Hatay Mustafa Kemal University Institutional Repository
Not a member yet
2946 research outputs found
Sort by
Öğrencilerin matematiksel öğrenmeleri boyutunda öğretmenlerin sınıf uygulamalarının bir video kulüp sürecinde incelenmesi
In this study, the teachers’ classroom practices for noticing student mathematical thinking were examined. The research was carried out with 5 secondary school mathematics teachers working in Erzurum. Case study, one of qualitative research patterns, was used. The data of the research were collected using video club, and descriptive and content analysis techniques were employed to analyze the data obtained from teachers' own class videos and reflective reports. As a result of the study, it was revealed that the teachers who participated in the same process adopted different approaches towards student thinking in their classroom practices. During the video clubs, which lasted for eleven weeks, the teachers allocated more time to the students’ mathematical thinking, tried to understand and interpret how the students thought, and examined the students’ explanations in detail. In addition, in the reflective reports, they mentioned the importance of noticing students' mathematical thinking and giving them the opportunity to reveal these thoughts and made assessments by associating them with their own teaching practices. As a result, it can be stated that video clubs aided the teachers’ classroom practices to notice the students’ mathematical thinking.Bu çalışmada öğrencilerin matematiksel düşünmesini fark etmeye yönelik öğretmenlerin sınıf içi uygulamaları incelenmiştir. Çalışma, Erzurum ilinde görev yapan beş ortaokul matematik öğretmeni ile gerçekleştirilmiştir. Nitel araştırma desenlerinden durum çalışmasının kullanıldığı bu çalışmanın verileri video kulüp sürecinde toplanmıştır. Öğretmenlerin kendi sınıf videoları ile yansıtıcı raporlarının analizinde betimsel ve içerik analizi teknikleri kullanılmıştır. Çalışma sonucunda aynı sürece katılan öğretmenlerin sınıf içi uygulamalarında öğrenci düşünmesine yönelik farklı yaklaşımları benimsedikleri ortaya çıkmıştır. On bir hafta süren video kulüp sürecinde öğretmenlerin öğrencilerin matematiksel düşünmesi için daha fazla yer açtıkları, öğrencinin nasıl düşündüğünü anlamaya ve yorumlamaya çalıştıkları, öğrenci açıklamalarını detaylı bir şekilde inceledikleri görülmüştür. Ayrıca öğretmenler yansıtıcı raporlarında, öğrencilerin matematiksel düşünmelerini fark etmenin ve bu düşünceleri ortaya çıkarmak için fırsat vermenin öneminden bahsetmiş ve kendi öğretim uygulamalarıyla ilişkilendirerek değerlendirmeler yapmışlardır. Elde edilen bulgular doğrultusunda, video kulüplerin öğrencilerin matematiksel düşünmelerini fark etmeye yönelik öğretmenlerin sınıf içi uygulamalarını desteklediği söylenebilir
Kent ve çevre sorunlarında toplumsal duyarlılık: Antakya örneği
Kent ve çevre sorunları, bir kentin yaşanabilirliği açısından dikkate alınması gereken önemli bir konudur. Her konuda olduğu gibi bu konuda da temel aktör insandır. Diğer bir ifade ile çevrenin sorunlu ya da sorunsuz olması, yaşanabilir veya yaşanamaz hale gelmesi insan eliyle olmaktadır. Bu açıdan insanlar yaptıkları tüm işlerinde aslında kendi geleceklerini tayin etmektedirler. Sağlıklı bir çevrede yaşam sürdürülebilmesi için toplumun tüm fertlerine düşen görevler vardır. Bu görevlerin, özellikle kent ve çevre sorunlarının giderilmesi özelinde düşünüldüğünde, adına “toplumsal duyarlılık” denebilir. Kısacası, kent kimliği, kent kültürü, yaşam biçimleri ve toplumsal duyarlılık ile sürdürülebilir bir çevre arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. İşte bu çalışma, Antakya ölçeğinde kent ve çevre sorunları konusunda toplumsal duyarlılığın ne ölçüde var olduğu, bu konuda yapılan çalışmaların yeterli olup olmadığı, eğitim ve kurumsal ilişkilerin duyarlılığı artırıp artırmadığı, sorunların ve çözümlerin ne olduğu konusunda bir irdeleme yapmaktadır. Elde edilen veriler, frekans yöntemiyle değerlendirildikten sonra birtakım önerilere de yer verilmektedir.Urban and environmental issues are an important issue to be considered in terms of the viability of a city. Asin every other subject, the main actor is human. In other words, the positive or negative factors associated withthe human hand. In this respect, people are actually determining their own future in all the work they do. Inorder to sustain life in a healthy environment, there are duties for all members of society. Considering thesetasks, especially in terms of urban and environmental problems, it can be called social sensitivity. In short,there is a direct relationship between urban identity, urban culture, lifestyles and social awareness and asustainable environment. This study, on the scale of urban and environmental problems in the Antakya scale,the extent to which social sensitivity exists, whether the studies on this subject are sufficient, whether theeducation and institutional relations increase sensitivity, and what the problems and solutions are. Afterevaluating the data obtained by frequency method, some suggestions are given
Comparison eCAP and behaviour thresholds in post lingual medel cochlear implant users
Aim: Our purpose with this study is to determine the most effective and suitable cochlear implant programming method for CI users’
implants to experience quality hearing and for the users to achieve efficiency from their implants.
Materials and Methods:Twenty-five cochlear implant users with post lingual progressive hearing loss were included in the study.
Twelve electrodes’ ART (auditory nerve response telemetry) thresholds were determined and were statistically analyzed to be
evaluated in the study. For 12 electrodes whose AutoART threshold was determined, the MCLs (most comfortable loudness) were
determined behaviorally.
Results: No correlations were found between the 12 electrodes and AutoART. It was seen that there was a correlation between the
pure tone average obtained from 500-1000-2000 and 4000Hz and the speech reception threshold.
Conclusion: The use of two test batteries together to determine thresholds can be helpful in the programming of the speech
processor. The more audiologists work with cochlear implant patients and do programming, the more they accumulate data and
gain occupational experience. With the occupational experience acquired in this manner, more accurate programming can be done
Effectiveness of Egg Parasitoids (Trissolcus spp.) on population of Sunn pest, Eurygaster integriceps Put. (Heteroptera: Scutelleridae) in cereals in different ecosystems of Adıyaman
Bu çalışma, Adıyaman ilinde 2007-2009 yıllarında buğday-doğal ağaçlık alan, Buğday- kanola, mercimek, yoncalık ve monokültür buğday ekosistemlerinde yer alan en az 10 da’lık 15 buğday tarlasında yürütülmüştür. Çalışmalarda Kışlamış Süne Ergini (KSE) ve nimf+Yeni Nesil Süne Ergin (YNSE) yoğunlukları ile Süne yumurta parazitlenme oranları 4 farklı ekosistemde karşılaştırılmıştır. Örneklemeler her bir tarlada mart-haziran aylarında haftada bir kez 4 tekerrürlü olarak atrap ve çerçeve (1 4 m-2 ) kullanılarak yapılmıştır. Çalışmalar sonucunda; Buğday-doğal ağaçlık alanda (BDAA) KSE yoğunluklarının 0.6-2.0 KSE 10 atrap-1 ; nimf’lerin ise 3.1-29.9 nimf 10 atrap-1 , Süne yumurtalarında parazitlenme oranlarının ise %32.4 ile %65.5 arasında değişmiştir. Buğday-kanola, buğday mercimek, buğday-yonca ve monokültür buğday tarlalarında ise her üç yılda, KSE yoğunluğunun ortalama 0.7 ve 5.2 (KSE 10 atrap-1 ), nimf+YNSE yoğunluğunun ortalama 17.9 ve 70.0 (nimf+YNSE 10 atrap-1 ) ve yumurta parazitlenme oranlarının ise %0 ile %43.5 arasında belirlenmiştir. KSE ve nimf yoğunlukları ile parazitlenme oranların yıldan yıla ve ekosistemden ekosisteme göre değiştiği, ancak parazitlenme oranlarının BDAA ekosisteminde diğer ekosistemlerden daha yüksek olduğu kaydedilmiştir.This study was conducted at fifteen wheat fields comprising “natural wooded areawheat”, Canola, Lentil, alfalfa and “monocultured wheat fields”, each of which had at least 10 da in Adıyaman province between the years of 2007-2009. In the studies, the density of overwintered adult Sunnpest (OAS), nypmh+new generation adult Sunnpest (NGAS) and parasitism rate of Sunnpest eggs were compared with one another at four different ecosystems. Sampling was made by using net and frame (1 4 m-2 ) once a week in March and June months with four replications at each field. As a result of these studies, at wheat fields near-by the natural woodland, OAS densities had the range of 0.6-2.0 OAS 10 net-1 , nymph densities ranged between 3.1-29.9 nymph+NGAS 10 net-1 and parasitism rates of Sunnpest eggs ranged between 32.4-65.5%. OAS densities ranged between 0.7-5.2 OAS 10 net-1 , parasitism rates of Sunnpest eggs varied between 0.0-43.5% and nymph density ranged between 17.9-70.0 nymph+NGAS 10 net-1 in wheat fields near-by Canola, Lentil, alfalfa fields, and the monocultured fields, respectively. It was concluded that OAS and nymph densities and parasitism rates varied from year to year and from ecosystem to ecosystem; however, parasitism rates were found higher in wheat ecosystem near-by the natural woodland compared with other ecosystems
Background check and right to respect for private life based on the constitutional court decisions
Bilişim teknolojilerinin gelişmesi ve kullanımının yaygınlaşması, kişisel verilerin toplanmasını ve paylaşımını önemli ölçüde kolaylaştırmış ve bunun sonuçları bireylerin temel hak ve özgürlüklerini etkilediği için hukuki düzenlemeler yapma ihtiyacı doğmuştur. Gerek dünya genelinde ve gerekse ülkemizde kişisel verileri korumayı amaçlayan çeşitli hukuksal düzenlemeler yapılmış, bunun doğal bir sonucu olarak, mahkemelerde görülen davalar neticesinde yargı içtihatları oluşmuştur. Nitekim gerek AİHM’nin ve gerekse AYM’nin konu hakkında önemli kararları bulunmaktadır. Özel hayata saygı hakkı kapsamında yer alan kişisel verilerinin korunması, Anayasanın 20. maddesinde düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin bu kapsamda verdiği bireysel başvuru ve norm denetimi kararları artış eğilimi göstermektedir. Mahkemeye bu konuda yapılan başvurulardan bir kısmı, güvenlik soruşturmaları ve arşiv araştırması kapsamındaki bilgilerinin işlenmesinden ve kullanılmasından kaynaklanan hak ihlallerine ilişkindir. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamındaki bilgilerin arşivlenerek saklanması, bireylerin özel hayatını olumsuz yönde etkileyeceğinden, bu kapsamdaki verilerin nasıl ve ne kadar süre tutulacağı, ne şekilde kullanılacağı ve bu konuda kişiler için sağlanan güvencelerin neler olduğunun incelenmesi gerekliliğinden hareketle yapılan bu çalışmada, Anayasa Mahkemesinin Fatih Saraman kararı ve 4045 Sayılı Kanun’a ilişkin olarak verdiği iptal kararı ele alınmıştır. Çalışmada Anayasa Mahkemesinin başvuruları incelerken izlediği yöntem, belirlediği ilkeler, hak ihlallerine yaklaşımı ve özel hayata saygı hakkı bağlamında kişisel verilerin korunması hakkına ilişkin değerlendirmeleri incelenmiştir.The development and spread of information technologies have significantly facilitated the collection and sharing of personal data with affect to the fundamental rights and freedoms of individuals. Therefore necessity to make legal arrangements to protect individuals has increased. Various legal arrangements have been made to protect personal data both in the world and in Turkey, and judicial jurisprudence has occurred as a result of the cases brought to the courts. As a matter of fact, both the ECHR and the Turkish Constitutional Court have made remarkable decisions on this subject. The protection of personal data within the scope of the right to respect for private life is regulated in Article 20 of the Turkish Constitution. The number of individual application decisions and norm control decisions made by the Constitutional Court in this context tend to increase. Some of the applications on this matter are related to the violations of rights arising from the process and use of information gathered from background checks and archive researchs. Since archiving and storing information gathered from the background checks and archive researchs will negatively affect the private life of individuals, the necessity of examining how and for how long the data is to be kept, how it will be used and what the guarantees are provided for individuals in this regard has arisen. Therefore in this study, the decisions of the Constitutional Court regarding the Fatih Saraman and the revocation of Law No. 4045 are discussed. The methods and approaches that the Constitutional Court followed while examining the applications are focused mainly
An actualized prison project in the Westernization period Ottoman architecture: Siroz (Serez) Prison building
Osmanlı Devleti’nde Ceza Hukukunu modernleştirme çabaları Tanzimat’ın ilanına kadar uzanmaktadır. 1840, 1851, 1858 ve 1880 yıllarında çıkartılan kanun ve nizamnameler ile Osmanlı Ceza Hukuku, Batı normları doğrultusunda temel şeklini almıştır. Bu süreç 20. yüzyılın ilk çeyreği içerisinde yeni nizamname ve talimatnamelerle gelişim göstermiştir. Söz konusu ıslahat programları kapsamına hapishanelerin fiziki koşulları da dahil edilmiştir. Bu kapsamda hapishane binalarının da modern hukuk ilkelerine uygun bir şekilde belirli standartlara sahip olması için çalışmalar başlatılmıştır. Avrupa ülkelerinin müdahaleleri ve yönlendirmeleri ile de hız kazanan bu modernizasyon süreci Cumhuriyet dönemine kadar devam etmiş fakat tam olarak istenilen düzeye ulaşamamıştır. Özellikle II. Abdülhamid ve II. Meşrutiyet dönemlerinde yoğunlaşan hapishane inşası projeleri, genellikle Avrupa kaynaklı projelerden hazırlanmış ve tip proje olarak Osmanlı topraklarında uygulanmıştır. Arşiv belgeleri, söz konusu projeler hakkında araştırmacılara hatırı sayılır düzeyde kaynak sunmaktadır. Genellikle Neo-klasik cephe ve plan düzenlemelerinin tercih edildiği hapishane projelerinde mekânların kullanım amaçları da ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir. Projelerin yoğunluğuna karşın inşa edildiği tarihten günümüze ulaşabilen Osmanlı hapishanelerinin sayısı yok denecek kadar azdır. Bu da söz konusu projelerin hangi oranda uygulanabildiği sorusunu akla getirmektedir. Bu çalışmada ele alınan Siroz (Serez) Hapishanesi, uygulanabilmiş olması açısından önem kazanmakta, modern bir Osmanlı hapishanesinin genel hatlarını proje dosyası aracılığıyla bize sunmaktadır. Arşiv belgeleri ışığında Siroz (Serez) Hapishane binasının tarihî ve mimarî özellikleri bu makalenin içeriğini teşkil etmektedir.Efforts to modernize the Penal Law in the Ottoman Empire date back to the proclamation of the Tanzimat. Ottoman Criminal Law took its basic form in line Western norms with the laws and regulations enacted in 1840, 1851, 1858 and 1880. This process developed with new regulations in the first quarter of the 20th century. The physical conditions of the prisons were included in the reform programs. In this context, studies have been initiated to ensure that the prison buildings meet certain standards in accordance with the principles of modern law. This modernization process, which was accelerated with the interventions and instructions of European countries, continued until the Republic period but did not reach the desired level. Prison building projects, concentrated particularly in the reign of Abdulhamid II and Second Constitutional Period were prepared mainly from European projects and applied as typical project in the Empire. These projects with different capacities -75, 130, 150, 250 and 300 prisoners- have different designs with their layout features. Archival documents provide considerable resources to researchers about prison building projects. For instance, the purpose of the use of the space are explained in detail. Neo-classical façade and architectural layout are common in the prison projects. Thus, new data on the architectural terminology of the period and the methods of space identification can be reached. Despite the intensity of the projects, most of the Ottoman prisons haven’t survived to the present day. This raises the question to what extant the projects have been applied. Ishakpasa Murder Prison in Istanbul (present used as a hotel), Sinop Prison and Kastamonu Prison are examples of Ottoman prisons that have survived to the present. Siroz (Serez) Prison building gains importance in that it was implemented and it presents us the outlines of a modern Ottoman prison building through its project document. At this juncture, this article discusses the historical and architectural features of the Siroz (Serres) Prison building in the light of archival documents
Reproduction of Islamophobia in post 9/11 Hollywood cinema
İslamofobi kavramı, dinsel çağrışımlar uyandırmasına karşın tarihsel ve ideolojik boyutlara da sahiptir. İlk Hıristiyanlık-İslam karşılaşmasından itibaren bir kutuplaşma mevcuttur. Doğu/İslam Dünyası’nın tahayyülünde Oryantalizm kritik derecede önemlidir. ABD Sineması da yıllarca Doğu/İslam’ı Oryantalist bir biçimde imgeleştirir. Ancak 20. Yüzyılda yaşananlar neticesinde Oryantalizmden İslamofobiye geçilmektedir. Özellikle 11 Eylül’den beri İslam, artık yeni ötekidir. Hollywood, bu noktada ideolojik bir aygıt görevi görür. Bu dönemle beraber Hollywood ürünlerine İslami terörizm gibi İslamofobik unsurlar eklenmekte, böylece İslamofobi yeniden üretilmektedir. Bu bağlamda çalışmada 11 Eylül sonrası Hollywood Sinemasındaki İslamofobiye odaklanılacak, seçilen üç film görsel-işitsel kodlar/anlatı kodları bağlamında yapısal çözümlemeyle irdelenecektir. Çalışmada 11 Eylül sonrası İslam’ın ilk kez düşman olarak gösterilmesi sebebiyle Kara Şahin Düştü (Scott, 2001) filmi, bütün Müslümanların birer terörist olabileceği fikrini uyandırması sebebiyle Ölümcül Tuzak (Bigelow, 2008) filmi, iyi Müslümanların yok denilebilecek kadar az olduğu algısı yarattığı için Son Kalan (Berg, 2013) filmi incelenmektedir.Although the Islamophobia concept evokes religious connotations, it also has historical and ideological dimensions. There’s a polarization since the first Christianity-Islamic encounter. Orientalism is critically essential in the imagination of the Eastern/Islamic World. US Cinema, for years, symbolizes East/Islam in an Orientalist way. However, as a result of what happened in the 20th century, it’s passed from Orientalism to Islamophobia. Especially since 9/11, Islam is new other. Herein, Hollywood acts as an ideological device. With this period, Islamophobic elements such as Islamic terrorism are added to Hollywood products; thus, Islamophobia is reproduced. In this context, the study will focus on Islamophobia in Hollywood Cinema after 9/11, and three selected films will be analyzed with structural analysis in the context of visual-auditory codes-/narrative codes. In the study, the film Black Hawk Down (Scott, 2001) is examined because Islam is shown as an enemy for the first time after 9/11. The movie The Hurt Locker (Bigelow, 2008) has been selected because it incites the idea that all Muslims may be terrorists. The film Lone Survivor (Berg, 2013) is analyzed for creating the perception that there are almost no good Muslims
Challenges in the clinical and radiological differential diagnosis of cerebrovascular events and malignant primary brain tumors: reports from a retrospective case series
AIM: To reveal difficulties in differential diagnosis of some cases of cerebrovascular events (CVEs) and malignant primary brain tumors (MBTs) even a multidiciplinary evaluation in grand rounds. MATERIAL and METHODS: This study retrospectively analyzed the patient archives from January 2017–December 2019. The records of 572 patients discussed in these meetings were examined. A total of 8 patients having a challenge in differential diagnosis were detected. RESULTS: This study has included 8 cases in which neurology−neurosurgery−neuroradiology clinicians have difficulty in differentiating CVE and MBT. In the present study, three patients were evaluated with a preliminary diagnosis of hemorrhagic CVE in the emergency room. Since degradation products of hemoglobin have prevented advanced imaging methods to diagnose in two patients, these patients have been followed closely. The correct diagnosis could be made through the scan performed during control follow-ups The preliminary diagnosis of seven patients was CVE, but they received the MBT diagnosis during the follow-up. One patient was thought to have MBT initially; however, he/she was diagnosed with CVE after an advanced examination and close follow-up. CONCLUSION: Despite developing medical imaging methods and diagnostic studies, there are still some difficulties in making differential diagnosis of CVEs and MBTs. In some patients, further examination and imaging methods may be needed such as magnetic resonance imaging-spectroscopy (MRI-S), perfusion magnetic resonance imaging (Per-MRI), digital substratioangiography (DSA). Despite all these neuroradiological examinations and multidiciplinary evaluation, distinction between CVE and MBT may be difficult, and medicolegal problems may be encountered
Investigation of the relationship between physical activity and body mass index in children with down syndrome
Aim: This study aimed was to investigate the relationship between physical activity levels and the Body Mass index (BMI) of children with Down
syndrome (DS).
Materials and Methods: This study included 26 children (15 male, 11 female) with DS. In this study, demographic information was recorded, the
physical activity was measured with the Eurofit battery; body fat content, muscle weight, protein content, body fluid ratio and basal metabolic
rate were measured by Bioelectric Impedance Analysis.
Results: The mean age of the participants was 10.96±2.94 years and the mean BMI of the participants was 21.51±6.719. There was moderate
correlation between general fat weight and arm motion speed (r=0,40); moderate correlation between sit and reach test and general fat weight
(r=-0.45), trunk fat weight (r=-0.52), liquid ratio (r=0.54); moderate correlation between basal metabolic rate and right hand grip strength
(r=0.73), right arm weight without fat (r=0.70), right arm muscle weight (r=0.69), basal metabolic rate (r=0.73); left hand grip muscle with left
arm muscle weight (r=0.74), left arm weight without fat (r=0.75), basal metabolism rate (r=0.72), mineral amount (r=0.83), amount of protein
(r=0.83); moderate correlation between thirty-second shuttle and body fat percentage (r=-0.44), liquid ratio (r=0.45), body density (r=0.46);
moderate correlation between twisted arm hanging strength and fat rate in arm (r=-0.47) with trunk fat rate (r=-0.40), fat weight (r=-0.39);
moderate correlation between twenty-meter resistance and trunk fat rate (r=-0.40).
Conclusion: It was seen that the physical activity level decreased as the fat ratio increased in individuals with DS. Basal metabolic rate, fluid
ratio, and physical activity were found to be correlated
Relationship between periodontal disease, atherosclerosis and oxidative stress: a review
Peridontal hastalıklar dişin destek dokularında enflasyonla ve yıkımla karakterize enfeksiyöz hastalıklardır.
Periodontal hastalığın ilerlemesinde, bakteriyel
kolonizasyona karşı gelişen immünolojik reaksiyonlar
önemli rol oynamaktadır. Periodontal hastalıklar ile
kardiovasküler hastalıkların temel etkeni olan
ateroskleroz arasındaki direk nedensel ilişki tam olarak
belirlenememesine karşın, her iki hastalığı ilişkilendiren
farklı patolojik mekanizmalar ve ortak risk faktörleri
mevcuttur. Aterosklerotik plakların periodontal patojenlerle enfeksiyonu, periodontal enflamasyonun kronik
sistemik enflamasyon yoluyla aterojenik etki
oluşturmasıher iki hastalığın olası ilişkisini açıklayan
olası mekanizmalardandır. Serbest radikaller ile koruyucu antioksidan sistem arasındaki dengenin bozulması
sonucu meydana gelen oksidatif stresin, son yıllarda her
iki hastalığın başlaması ve ilerlemesiyleilişkili
enflamatuar bir belirteç olduğu üzerinde durulmaktadır.
Bu derlemede periodontal hastalık, ateroskleroz ve
oksidatif stres arasındaki ilişkinin ele alınması amaçlanmıştır.Periodontal diseases are infectious diseases
characterized by inflation and destruction in the
supporting tissues of the teeth. Immunological reactions
to bacterial colonization play an important role in the
progression of periodontal disease. Although the direct
causal relationship between periodontal diseases and
atherosclerosis, the main factor of cardiovascular
diseases, cannot be determined exactly, there are
different pathological mechanisms and common risk
factors associated with both diseases. Infections of
atherosclerotic plaques with periodontal pathogens and
atherogenic effects of periodontal inflammation through
chronic systemic inflammation are possible
mechanisms that explain the possible relationship
between both diseases. Oxidative stress resulting from
the deterioration of the balance between free radicals
and the protective antioxidant system is considered to
be an inflammatory marker associated with the onset
and progression of both diseases in recent years. In this
review, we aimed to investigate the relationship
between periodontal disease, atherosclerosis, and
oxidative stress