Açık Erişim@BUU
Not a member yet
    32257 research outputs found

    Law applicable to electronic consumer contracts

    No full text
    Yabancılık unsuru barındıran elektronik tüketici sözleşmelerinin sayısı hızla artmakta, bu sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların çözümünde esas alınacak olan hukuki çerçevenin belirlenmesine ilişkin soruların cevaplanması önem kazanmaktadır. Bu tez yabancılık unsuru barındıran elektronik tüketici sözleşmelerinde uygulanacak hukuk konusunu incelemektedir. Bu bağlamda öncelikle Türk hukukunda "elektronik tüketici sözleşmesi" kavramının ifade ettiği anlam, ilgili kanunlardaki çerçeveden yola çıkılarak netleştirilmiş, farklı ülkelerin esas aldığı tüketici sözleşmesi tanımlarının farklılık gösterebildiği gözlemlenmiştir. İkinci bölümde ise elektronik tüketici sözleşmeleri kanunlar ihtilafı hukuku bakımından bir incelemeye tabi tutulmuştur. Kanunlar ihtilafı hukuku alanına ilişkin yabancılık unsuru ve vasıflandırma hususları detaylandırılmış, bu konularda esas alınması gereken anlayışlar hakkında tespitlerde bulunulmuştur. Ardından MÖHUK'taki tüketici sözleşmelerine ilişkin kural ile bu kuralın elektronik tüketici sözleşmeleri özelinde uygulanması karşılaştırmalı hukuktaki düzenlemeler, doktrindeki görüşler ve yabancı mahkeme kararlarından yola çıkılarak değerlendirilmiştir. Kuralın hem tüketicileri hem de karşısındaki tarafı koruyan ve böylece e-ticaretin gelişmesini sağlayabilecek bir çerveçe ortaya koymayı amaçladığı görülmüş, bu amacı daha iyi gerçekleştirebilmesi için tespitlerde bulunulmuştur. Sözleşmenin tabi olduğu hukukun dışında kalan şekil, ehliyet gibi haller de bu çerçeveden yola çıkılarak incelenmiştir. Doğrudan uygulanan kural ve kamu düzeni müdahalesi mekanizmalarının da bu sözleşmeler bakımından istisnai durumlarda ortaya çıkmalarının mümkün olduğu değerlendirilmiştir.The number of electronic consumer contracts involving foreign elements is rapidly increasing, which makes it important to answer the questions about how the legal framework should be formed for disputes arising from this type of contracts. This thesis examines the law applicable to electronic consumer contracts involving foreign elements. In this context, meaning of the concept of "electronic consumer contract" in Turkish law has been clarified within the framework of the respective acts. It has been observed that the definition of the term consumer contract may differ in different countries. In the second chapter, electronic consumer contracts have been examined within the context of conflict of laws. The issues of foreign element and characterization in conflict of laws have been detailed, and some assessments have been made. Then, the rule about the law applicable to consumer contracts in the Turkish Private International Law Act and specifically its application to electronic consumer contracts has been evaluated based on compatative law, doctrinal opinions and foreign court decisions. It has been put forth that the rule aims to provide a framework that protects both the consumers and their counterparty, thus enabling the development of e-commerce. Opinions on specific issues regarding its application were offered to better achieve this purpose. Some issues which fall outside the law applicable to contract such as the formal validity and capacity were also examined within this framework. Lastly, it has been argued that the mechanisms of overriding mandatory provisions and public policy intervention might possibly emerge in this type of contracts, but only in exceptional situations

    Effect of food waste and sugar factory waste composts on soil properties and development of corn (Zea mays l.) plant

    No full text
    Bu çalışmada, gıda atığı kompostu (GAK), şeker fabrikası atığı kompostu (pancar tohumu atığı kompostu=PAK), çiftlik gübresi (ÇG) ve kimyasal gübrenin (NP) mısır bitkisinin büyümesi üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Deneme, tesadüf parselleri deneme desenine göre sera koşullarında yürütülmüştür. Deneme; altı uygulama (gıda atığı kompostu, pancar tohumu atığı kompostu, ½ gıda atığı kompostu + ½ pancar tohumu atığı kompostu, çiftlik gübresi, 20 kg N da-1 için inorganik 20-20-0 NP gübresi ve kontrolü), üç farklı doz (1, 2, 4 ton da-1) ve üç tekrarlı olarak yürütülmüştür. Uygulamalar, kontrole göre tüm verim parametrelerini önemli ölçüde iyileştirmiştir. Toprak özellikleri ve besin elementleri konsantrasyonları 4 ton da-1 oranında kompost uygulaması ile diğer uygulamalara göre daha yüksek olmuştur. Genel olarak, ÇG ve NP uygulamaları bitki gelişim parametelerinde daha iyi sonuçlar vermiştir. ÇG ve NP, bitki besin elementi artışı sağlanması konusunda PAK uygulamaları ve GAK+PAK karışımlarından daha uygun materyaller oldukları belirlenmiştir. Fakat tüm parametreler birlikte değerlendiğildiğinde; GAK uygulaması ile toprak elektriksel iletkenliği (EC) ve topraktaki Na içeriğinin yükselmediği belirlenmiştir. Bununla birlikte bitkilerin hem makro hem de mikro element alımında dengeli bir materyal olduğu belirlenmiştir.In this study, it was aimed to evaluate the effects of food waste compost (FWC), sugar mill waste compost (beet seed waste compost = BSWC), farmyard manure (FYM) and inorganic fertilizer (NP) on corn plant growth. The experiment was carried out in greenhouse conditions according to the randomized plot design. Attempt; six applications (food waste compost, beet seed waste compost, ½ food waste compost + ½ beet seed waste compost, farmyard manure, for 20 kg N da-1 inorganic 20-20-0 NP fertilizer and control), three different doses (1, 2, 4 t da-1) and carried out in triplicate. The treatments significantly improved all yield parameters relative to the control. Soil properties and nutrient concentrations were higher with compost application at the rate of 4 t da-1 compared to other applications. In general, FYM and NP applications produced superior values in plant growth parameters. It has been determined that FYM and NP are more balanced materials than BSWC applications and FWC+BSWC mixtures in terms of increasing plant nutrient elements. But when all parameters are evaluated together; It was determined that the soil electrical conductivity (EC) and the Na content in the soil did not increase with the FWC application. However, it was determined that the plants followed a balanced course in both macro and micro element intake

    Determination of potential nutrition problems of pear orchards in Gürsu district of Bursa

    No full text
    Bu çalışma Bursa İli Gürsu ilçesi armut bahçelerinin beslenme durumlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla yörede belirlenen 30 farklı bahçeden iki derinlikte (0-30 ve 30-60cm) toprak ve eş zamanlı olarak yaprak örnekleri alınmıştır. Yapılan toprak analizlerinde yöre topraklarının hafif alkali reaksiyon gösterdikleri, genelde bünye sınıflarının kumlu tın, organik madde içeriklerinin yetersiz ve orta kireçli özellik gösterdikleri belirlenmiştir. Yapılan toprak ve yaprak analizleri göz önüne alındığında toprakların pH, kireç ve yetersiz organik madde kapsamları yanında kontrolsüz şekilde fosforlu gübre kullanımı ile ortaya çıkan fosfor fazlalığı sonucunda bitkilerde başta çinko, mangan ve demir olmak üzere mikro element eksikleri olduğu belirlenmiştir. Ayrıca yöre topraklarında belirlenen fazla miktarda kalsiyumun bir sonucu olarak bitkilerde magnezyum ve potasyum eksiklerinin bulunduğu saptanmıştır. Çalışma kapsamında yürütülen toprak ve yaprak analizleri sonucunda yörede armut yetiştiriciliğinin ekonomik olarak sürdürülebilmesi için toprak ve bitki analizlerine dayalı gübreleme programlarına acilen geçilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.This study was conducted to determine the nutritional status of pear orchards in Gürsu district of Bursa Province. For this purpose, soil and leaf samples were taken simultaneously at two soil depths (0-30 and 30-60cm) from 30 different gardens in the region. In the soil analysis, it was determined that the soils showed a slightly alkaline reaction, and generally their texture classes were sandy loam, their organic matter content was insufficient and they were moderately calcareous. Considering the soil and leaf analyses, it was determined that the plants were deficient in microelements, especially zinc, manganese and iron, as a result of the pH, lime and insufficient organic matter and excess phosphorus content of the soil. Additionally, it has been determined that plants have magnesium and potassium deficiencies as a result of the excess calcium in soil. As a result of the soil and leaf analyzes carried out within the scope of the study, it is understood that fertilization programs based on soil and plant analyzes are necessary for the economic sustainability of pear cultivation in the region

    Nötron difüzyon problemleri için paralel ağsız radyal baz fonksiyonu kollokasyon yöntemi

    No full text
    The meshless global radial basis function (RBF) collocation method is widely used to model physical phenomena in science and engineering. The method produces highly accurate solutions with an exponential convergence rate. However, due to the global approximation structure of the method, dense node distributions lead to long computation times and hinder the applicability of the technique. In order to overcome this issue, this study proposes a parallel meshless global RBF collocation algorithm. The algorithm is applied to 2-D neutron diffusion problems. The multiquadric is used as the RBF. The algorithm is developed with Mathematica and eight virtual processors are used in calculations on a multicore computer with four physical cores. The method provides accurate numerical results in a stable manner. Parallel speedup increases with the number of processors up to five and seven processors for external and fission source problems, respectively. The speedup values are limited by the constrained resource sharing of the multicore computer’s memory. On the other hand, significant time savings are achieved with parallel computation. For the four-group fission source problem, when 4316 interpolation nodes are employed, the utilization of seven processors instead of sequential computation decreases the computation time of the meshless approach by 716 s.Ağsız global radyal baz fonksiyonu (RBF) kollokasyon yöntemi bilim ve mühendislikte karşılaşılan fiziksel olayların modellenmesinde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Yöntem, üstel bir yakınsama hızı ile yüksek doğruluğa sahip çözümler üretir. Fakat, yöntemin global yaklaşım yapısı nedeniyle, çok sayıda ayrıklaştırma noktası kullanılması hesaplama sürelerini uzatmakta ve yöntemin uygulanabilirliğini kısıtlamaktadır. Söz konusu sorunun üstesinden gelebilmek için bu çalışmada bir paralel ağsız global RBF kollokasyon algoritması önerilmiştir. Algoritma iki boyutlu nötron difüzyon problemlerine uygulanmıştır. Multikuadrik fonksiyonu RBF olarak kullanılmıştır. Algoritma, Mathematica yazılımı ile geliştirilmiş ve hesaplamalar dört fiziksel çekirdeğe sahip çok çekirdekli bir bilgisayar ile sekiz sanal işlemci ile gerçekleştirilmiştir. Yöntem, doğru sayısal sonuçları kararlı bir şekilde sunmuştur. Paralel hızlanma işlemci sayısıyla, dış ve fisyon kaynağı problemleri için, sırasıyla beş ve yedi işlemciye kadar artmaktadır. Hızlanma değerleri çok çekirdekli bilgisayar belleğinin sınırlı kaynak paylaşımı nedeniyle kısıtlanmıştır. Diğer taraftan, paralel hesaplama ile önemli zaman kazanımları elde edilmiştir. Dört-grup fisyon kaynağı problemi için, 4316 interpolasyon noktası kullanılması durumunda, seri hesaplama yerine yedi işlemci kullanılması ağsız yöntemin hesaplama süresini 716 s kısaltmıştır

    Healthcare-associated infections in the department of pediatric hematology-oncology; a single center evaluation

    No full text
    Introduction: With advances in the treatment of Pediatric Hematology -Oncology (PHO) patients, the survival of patients are increasing day by day. However, Healthcare -Associated Infections (HAI) is still a significant cause of mortality and morbidity in this group of patients. This study aimed to evaluate the rates of HAI in patients who were hospitalized in Uludag University Medical Faculty PHO Clinic during the 4 -year study period. Materials and Methods: HAI was diagnosed according to the CDC (Center for Disease Control and Prevention) 2008 criteria. We recorded the number of patients admitted, the number of patients with HAI, the total number of HAI episodes, and the length of stay in hospital. We calculated HAI rate and HAI density (per 1000 patient -days). Results: During the four years, 3069 hospitalizations were recorded in 607 PHO patients (5.05 admissions per patient). 38.6% of the patients were female, and 61.4% male. The mean age was 100.8 +/- 63.6 months. The mean duration of hospitalization was 14 +/- 17.16 days. A total of 232 HAI episodes were recorded in 141 hospitalizations. HAI rate was 7.5%, and HAI density was 5.36/1000 patient -days. Conclusion: The HAI rates in our PHO unit were comparable to those of developed countries and lower than those of developing countries and prior results from our country

    System design for solar panel cleaning: Rainwater harvesting and use of pop-up sprinkler

    No full text
    Son yıllarda artan teknoloji sayesinde hemen her sektörde daha fazla enerjiye talep duyulması ve bazı jeopolitik gerilimler nedeniyle enerjinin maliyeti artış göstermiştir. Artan enerji maliyetleri de yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilginin artmasına neden olmuştur. Bu alternatif kaynaklardan birisi olan güneş enerjisinin elektriksel gücünden yararlanmak için güneş panelleri kullanılmaktadır. Ancak, panellerin yüzeyinde zamanla oluşan toz ve kir güneş ışınlarının hücrelere ulaşmasını engellemekte ve panellerin veriminde düşüşlere neden olmaktadır. Bu da güneş panellerinin yüzeylerinde belirli aralıklarla temizlik ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. Bu tez çalışmasında uygulanan temizleme yöntemi kapsamında yağmur suyu hasadı ve pop-up tipi yağmurlama başlıklarıyla panel yüzeyinin temizlenmesi ile atık suyun döngüsel kullanımı gerçekleştirilmiştir. Edirne ili, Uzunköprü ilçesi, Balabanköy Köyü’nde bulunan ve tarımsal alanların sulanması amacıyla kullanılan güneş enerjisi santralinde 4 farklı süre uygulanarak temizleme denemeleri gerçekleştirilmiştir. Elde edilen verilere göre güneş enerjisi santralinin temizlenen dizisinde toplam enerji 2 633,95 kWh, kontrol grubunda ise 2 574,27 kWh olarak bulunmuştur. Geliştirilen temizleme yönteminin güneş enerjisi santralinin diğer tüm dizilerinde de kullanılabileceği ve artacak santral verimliliği sayesinde daha fazla arazinin sulanabilmesi sağlanabilecektir. Sonuç olarak sürdürülebilir ve düşük maliyetli sistemden oluşan yenilikçi bir temizleme yöntemi sunulmuştur.In recent years, the cost of energy has increased due to increased demand for energy in almost every sector thanks to increasing technology and some geopolitical tensions.Increasing energy costs have also led to increased interest in renewable energy sources. Solar panels are used to benefit from the electrical power of solar energy, which is one of these alternative sources. However, dust and dirt that accumulate on the surface of the panels over time prevent sunlight from reaching the cells and cause a decrease in the efficiency of the panels. In this case, the need for cleaning the surfaces of solar panels at regular intervals arises. Within the scope of the cleaning method applied in this thesis, cyclic use of wastewater was carried out by rainwater harvesting and cleaning the panel surface with pop-up type sprinkler heads. Cleaning experiments were carried out for 4 different periods at the solar power plant located in Edirne province, Uzunköprü district, Balabanköy Village and used to irrigate agricultural areas. According to the data obtained, the total energy in the cleaned array of the solar power plant was 2 633.95 kWh and 2 574.27 kWh in the control group. The developed cleaning method can also be used in all arrays of the solar power plant, and the increased plant efficiency will enable more land to be irrigated. As a result, an innovative cleaning method consisting of a sustainable and low-cost system is presented

    Flora of the area between Bozüyük (Bilecik), Tunçbilek (Kütahya) and Inönü (Eskişehir)

    No full text
    Bu çalışma Bozüyük (Bilecik), Tunçbilek (Kütahya) ve İnönü (Eskişehir) arasında kalan alanın florasını kapsamaktadır. Araştırma alanından, 24.03.2019 - 1.07.2023 tarihleri arasında toplanan yaklaşık 2000 bitki örneğinin değerlendirilmesi sonucunda 83familyaya ve 341 cinse ait 580 tür, 146 alttür, 50 varyete ile toplamda 87‘si endemik (endemizm oranı %11,4) 765 takson tespit edilmiştir. Bu taksonların 7’si Pteridophyta’ya, 758’ü Spermatophyta bölümüne aittir. Spermatophyta bölümündeki taksonlardan 8’i Gymnospermae alt bölümüne, 750’i Angiospermae alt bölümünde yer almaktadır. Bu taksonlardan 681’si Dicotyledonae, 69’i Monocotyledonae sınıfındandır. Araştırma alanında en fazla takson içeren familyalar %12,7 ile Asteraceae (98 takson), %8,2 ile Fabaceae (63 takson), %7,8 ile Lamiaceae (60 takson), %7,5 ile Brassicaceae (58 takson), %6,7 ile Caryophyllaceae (52 takson), %4 ile Rosaceae (31 takson), %3,4ile Ranunculaceae (26 takson), %3 ile Apiaceae (23 takson), %2,9 ile Boraginaceae (22takson), %1,8 ile Poaceae (14 takson), en zengin cinsler Silene L. (13 takson), AstragalusL. (13 takson), Centaurea L. (12 takson), Alyssum L.(12 takson), Ranunculus L. (11takson) Salvia L.(10 takson), Campanula L. (10 takson), Veronica L.(10 takson)’dır. Taksonların fitocoğrafik bölgelere göre dağılımları ve oranları şöyledir; Avrupa – Sibirya elementi 85 (%11), Akdeniz elementi 126 (%16,3), İran – Turan elementi 67 (%8,7) veçok bölgeli ya da bölgesi bilinmeyenler 493 (%64)’tür. Bu çalışmaya kadar yalnızca Uludağ’da bilinen endemik Prometheum chrysanthumsubsp. uludagense, Dianthus goekayi, Carduus olympicus subsp. olympicus, Cotahamzaoglui ve nadir Saxifraga sempervivum, Verbascum ovalifolium subsp. thracicumtaksonları ilk kez bu çalışma sırasında farklı bir lokaliteden toplanmıştır. Araştırma sonucunda 59 taksonun B2 ve B3 karesi için yeni floristik kayıt olduğu tespit edilmiştir.This study consists of the flora of the area between Bozüyük (Bilecik), Tunçbilek (Kütahya) and İnönü (Eskişehir). As a result of the evaluation of approximately 2000 plant samples collected from the research area between 24.03.2019 and 1.07.2023, 580 species, 146 subspecies, 50 varieties belonging to 83 families and 341 genera, and a total of 765 taxa, 87 of which are endemic (endemism rate 11,4%) were determined. 7 taxa belong to Pteridophyta division, 758 taxa belong to Spermatophyta division. Of the 758 taxa, 8 are Gymnosperms, 750 Angiosperms, from which 681 taxa and 69 taxa belong to Dicotyledon and Monocotyledon respectively. The families containing abundant taxa are respectively, Asteraceae (98 taxa, 12,7%), Fabaceae (63 taxa, 8,2%), Lamiaceae (60 taxa, 7,8%), Brassicaceae (58 taxa, 7,5%), Caryophyllaceae (52 taxa, 6,7%), Rosaceae (31 taxa, 4 %), Ranunculaceae (26 takson, 3,4%), Apiaceae (23 taxa, 3%), Boraginaceae (22 taxa, 2,9,%), Poaceae (14 taxa, 1,8%). The largest genera are Silene L. (13), Astragalus L. (13), Centaurea L. (12), Alyssum L.(12), Ranunculus L.(11) Salvia L.(10), Campanula L. (10), Veronica L.(10). The distribution of the taxa according to the phytogeographical regions and their rates; Euro – Siberian elements 85 (11%), Mediterranean elements 126 (16,3%), Irano – Turanian Elements 67 (8,7%) andmultiregional or unknown originated 493 (64%). Until this study, endemic Prometheum chrysanthum subsp. uludagense, Dianthusgoekayi, Carduus olympicus subsp. olympicus, Cota hamzaoglui and rare Saxifragasempervivum, Verbascum ovalifolium subsp. thracicum taxa, known only in Uludağ, were collected from a different locality for the first time during this study. As a result of the research, it was determined that 59 taxa were new floristic records for the B2 and B3 squares

    The oponions of school principals on the pedagogical importance of eco-school

    No full text
    Eğitim ve Sürdürülebilir Kalkınma (ESD) uygulaması, birçok ülkede eğitim politikası yapıcılarının odak noktası olmuş ve bunun sonucunda ESD okulları, sürdürülebilir okullar, doğa okulları, çevre okulları, orman okulları, Eko-Okullar ve yeşil okullar gibi çeşitli isimlerle okullar kurulmuştur. Bu araştırmada da sadece “Eko-Okul” teriminin kullanılması kavramsal tutarlılığı sağlamaktan ve Türkiye'de bu tür okullar için yaygın olarak “Eko-Okullar” terimi kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Araştırmanın amacı, Eko-Okul yöneticilerinin bakış açılarına dayanarak, Eko-Okul programlarının etkinliğini ve pedagojik kazanımlarını değerlendirmek; aynı zamanda öğrencilerin çevresel bilgi ve tutumları üzerindeki etkilerini belirlemektir. Araştırmanın evrenini, 2022-2023 eğitim öğretim yılında Bursa ilinde yer alan Nilüfer, Osmangazi ve Yıldırım İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı Eko-Okul kapsamındaki özel ve devlet kurumlarında görevli tesadüfi yöntemle seçilmiş 21 yönetici oluşturmaktadır. Görüşme tekniğinden yararlanılan bu araştırmada, veri toplama aracı olarak; araştırmacı tarafından özel olarak geliştirilen yönetici görüşme formu kullanılmıştır. Araştırmada yöneticilerden verilerin toplanması aşamasında yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmış olup toplanan verilerin analizi için içerik analizi yönteminden yararlanılmıştır. Araştırmanın kapsam geçerliğini sağlamak için ilgili literatür incelenip uzman görüşleri alınarak veriler değerlendirilmiştir. Araştırmanın çözümlenmesinde ise toplanan veriler dijital ortama (MS Word programı)aktarılması, aktarılan veriler kontrol edilerek uzmanlarla birlikte incelenmesi ve tespit edilen verilerden birbiriyle ilişkili olanlar gruplandırılarak tablolar hazırlanması aşamaları takip edilmiştir. Araştırma bulgularına dayanarak, yöneticilerin bakış açılarına göre Eko-Okullar, çevre bilincini eğitime entegre ederek çevre bilincini yaygınlaştırmanın ve ekolojik bilgiyi artırmanın bir yolu olarak sürdürülebilirliği teşvik etmektedir. Bu bağlamda, Eko-Okul programına katılımın öğrencilerde ekolojik bilincin gelişmesine yol açtığı ve öğrencilerin çevreye karşı sorumlu davranışlarında önemli bir fark yarattığı gözlemlenmiştir. Yöneticiler, genel olarak, Eko-Okul programının uygulanmasından memnun olduklarını ifade etmektedirler. Ayrıca, çevre bilincinin gözlemlenen etkisi tek yönlü değildir. Nitekim yöneticiler, Eko-Okullardaki öğretmenlerin, ailelerin ve personelin de projelere dayalı etkinliklere tanıklık ettikçe ve katıldıkça kendi içlerinde ekolojik farkındalık geliştirdiklerini geri bildirim yoluyla ifade etmişlerdir. Ancak yöneticiler, programı daha etkili hale getirmek için zaman ve koordinasyon gibi bazı konuların ele alınması gerektiğinin de altını çizmektedir.Education and Sustainable Development (ESD) has been the focus of education policy makers in many countries and as a result, schools have been established with various namessuch as ESD schools, sustainable schools, nature schools, environmental schools, forestschools, eco-schools and green schools. In this study, only the term "Eco-school" is used toensure conceptual consistency and because the term "Eco-schools" is commonly used for suchschools in Turkey. The aim of the study is to evaluate the effectiveness and pedagogical achievements ofEco-School programs based on the perspectives of Eco-School administrators; concurrently, todetermine their impact on students' environmental knowledge and attitudes. The population ofthe study consists of 21 administrators randomly selected from private and public institutions affiliated with the Eco-School program under the Nilüfer, Osmangazi, and Yıldırım District National Education Directorates in the Bursa province during the 2022-2023 academic year. Inthis research utilizing the interview technique, a specially developed administrator interviewform by the researcher was employed as the data collection tool. Semi-structured interviewtechnique was utilized for data collection from administrators, and content analysis method wasemployed for data analysis. To ensure the scope validity of the study, relevant literature wasreviewed, and expert opinions were sought for data evaluation. In the analysis of the research,the stages of transferring the collected data to the digital environment (MS Word program), checking the transferred data and examining them with experts, and preparing tables bygrouping the related data from the identified data were followed.Based on the research findings, from the administrators' perspectives, Eco-Schoolspromote sustainability by integrating environmental awareness into education as a way tospread environmental awareness and increase ecological knowledge. In this context, it wasobserved that participation in the Eco-School program leads to the development of ecological awareness in students and makes a significant difference in students' environmental lyresponsible behavior. Administrators, in general, express satisfaction with the implementationof the Eco-School program. Moreover, the observed effect of environmental awareness is not unidirectional. As a matter of fact, the administrators expressed through feed back that teachers, families and staff in Eco-Schools also developed ecological awareness within themselves asthey witnessed and participated in project-based activities. However, administrators also underline that some issues such as time and coordination need to be addressed to make the program more effective

    Examination of energy and environmental potentials of photovoltaic and biogas energy systems: The case of a dairy cattle farm

    No full text
    Doğal kaynaklardan enerji kazanımları dünya genelinde yaygınlaşmaya başlamıştır. Günümüzde de sık duyduğumuz güneş ve biyogaz enerji sistemleri yatırımcıların da ilgisini çekmektedir. Uygun bölgede uygun yatırımlar ile büyük kazançlar elde edilmesi hem enerjiyi daha çevreci hem de yatırımcıyı daha karlı duruma getirmiştir. Bu çalışmada Bursa’nın Karacabey ilçesinde bir süt sığırı çiftliğine güneş veya biyogaz enerji sistemlerinin kurulumu için enerji ve çevresel açıdan potansiyelleri incelenerek iki enerji sistemleri arasında karşılaştırma yapılmıştır. Güneş enerji sistemi için RETScreen programı kullanılarak süt sığırı çiftliğinin toplamda 1.026.597 kWh/yıl’lık elektrik üreteceği ve sistemin toplamda 345 tCO2/yıl sera gazı emisyonu azaltılabileceği tespit edilmiştir. Biyogaz sistemi için 2023 yılının sonunda çiftlikten üretilecek toplam elektrik üretim potansiyeli 1.012.158 kWh/yıl olduğu ve toplamda 692,316 ton/yıl CO2 emisyonun engellenebileceği belirlenmiştir. Çiftliğin yıllık tüketilen elektrik enerjisi miktarının 885.855 kWh/yıl olduğu tespit edilmiştir. İki enerji sistemi ile de çiftliğin elektrik enerji miktarının karşılanacağı fakat biyogaz tesisinin sera gazı emisyonunu daha fazla engelleyeceği sonucuna varılmıştır. Ancak, biyogaz tesisinin ilk yatırım ve işletme maliyetlerinin fazla olması ve yıllara göre hayvan miktarlarında düşüşlere bağlı olarak atık miktarlarında azalmaların meydana gelmesi ve bu durumun tesisin verimliliğini olumsuz etkilemesi gibi durumlar nedeniyle süt sığırı çiftliğine güneş panellerinin kurulmasına karar verilmiştir.Energy gains from natural sources have become widespread around the world. Solar and biogas energy systems, which we hear frequently today, also attract the attention of investors. Obtaining large gains with appropriate investments in the appropriate region has made both energy more environmentally friendly and more profitable for the investor. In this study, the energy and environmental potentials for the installation of solar or biogas energy systems on a dairy farm in Karacabey district of Bursa were examined and a comparison was made between the two energy systems. Using the RETScreen program for the solar energy system, it was determined that the dairy farm would generate a total of 1.026.597 kWh/year of electricity and the system could reduce greenhouse gas emissions by 345 tCO2/year. For the biogas system, it was determined that the total electricity generation potential to be produced from the farm at the end of 2023 is 1.012.158 kWh/year and a total of 692,316 tons/year of CO2 emissions can be prevented. It was determined that the annual electricity consumption of the farm was 885.855 kWh/year. It is concluded that both energy systems will meet the electricity energy amount of the farm, but the biogas plant will prevent greenhouse gas emissions more. However, it was decided to install solar panels on the dairy cattle farm due to the high initial investment and operating costs of the biogas plant and the decrease in the amount of waste due to the decrease in the amount of animals over the years and this situation negatively affects the efficiency of the plant

    The position of the history of science between the disciplines of history-sociology and philosophy

    No full text
    Thomas Kuhn’un Bilimsel Devrimlerin Yapısı adlı eserinin yayınlanmasıyla birlikte tarih, felsefe ve sosyoloji disiplinleri bu eserden etkilenmiş ve bu eserin sonuçlarını değişik yönlerde takip etmişlerdi. Kuhn’un eserinde felsefeciler için en can alıcı nokta, paradigmaların “kıyaslanamaz” olduğu iddiasıyla ortaya çıkan “görelilik” meselesiydi. Felsefecilerin görelilik ve buna bağlı olarak hakikat ve rasyonellik gibi konularla meşgul olmaları, Kuhn’un felsefî çevrelerdeki yorumunu da belirlemiş oldu. Diğer taraftan tarihçiler daha çok tarihsel nedensellik, özellikle de bilimsel değişimin “içsel” ve “dışsal” nedenleriyle ilgileniyorlardı. İki grubun farklı tepkileri, farklı disiplinlere ait ilgi alanları açısından anlaşılabilir, fakat bu iki grup aynı zamanda bilimsel bilgi politikalarına ilişkin o dönemdeki tartışmalarda ortak bir entelektüel bağlamı paylaşıyorlardı. Kuhn’un söz konusu eseri, bilimin toplumsal boyutu kavramının oldukça siyasallaştığı bir Soğuk Savaş ortamında ortaya çıkmıştı. Yirminci yüzyılın başlarında, Hegelci ve Marksist insani ilerleme anlatıları geniş siyasi hareketlerle ilişkilendirilmişti. Ortaya çıkan ideolojik gerilimler çok geçmeden tarih ve bilim felsefecilerinin incelenme biçimine de yansımaya başlamıştı. İşte bu ortak bağlam hem filozofların hem de tarihçilerin Kuhn okumalarını şekillendirmişti; ancak bu okumalar birbirinden farklı şekilde anlaşılmıştı. Sosyologlar ise felsefecilerin reddettiği “görelilik” düşüncesini, kendi bilimsel bilgi sosyolojilerinin mihenk taşı yapmışlardı. Aynı süreçte hem dönemin siyasi koşulları hem de Thomas Kuhn’un tarih, sosyoloji ve felsefe disiplinleri arasındaki farklı algılanışı bilim tarihinin kendi konumu ve metodolojisini yeniden sorgulamaya ve savunmaya yönlendirmiştiThe publication of Thomas Kuhn’s work The Structure of Scientific Revolutions, influenced the disciplines of history, philosophy and sociology and followed the results of this work in different directions. The most crucial point for philosophers in Kuhn’s work was the issue of “relativity”, which emerged with the claim that paradigms were “incommensurable”. Philosophers’ preoccupation with the ideas of relativity truth and rationality had been shaped the interperation of Kuhn in philosophical circles. Historians, on the other hand, were dominantly interested in historical causality, especially the “internal” and “external” causes of scientific change. The different reactions of the two groups can be understood in terms of their different disciplinary interests, but they also shared a common intellectual context in the contemporary debates about the politics of scientific knowledge. Kuhn’s work in question came out in a Cold War environment where the concept of the social dimension of science was highly politicized. In the early twentieth century, Hegelian and Marxist narratives of human progress were associated with broad political movements. The resulting ideological tensions soon began to be reflected in the way philosophers of history and science were examined. This common context shaped the readings of Kuhn by both philosophers and historians; However, both of the disciplines had different perspectives. Sociologists, though, made the idea of “relativity”, which rejected by philosophers, the cornerstone of their own sociologies of scientific knowledge. In the same period, both the political conditions of the period and the different perception of Thomas Kuhn among the disciplines of history, sociology and philosophy led the history of science to re-question and defend its own position and methodology

    11

    full texts

    32,258

    metadata records
    Updated in last 30 days.
    Açık Erişim@BUU is based in Türkiye
    Access Repository Dashboard
    Do you manage Open Research Online? Become a CORE Member to access insider analytics, issue reports and manage access to outputs from your repository in the CORE Repository Dashboard! 👇