Rapid detection of maltodextrin adulteration in pomegranate sour using ATR-FTIR spectroscopy and chemometrics

Unlike pomegranate sauce, which may include different additives, pomegranate sour is a natural and expensive product that contains only pomegranate juice. In recent years, adding maltodextrin to pomegranate sour to reduce its price has become widespread, affecting consumers economically and health-wise. This study aims to detect maltodextrin adulteration in pomegranate sour using ATR-FTIR spectroscopy and chemometry, a fast and non-destructive method. Pomegranate sour and sauce samples of different brands were collected from the Turkish market and analyzed with ATR-FTIR. Different concentrations of maltodextrin were added to pomegranate sour and the obtained spectrum data was evaluated with principal component analysis (PCA) and partial least squares (PLS). The samples were separated in the PCA chart clearly and the amounts of adulterated maltodextrin calculated in the PLS analysis confirmed these results. This method gives faster and more reliable results in detecting maltodextrin adulteration in pomegranate sour compared to other chemical methods

Red Beet Process Waste: A Sustainable Glucose Syrup Alternative for Gummy Confectionery

ABSTRACT: Red beet (RB) is a key component in the natural colorant market. Various efficiency challenges, arising from process waste, affect their production. Disposal of these wastes elevates production costs and poses environmental risks. Innovative approaches have been explored to repurpose process waste to align with the circular economy. A rising trend in food technology is substituting corn syrup with clarified fruit juices or concentrates. This study aims to develop an alternative to glucose syrup from fluid waste (red beet liquid waste; RBLW) (∼12.0°Bx), which is released after pigment extraction from RB (Beta vulgaris L.), and to determine its potential application in gummy formulations. This study examined the clarification and decolorization of samples using ion exchange and adsorbent resins at varying flow rates, followed by evaporation. Composition and visual properties were analyzed. Under optimal conditions, the clarified and decolorized residue (clarified and decolorized red beet liquid waste [CD-RBLW]) showed a high T625 value (77.3%) and was incorporated in gummy formulations. A Custom Mixture Design (n = 14) tested CD-RBLW, glucose syrup, and gelatin as independent variables. In addition, gummy samples were stored under accelerated shelf-life conditions (25°C/70% relative humidity [RH]) for 8 weeks, and changes in hardness, color difference (∆E), moisture content, and water activity values were monitored. After processing, RBLW demonstrated functionality comparable to glucose syrup in gummy formulations. Practical Application: This research shows that liquid waste from RB processing can be turned into a sustainable alternative to glucose syrup, especially for making gummy candies. Clarifying and decolorizing waste makes it food-grade, cuts costs and impact, and supports a circular economy

The concept of the “border” in the relations between Türkiye and Greece Türkiye-Yunanistan İlişkilerinde “Sınır” Kavramı

Türkiye-Yunanistan İlişkilerinde “Sınır” KavramıFuat AksuTürkiye-Yunanistan’ın ulus-devlet inşa süreçlerinde kara ve deniz sınırlarının belirlenmesi büyük önem taşımıştır. 19. yüzyılın başından 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar süren bu dönem; savaşlar, işgaller, göçler ve nüfus mübadelesi gibi olaylarla şekillenmiştir. Lozan Barış Antlaşması (1923), bu sürecin nihai aşamasını oluşturmuş, sınırların belirlenmesinde temel prensipler belirlenmiştir. Örneğin, Meriç Nehri’nin en derin noktası sınır çizgisi olarak kabul edilmiştir. Yunanistan’a isimleri sayılarak devredilen adaların askersizleştirileceği kararlaştırılmıştır. Trakya sınırındaysa 30 km derinliğindeki topraklar karşılıklı olarak askersizleştirilmiştir. Oluşturulan komisyonlarla askersizleştirme düzenlemelerini gerçekleştirmiştir. Ayrıca (Türk-Yunan) Sınır Tespit Komisyonu, Trakya’da sınırın işaretlenmesi, olası anlaşmazlıkların çözümüyle görevlendirilmiş ve yetkilendirilmiştir. Komisyonun çalışmaları ağırlıklı olarak kara sınırlarıyla sınırlı kalmıştır. Çalışmada, Türkiye-Yunanistan kara, nehir ve deniz sınırlarının belirlenmesine odaklanılmıştır. Buna göre; kara sınırının belirlendiği, nehir sınırının 1926 Protoküyle belirlenmiş olsa da güncel sınırı yansıtmadığı, deniz egemenlik sınırlarınınsa belirlenmediği ileri sürülmektedir. 3 Kasım 1926 Atina Protokolü, sınır tespitinde temel referans olarak incelenmiştir. Protokolde, nehrin mevcut durumunun sınır belirlemede esas alınması, nehir yatağı değişse dahi sınırın değişmeyeceği ilkesi benimsenmiştir. Ayrıca, Meriç Nehri’nin Ege Denizi’ne ulaştığı nehir ağzında yan sınır için bir nirengi noktası belirlenmiştir. Lozan sonrası kurulan Sınır Tespit Komisyonu’nun çalışmaları, kara ve nehir sınırlarını kısmen düzenlese de deniz sınırları ve hava sahası konularıyla ilgilenmemiştir. Bu eksiklikler, taraflar arasında yeni düzenlemeleri gerektirmektedir.Anahtar Kelimeler: Sınırı, Meriç Nehri, Kara Suları, 1926 Atina Protokolü, Lozan Barış AntlaşmasıDetermining land and maritime borders has played a pivotal role in the nation-state-building processes of Türkiye and Greece. The Treaty of Lausanne in 1923 has marked critical principles for defining borders. The treaty also mandated the demilitarization of islands ceded to Greece and established a 30-km-deep strip of land on both sides in the Thrace border region to be mutually demilitarized. Commissions were set up to implement these demilitarization arrangements, including the Turkish-Greek Border Delimitation Commission, which was responsible for marking the border in Thrace and resolving potential disputes. However, the commission’s efforts were mainly confined to land borders. This study explores the determination of the land-river and sea borders between Türkiye and Greece, examining whether the maritime sovereignty borders were clearly defined and addressing any deficiencies. The Athens Protocol of November 3, 1926, emerged as a critical reference in the border delimitation process, asserting that the current state of the river should guide border determination and that the border remains unchanged even if the riverbed shifts. In conclusion, while the work of the Border Delimitation Commission established after Lausanne partially regulated land and river borders, it left maritime boundaries and airspace issues unaddressed

Sıfatlara Dayalı Öğretmenlik Mesleğine Yatkınlık Ölçeği: Geçerlilik-Güvenirlik Çalışması

Öğretmenlik,hayatın her aşamasında ve eğitimin tüm kademelerinde gerek okul içerisinde vegerek ise okul dışında tüm öğrencilerin dolayısıyla da tüm insanlarınhayatlarına dokunan, onların davranışlarını şekillendiren çok önemli birmeslektir. Bununla birlikte özellikle Türkiye’de ve Türk eğitim sisteminde hem bukadar önemli bir görevi üstlenen öğretmenlerin hem de hizmet öncesi eğitimverilmek üzere eğitim fakültelerine yerleştirilen öğretmen adaylarınınseçiminde yeterli özen gösterilmemekte, liyakat, yetenek ve mesleğe yatkınlıkbüyük ölçüde göz ardı edilmektedir. Zira hem aday seçen ve yerleştiren YGS hemde öğretmen atamalarına esas teşkil eden KPSS, yalnızca belirli ölçüde ve birkısım bilişsel davranışların ölçümüne dayalı olarak yapılmaktadır. Tutum, ilgi,kabiliyet, beceri, yetenek, anlayış, yatkınlık gibi öğretmenlik mesleğininözünü oluşturan ve icrasını başarılı kılan esas özellikler hesaba katılmamaktadır.Bu durum liyakatsiz, yeteneksiz, beceriksiz, insanı sevmeyen, mesleğini değerlibulmayan bireylerin bilinçsizce öğretmenlik mesleğine yönelmelerine ve devletkaynaklarının, emeklerin heba olmasına, boşa harcanmasına neden olmaktadır. Bununsonucu ise istendik davranışlarla donatılamamış düşük milli gelire sahip gelişmemişbir toplum anlamına gelmektedir. Bu yüzden bu araştırmanın temel amacı, bireylerinöğretmenlik mesleğine yatkınlığını belirlemeye dönük sıfatlara dayalı geçerli-güvenilirbir ölçme aracı hazırlamak ve bu yolla hem bireylerin öğretmenlik mesleğini bilinçliolarak tercih etmesine hem de otoritenin doğru kaynaklardan alımlar yapmasına katkısağlamaktır. Araştırmanın çalışma evrenini Türkiye’deki öğretmen yetiştiren devletve vakıf olmak üzere toplam 115 üniversitede görev yapan eğitim bilimlerialanında doktora ve daha üst unvana sahip 467 öğretim üyesi oluşturmuştur. Ölçeğin geçerlilik çalışması bağlamında kapsam,görünüş ve yapı geçerliliği (AFA ve DFA) incelenirken, güvenirlik çalışmasıbağlamında Cronbach alpha ve testi yarılama (Spearman Brown) iç tutarlılıkmadde analizleri yapılmıştır. İlk aşamada 63 sıfat ifadesiyle tasarıma başlananölçme aracı, yapılan analizler sonucunda tek faktörlü 15 sıfat ifadesi olarak sonhalini almış ve oluşturulan model DFA ile test edilerek iyi uyum indeksleri ortayakoyduğu doğrulanmıştır. Ölçme aracının Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı 0.98 veTesti Yarılama güvenirlik katsayısı ise 0.97 olarak bulunmuştur. Araştırmada ulaşılansonuçlar, ölçeğin bireylerin öğretmenlik mesleğine yatkınlığını belirlemekamacıyla kullanımı için uygun, geçerli ve güvenilir olduğunu göstermektedir. Gereklidurumlarda eğitimin tüm paydaşları tarafından (bireyler, rehber öğretmenler,okullar, fakülteler, kurumlar/MEB, YÖK, vb.) kullanımı önerilmektedir.</p

The emergence of collective moral elevation through multilevel individual and organizational processes

Purpose: This paper aims to extend the concept of moral elevation from the individual level to the team/group level by introducing the notion of collective moral elevation (CME) and elucidating its emergence. Design/methodology/approach: Drawing on social exchange theory and social capital arguments, this paper presents a conceptual framework that outlines the mechanisms through which moral norms, organizational symbols, social cohesion and repeated interactions facilitate the transition from individual internalization of norms to collective aggregation of moral elevation. Findings: The proposed framework emphasizes the processual nature of CME, highlighting the importance of understanding sequences of events rather than merely examining static relationships between variables. Originality/value: This paper is one of the pioneering academic works to offer a novel perspective on moral elevation, exploring its manifestation at the collective level and elucidating the dynamics of its emergence and evolution within teams and groups in organizational settings. Our proposed framework explicates how moral norms, organizational symbols, social cohesion, emulation and their iterations allow individuals to transition from individual internalization of norms to collective aggregation of moral elevation

Stochastic higher-order Lakshmanan-Porsezian-Daniel model with cubic-quintic law nonlinearities in the presence of spatio-temporal and chromatic dispersion terms

This work focuses on deriving optical soliton solutions for the stochastic variant of the higher-order Lakshmanan-Porsezian-Daniel (LPD) model, which incorporates cubic-quintic law nonlinearities alongside chromatic and spatio-temporal dispersion terms. The primary approach chosen for this purpose is the new Kudryashov method (nKM). Initially, bright and dark soliton solutions are derived. The stability of these dark and bright solitons is then verified using the Vakhitov-Kolokolov criterion. Subsequently, the impact of the stochastic term on the bright and dark solitons is examined. As an additional aspect, an investigation has been conducted on the effects of the model parameters, namely, group velocity dispersion and spatio-temporal dispersion terms

The investigation into the relationship between seismic design and architectural education: a systematic literature review

Recent advancements in earthquake research have not been sufficiently integrated into architectural design education. This study aims to fill this gap through identifying the focal points of research in earthquake studies and architectural design education. The study conducts a systematic literature review to explore how earthquake research findings are incorporated into curricula, lectures, studio projects, and design criteria. The qualitative and interdisciplinary features of the evaluated studies are analysed to determine the extent and depth of their contribution. A review of numerous studies reveals key insights: seismic design is underemphasized in design studios, there is a scarcity of experimental research, and existing studies primarily focus on satisfaction and usability rather than assessing student performance. These findings have significant implications, shedding light on how architectural research methodologies can be effectively integrated into educational contexts and design practices for disaster resilience. Educators and practitioners can leverage these insights to better prepare for and respond to disasters by integrating earthquake research findings into courses, lectures, and design projects.</p