pek çok kurumu olduğu gibi aileyi ve aile kurumunu da etkilemiştir. Geçmişten günümüze pek çok değişim geçirmiş olmasına rağmen aile günümüzde de toplumların en önemli ve en temel kurumlarından bir tanesidir. Dünya genelinde olduğu gibi Türk toplumunun aile yapısı da pek çok değişim yaşamıştır. Türk aile yapısı Osmanlı döneminde geniş, ataerkil ve geleneksel bir aile yapısı idi. Cumhuriyet dönemi ile başlayan süreçte aile ile ilgili değişimler başlamış, özelliklede son yıllarda Türk aile yapısında önemli değişimler gerçekleşmiştir. Aile yapısında gerçekleşen bu değişimin en önemli boyutu geleneksel aile yapısından çekirdek aile yapısına dönüşmesi olmuştur. Geniş ve geleneksel aile yapısından, çekirdek ve modern aile yapısına geçiş ile birlikte aile yapısında ve yaşantısında da birçok değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Bu süreçte aile yapısındaki değişime etki eden en önemli etkenlerden biri yasalarda yapılan değişiklikler, bir diğeri de kadının eğitim seviyesinin yükselmesi olmuştur. Eğitim seviyesinin yükselmesiyle Türk kadını sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal hayatta daha fazla yer almaya başlamıştır. Kadınların çalışma hayatına daha fazla girmesi, sosyal, kültürel ve siyasal hayatta daha fazla yer alması ise Türk aile yapısında çeşitli değişim ve dönüşümlere neden olmuştur. Bu durum kadınlara pek çok yeni hak ve imkanlar kazandırmıştır. Toplumların hayatında aile, tarihin her döneminde önemli olmuştur. Gerek ülkemizde gerekse dünya genelinde yaşanan gelişmeler ise ailenin önemini daha da ortaya koymuştur. Bu durum sağlam temeller üzerine kurulan aile ortamına duyulan ihtiyacı daha da artırmıştır. Bu çalışmanın amacı Türk aile yapısının geçirmiş olduğu değişimi ele almak ve bugünkü aile yapımız ile ilgili gelinen durumu ortaya koymaktır. Çalışmada aile kurumu ve Türk ailesi yapısal işlevselci yaklaşım ile ele alınacak, geçmişten günümüze ailede ve özellikle de Türk aile yapısında yaşanan değişimler üzerinde durulacaktır. Elde edilen veriler sosyolojik bir bakış açısıyla analiz edilecektir

    Finansal riskten korunma aracı olarak türev ürünlerin kullanımı: Kurumsal yönetim endeksi örneği

    Get PDF
    Küreselleşme ve teknolojik gelişmeler ekonomik sistemde finansal piyasaların yerini daha da görünür kılmıştır. Bu durum ulusal ve uluslararası piyasaların birbirini etkileme gücünü de artırmaktadır. Bu süreci başarılı bir şekilde yöneten ekonomiler artan işlem hacmi ve yatırımcı çeşitliliği ile piyasa derinliği elde etmekte ve ülkenin kalkınması noktasında önemli adımlar atmaktadır. Bunlarla birlikte finansal piyasaların riskli yapısı kâr maksimzasyonu noktasında da önemli tedbirler alınmasını gerekli kılmaktadır. Kaynak aktarımı konusunda maliyetlerin düşmesi finansal piyasalarda risk unsurlarının ortadan kaldırılmasına da bağlıdır. Ekonomik dalgalanmalar, kur değişikliği gibi işletmelerin müdahale edemeyeceği alanlarda gerçekleşen bu durumlar işletmelerin karşı karşıya kaldığı risk seviyesini yükseltmektedir. Sermaye piyasaların gelişiminde oldukça önemli yere sahip olan türev ürünler gelişmiş ülke piyasalarında risk yönetimi çerçevesinde yoğun bir şekilde tercih edilmektedir. Kurumsal Yönetim Endeksi (KYE) ise kurumsal yönetim ilkelerini uygulamak üzere işletmelerin dâhil edildiği Borsa İstanbul bünyesinde yer alan bir endekstir. KYE’nin amacı bu ilkeleri yerine getiren işletmelerin fiyat ve getiri performansını ölçmektir. Endeks dâhilinde olan işletmelerin finansal risk yönetimi derecelendirme noktasında önemli rol oynamaktadır. Bu çalışma BİST’ de faaliyet gösteren Kurumsal Yönetim Endeksine dâhil 49 işletmenin 2019 yılında maruz kaldıkları finansal riskleri, finansal risk yönetimleri ve bu risklere karşı kullandıkları türev ürünlerin düzeyini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Kamuyu aydınlatma platformundan alınan 2019 mali yılına ait finansal tablolar ve dipnotlar elde edilmiş ve finansal risklere karşı türev ürün kullanım durumları ve bu risklere karşı kullanılan türev ürün çeşitlerini gösteren tablolar incelenerek betimsel araştırma yöntemi vasıtasıyla durum tespiti yapılmıştır. Çalışmaya bankalar dâhil edilmemiştir. Riskten korunma amaçlı 49 şirketin sadece 20’si türev ürün kullandığı tespit edilmiştir. Bu sayı toplam şirket sayısının % 40,8 ini oluşturmaktadır. 20 işletme içerisinde faiz oranı riskine maruz kalanların oranı % 95, kur riskiyle karşı karşıya kalanların oranı ise % 100’dür. Faiz oranı riskine karşı tercih edilen türev ürünler % 92, 3 ile Swap işlemler ve % 7,7 ile vadeli İşlem alım satım sözleşmeleri olmuştur. Kur riskine karşı ise % 48 oranla vadeli işlem, %32 oranla Swap, % 20 oranla da Opsiyon sözleşmeleri tercih edilmiştir. Kredi riski için herhangi bir türev ürün kullanımı tercih edilmezken likidite riskine karşı Swap tercih edilmiştir. Fiyat riski içinde %80 oranla Swap işlemler tercih edildiği bulgularına ulaşılmıştır. Yapılan değerlendirmeler neticesinde Aralık 2019’da Dünya piyasalarında türev ürün kullanım hacmi 559 trilyon dolar, Borsa İstanbul 2019 verilerine göre ise 1,457 Milyar TL olarak gerçekleştiği görülmektedir. Ülkemiz başta olmak üzere birçok gelişmekte olan ekonomilerde hala riskten korunma amaçlı türev üründen yararlanma düzeyi düşük seviyelerde olduğu tespit edilmiştir. Kurumsal Yönetim Endeksi’nde işlem gören şirketler yoğun şekilde kur riski, faiz oranı riski, likidite riski ve kredi riskine maruz kaldıkları halde riskten korunmak amaçlı türev ürün kullanımı sınırlı kaldığı söylenebilir

    Davranışsal finans, piyasa etkinliği ve gürültücü yatırımcılar: Bir literatür incelemesi ve değerlendirmesi

    Get PDF
    Mükemmel işleyen, etkin bir piyasada fayda fonksiyonunu maksimum kılma amacında olan akılcı, duygularıyla hareket etmeyen ve piyasaya dair her türlü bilgiye sahip olan yeni bilgiyi doğru şekilde kullanabilen insan varsayımı uzunca yıllar finansal literatürde kabul görmüştür. Günümüzde piyasaların etkin olmadığı gerçeği de göz önünde bulundurulduğunda yaşanan anomalilerin anlaşılması ve açıklanması ihtiyacı araştırmacıları yatırımcı davranışlarını incelenmeye yönlendirmiştir. Davranışsal finans, etkin piyasalar hipotezinin aksine finansal araçların fiyatlandırılmasıyla ilgili her türlü değişimin rasyonel faktörlerden daha çok irrasyonel faktörlerle açıklamaya çalışan, yatırım kararları üzerindeki sosyal-duygusal faktörler üzerine çalışmalar yapan ve bunu ampirik çalışmalarla ortaya koyan bir yaklaşımdır. Yatırım kararlarında insanların duygularıyla hareket etmelerini gerektiren psikolojik ve bilişsel yargılar, geçmiş tecrübeler, piyasadaki belirsizlik ilkesi gibi oldukça çeşitli faktörlerin etkili olduğu artık kabul edilmektedir. Bununla birlikte davranışsal finans, yatırımcıların maksimum getiriyi elde etmek için nasıl davranacağını belirlemek yerine, yatırım kararını etkileyen psikolojik ve ruhsal faktörleri tanımlayarak, yaşanan finansal piyasa olaylarını anlamaya ve açıklamaya çalışır. Genel kabul görmüş ekonomik modellere göre yatırımcılar yatırım kararlarında, uzun süreli yüksek getiri sağlayan finansal araçları tercih ederler. Genel ilkenin aksine, yatırım kararlarını psikolojik bulgulara dayandıran yatırımcıları tanımlamak için yatırımcı duyarlılığı kavramı kullanılmaktadır. Yatırımcı duyarlılığı piyasalarda bilgi yerine söylentilerle işlem yapan, irrasyonel kararlar alan gürültü tacirlerini ifade etmektedir. Gürültücü yatırımcılar bilginin karşısına her şeyi koyarak yatırım kararı verirler. Bu durum piyasalarda gürültücü yatırımcılar tarafından yanlış fiyatlanan finansal varlıklardan kaynaklanan gürültücü yatırımcılar riskine sebep olmaktadır. Bu çalışmanın amacı; finansal piyasalarda aktif katılımcı olan gürültü tacirlerinin Etkin Piyasa ilkelerini nasıl etkilediği ve davranışsal finans modellerinin gelişim sürecini ortaya koymaktır. Çalışmada betimsel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Bu konuda gerçekleştirilen çalışmalarda rasyonel insan modelinin gerçekleri yansıtan bir model olmadığı ve yatırım kararlarındaki optimizasyon ilkesinin de geçerli olmadığı ortaya konmuştur. Bununla birlikte finansal piyasalarda yaşanan değişiklikleri, yatırımcı davranışlarını tanımlayarak ve psikolojik etkileri göz önünde bulundurarak açıklık getirmeye çalışan davranışsal finans modelleri ampirik olarak da ortaya konulmuştur. Etkin Piyasalar Hipotezinin alternatif bir modeli olan Davranışsal Finans Modeli piyasalarda yaşanan olayların irrasyonel tercihler neticesinde gerçekleştiğini ifade etmektedir. Gürültü tacirlerinin piyasaları aktif olarak kullanmaları etkin fiyat oluşumunu engellemektedir. Çalışmalar, rasyonel yatırımcının, bilginin fiyata tam olarak yansıyıp yansımadığından emin olamamasından ve yüksek meblağları riske atmak istememeleri gibi sebeplerden dolayı gürültü tacirlerinin artmasına rağmen işlem sayısını artırsalar bile fiyatların etkin bir şekilde oluşmayacağını ortaya koymuştur

    History of Cumberland County Maine

    Get PDF

    Performance of management solutions and cooperation approaches for vehicular delay-tolerant networks

    Get PDF
    A wide range of daily-life applications supported by vehicular networks attracted the interest, not only from the research community, but also from governments and the automotive industry. For example, they can be used to enable services that assist drivers on the roads (e.g., road safety, traffic monitoring), to spread commercial and entertainment contents (e.g., publicity), or to enable communications on remote or rural regions where it is not possible to have a common network infrastructure. Nonetheless, the unique properties of vehicular networks raise several challenges that greatly impact the deployment of these networks. Most of the challenges faced by vehicular networks arise from the highly dynamic network topology, which leads to short and sporadic contact opportunities, disruption, variable node density, and intermittent connectivity. This situation makes data dissemination an interesting research topic within the vehicular networking area, which is addressed by this study. The work described along this thesis is motivated by the need to propose new solutions to deal with data dissemination problems in vehicular networking focusing on vehicular delay-tolerant networks (VDTNs). To guarantee the success of data dissemination in vehicular networks scenarios it is important to ensure that network nodes cooperate with each other. However, it is not possible to ensure a fully cooperative scenario. This situation makes vehicular networks suitable to the presence of selfish and misbehavior nodes, which may result in a significant decrease of the overall network performance. Thus, cooperative nodes may suffer from the overwhelming load of services from other nodes, which comprises their performance. Trying to solve some of these problems, this thesis presents several proposals and studies on the impact of cooperation, monitoring, and management strategies on the network performance of the VDTN architecture. The main goal of these proposals is to enhance the network performance. In particular, cooperation and management approaches are exploited to improve and optimize the use of network resources. It is demonstrated the performance gains attainable in a VDTN through both types of approaches, not only in terms of bundle delivery probability, but also in terms of wasted resources. The results and achievements observed on this research work are intended to contribute to the advance of the state-of-the-art on methods and strategies for overcome the challenges that arise from the unique characteristics and conceptual design of vehicular networks.O vasto número de aplicações e cenários suportados pelas redes veiculares faz com que estas atraiam o interesse não só da comunidade científica, mas também dos governos e da indústria automóvel. A título de exemplo, estas podem ser usadas para a implementação de serviços e aplicações que podem ajudar os condutores dos veículos a tomar decisões nas estradas, para a disseminação de conteúdos publicitários, ou ainda, para permitir que existam comunicações em zonas rurais ou remotas onde não é possível ter uma infraestrutura de rede convencional. Contudo, as propriedades únicas das redes veiculares fazem com que seja necessário ultrapassar um conjunto de desafios que têm grande impacto na sua aplicabilidade. A maioria dos desafios que as redes veiculares enfrentam advêm da grande mobilidade dos veículos e da topologia de rede que está em constante mutação. Esta situação faz com que este tipo de rede seja suscetível de disrupção, que as oportunidades de contacto sejam escassas e de curta duração, e que a ligação seja intermitente. Fruto destas adversidades, a disseminação dos dados torna-se um tópico de investigação bastante promissor na área das redes veiculares e por esta mesma razão é abordada neste trabalho de investigação. O trabalho descrito nesta tese é motivado pela necessidade de propor novas abordagens para lidar com os problemas inerentes à disseminação dos dados em ambientes veiculares. Para garantir o sucesso da disseminação dos dados em ambientes veiculares é importante que este tipo de redes garanta a cooperação entre os nós da rede. Contudo, neste tipo de ambientes não é possível garantir um cenário totalmente cooperativo. Este cenário faz com que as redes veiculares sejam suscetíveis à presença de nós não cooperativos que comprometem seriamente o desempenho global da rede. Por outro lado, os nós cooperativos podem ver o seu desempenho comprometido por causa da sobrecarga de serviços que poderão suportar. Para tentar resolver alguns destes problemas, esta tese apresenta várias propostas e estudos sobre o impacto de estratégias de cooperação, monitorização e gestão de rede no desempenho das redes veiculares com ligações intermitentes (Vehicular Delay-Tolerant Networks - VDTNs). O objetivo das propostas apresentadas nesta tese é melhorar o desempenho global da rede. Em particular, as estratégias de cooperação e gestão de rede são exploradas para melhorar e optimizar o uso dos recursos da rede. Ficou demonstrado que o uso deste tipo de estratégias e metodologias contribui para um aumento significativo do desempenho da rede, não só em termos de agregados de pacotes (“bundles”) entregues, mas também na diminuição do volume de recursos desperdiçados. Os resultados observados neste trabalho procuram contribuir para o avanço do estado da arte em métodos e estratégias que visam ultrapassar alguns dos desafios que advêm das propriedades e desenho conceptual das redes veiculares
    corecore