3165 research outputs found
Sort by
Earthquake statistical parameters analysis and regional variations of march 02, 2017 Adıyaman-Samsat earthquake (ml = 5.7) by using its aftershocks
Bu çalışmada 02 Mart 2017 Adıyaman-Samsat Depremi (Ml=5.7) sonrasında meydana gelen artçı sarsıntılar kullanılarak b-değeri ve
artçı deprem azalım parametresi p-değerinin istatistiksel analizleri gerçekleştirilmiştir. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma
Enstitüsü (KOERI) ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) kataloglarından derlenmiş 1345 artçı şok, yerel büyüklük Ml'ye
göre derlenmiştir. Sonrasında, kayan pencereleme yöntemi ile tamlık magnitüdü Mc=1.6 elde edilmiş, en büyük olasılık yöntemi
kullanılarak tüm bölge için ortalama b-değeri 0.768±0.03 olarak hesaplanmıştır. Bu değer, tektonik depremlerde b için beklenen 1'e
yakındır ve Gutenberg-Richter bağıntısı ile uyumludur. Geliştirilmiş Omori yasası ile tüm bölge için p=0.91±0.05 c=0.041±0.030 ve
K=25.6±3.21 olarak hesaplanmıştır. Kabuk heterojenitesi, ısı akısı ve tektonik deformasyonla ilgili olabileceği düşünülen p-değerinin
1'den küçük olması artçı şok azalım oranının nispeten yavaş olduğunu yansıtmaktadır. b- ve p-parametrelerinin bölgesel değişim
haritaları 0.01
O x 0.01
O grid aralığı ve her düğüm noktasına 450 deprem alınarak hazırlanmıştır. b-değeri 02 Mart 2017 (Ml=5.7)
depreminin kuzeydoğu-güneybatı hattında yüksek ve bu depremin güney-güneydoğusunda düşük değer almıştır. Düşük b-değerinin
yanında bölgede 24 Nisan 2018 (Ml=5.4) depreminin meydana gelmesi, bölgesel gerilmenin arttığının habercisi olabilir. p-değerinin
bölgesel değişimi incelendiğinde, yüksek p-değeri Adıyaman-Samsat depreminin kuzey-kuzeydoğusundadır ve literatürde verilen
InSAR haritasındaki deformasyon bölgesi ile hemen hemen uyumludur.In this study, using the aftershocks that occurred after the March 02, 2017 Adıyaman-Samsat Earthquake (Ml = 5.7) statistical analyzes
of b-value and aftershock decay parameter p-value were performed. 1345 aftershocks compiled from the catalogs of the Kandilli
Observatory and Earthquake Research Institute (KOERI) and the Disaster & Emergency Management Authority (AFAD) were
homogenized according to the local magnitude Ml. Afterwards, the completeness magnitude Mc=1.6 was obtained with the moving
time window approach and using maximum likelihood method, b-value was calculated as 0.768±0.03 for the whole region. This value
is close to the expected 1 for b for tectonic earthquakes and is consistent with the Gutenberg-Richter relation. With modified Omori's
Law p=0.91±0.05, c=0.041±0.030 and K=25.6±3.21 were calculated for the entire region. The p-value, which is thought to be related
to crustal heterogeneity, heat flux and tectonic deformation, is less than 1, reflecting the relatively slow aftershock decay rate. Regional
variation maps of b- and p-parameters were prepared by taking 450 earthquakes at each node point with 0.01O x 0.01O grid interval.
The b-value was high in the northeast-southwest line of the March 02, 2017 (Ml=5.7) earthquake and low in the south-southeast of
this earthquake. Besides the low b-value, the occurrence of the 24 April 2018 (Ml=5.4) earthquake in the region may foreshadow the
increase in regional stress. Examining the regional variation of the p-value, the high p-value is in the north-northeast of the AdıyamanSamsat earthquake and is almost consistent with the deformation region on the InSAR map given in literature
Comparison of total phenolic contents and antioxidant activities of propolis in different solvents
This study aims to determine which solvent is the best for the solubility of the propolis by using
concentrations of total polyphenols and flavonoids, ferric reducing antioxidant power (FRAP) assay, and total antioxidant status (TAS) in extracts of propolis from different provinces of Türkiye
prepared with water, ethanol, dimethyl sulfoxide (DMSO), glycerol and acetone. Propolis samples
were lyophilized in the same solvents except for that glycerol and acetone. Total concentrations of
polyphenols and flavonoids, FRAP, and TAS of both normal and lyophilized extracts were found
be consistent when compared with each other. After extraction of propolis and evaluation of the
total polyphenol and flavonoid content and antioxidant capacity, we concluded that it is mostly
dissolved in DMSO, and after that in ethanol, acetone, glycerol respectively, and the least in water
according to our extraction and analysis methods
Korzul klinik uygulama tutum ölçeği geçerlik ve güvenilirlik çalışması
Purpose: In this study, it was aimed to develop the “Korzul clinical practice attitude scale” in order to determine the
attitudes of students in health branch, who perform clinical practices such as nursing, midwifery and elderly care program,
etc., towards clinical practice.
Methods and Materials: An experiment form consisting of 44 expressions validated in terms of language and
psychometry was applied to a sample of 1203 participants, of which 68% were female and whose age range was 18-34
years. In order to test the reliability of the scale, the Cronbach’s alpha reliability coefficient and test-retest consistency
were calculated.
Results: The developed “Korzul clinical practice attitude scale” consists of 4 sub-dimensions and 25 items, and it can
explain 52.9 of the total variance for clinical practice attitudes. The total score of the scale ranges from 25 to 125, and the
increase in score means a positive attitude towards clinical practice. The general Cronbach’s alpha reliability coefficient of
the scale was calculated as .90, which indicates high reliability.
Conclusions: According to the results, it is observed that the “Korzul clinical practice attitude scale,”of which validity
and reliability study was performed for the purpose of measuring attitudes towards clinical practice, can perform
measurements in a valid and reliable wayAmaç: Bu çalışmada, hemşirelik, ebelik ve yaşlı bakımı gibi klinik uygulamaları gerçekleştiren sağlık alanındaki
öğrencilerin klinik uygulamaya yönelik tutumlarının belirlenmesi amacıyla “Korzul klinik uygulama tutum ölçeği” nin
geliştirilmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: Dil ve psikometri açısından doğrulanmış 44 ifadelik deneme formu; % 68’i kadın, yaş aralığı 18-34 olan 1203
katılımcıdan oluşan bir örnekleme uygulanmıştır. Ölçeğin güvenirliğini test etmek için Cronbach alfa güvenirlik katsayısı
ve test- tekrar test tutarlılığı hesaplanmıştır.
Bulgular: Geliştirilen “Korzul klinik uygulama tutum ölçeği” 4 alt boyut ve 25 maddeden oluşmakta olup, klinik uygulama
tutumları için toplam varyansın 52.9’unu açıklayabilmektedir. Ölçeğin toplam puanı 25 ile 125 arasında değişmekte olup,
puanın artması klinik uygulamaya yönelik olumlu bir tutum anlamına gelmektedir. Ölçeğin genel Cronbach alfa güvenirlik
katsayısı .90 olarak hesaplanmıştır ve bu yüksek güvenilirliği gösterir.
Sonuç: Elde edilen sonuçlara göre, klinik uygulamaya yönelik tutumları ölçmek amacıyla geçerlik ve güvenirlik çalışması
yapılan “Korzul klinik uygulama tutum ölçeğinin” ölçümleri geçerli ve güvenilir bir şekilde yapabildiği görülmektedir
Insecticidal effects of Rosmarinus officinalis essential oil on Pristiphora abietina larvae
Today, Pristiphora abietina is known worldwide as an essential forest pest damaging spruce needles. Essential oils are of increasing interest because of the increased risk of chemical contamination with synthetic pesticides to control pests. The chemical constituents of essential oils of flowers and leaves of Rosmarinus officinalis were produced with steam distillation in Clevenger apparatus in this study. Gas Chromatography-Mass Spectrometry (GC-MS) were used to analyse the oil and to identify 38 components that represent 99.80 % of the total oil, with alpha-Pinene (27.02%), 1.8-Cineole (25.1%), Camphor (13.11%), Borneol (6.43%), and Linalool (4.27%). The essential oil of R. officinalis was applied with as 10, 15, and 20 mu L/petri to determine the larvicidal efficacy and Lethal Dose (LD) toxicity of R. officinalis essential oil on P. abietina larvae in the laboratory. Deaths were observed at different proportions at R. officinalis essential oil applications at 10, 15, and 20 mu L/Petri doses at 24th, 48th, 72nd and 96th hours on four instar larvae of P. abietina (38.3-100%). According to LD50 and LD90 values, the highest toxicity was found as L1 (0.63 mu l/larvae), and the lowest toxicity was found as L4 (10.94 mu l/ larvae). As a result, rosemary essential oil showed high toxicity against L-1 and L-2 instar larvae of P. abietina
Erzurum ili Aziziye ilçesinde farklı arazi kullanımlarına bazı toprak özelliklerinin değişimi
Bu çalışmada Erzurum ili Aziziye ilçesinde Palandöken mevkiinde Sarıçam türünün bulunduğu orman alanları ve bunların bitişiğindeki mera alanlarının bazı toprak özelliklerinin (tekstür, toprak reaksiyonu, organik madde) irdelenmesi ve bu arazi kullanımlarının toprak özelliklerine etkilerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu amaçla Erzurum Orman İşletme Müdürlüğü sınırları dahilinde bulunan 416 numaralı bölmede yer alan ve 1999-2000 yıllarında sarıçam ağaçlandırması ile teşkil edilen orman alanından ve bitişiğindeki mera alanından farklı derinlik kademelerinde (0-15 cm, 15-30 cm, 30-60 cm) alınan topraklarda; hidrometre yöntemi ile tekstür analizi, pH ölçümü ile toprak reaksiyonu belirlenmesi ve yaş yakma yöntemi ile organik madde tayini yapılmıştır. Analizler sonucunda toprakların kum içeriği % 25,21-90,12 arasında, kil içeriği % 7,50-50,04 arasında, toz içeriği % 0,59-37,06 arasında bulunmuştur. Toprakların pH değerleri 5,42-8,10 arasında, organik madde içeriği % 1,09-6,57 arasında bulunmuştur. Orman ve mera alanlarının toprakları arasında tekstür ve organik madde içeriği için anlamlı farklılık bulunmadığı; pH için alt kademedeki topraklarda anlamlı farklılık olduğu belirlenmiştir. Her iki alanda derinlik kademeleri arasında organik madde ve toz ve kil içeriği için anlamlı farklılık bulunmuştur. Korelasyon analizi sonucunda üst toprakta organik madde ile hem kil içeriği hem pH değerleri arasında anlamlı negatif ilişki olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak mera alanı toprağı, üst tabakasında tekstür ve organik madde bakımından verimli olan toprağın kaybı olmayan bir saha olarak belirlenmiştir. Sarıçam ağaçlandırması ile teşkil edilen orman da geçen süreçte mevcut durumu muhafaza etmiştir. Ağaçlar alana gelse de toprak profili boyunca kil taşınımı devam etmiş, yine de baz yıkanması azalmıştır. Verimli meraların ağaçlandırılması, ağaçların gelişiminde olumlu katkı yaparak olgun bir orman haline getirilmesiyle, ormanlık alanların tohumla doğal yayılışına olumlu katkı yapabilir. Yine de dayanıklı türlerin ağaçlandırılmasında verimsiz alanların tercih edilmesi toprak koruma açısından önemlidir.In this study, it is aimed to examine some soil properties (texture, soil reaction, organic matter) of the forest areas where the Sotch pine species is found and the pasture areas adjacent to them in Palandöken locality in the Aziziye district of Erzurum and to reveal the effects of these land uses on soil properties. For this purpose, in the soils taken at different depth levels from the forest area formed by Scots pine afforestation in 1999-2000 and the pasture area located in the section numbered 416 within the borders of Erzurum Forestry Directorate; texture analysis by hydrometer method, soil reaction determination by pH measurement and organic matter determination by wet digestion method were carried out. As a result of the analyzes, the sand content of the soils was found to be between 25.21-90.12%, the clay content between 7.50-50.04%, and the silt content between 0.59-37.06%. The pH values of the soils were found to be between 5.42-8.10, and the organic matter content was between 1.09-6.57%. It was determined that there was no significant difference in texture and organic matter content between the soils of forest and pasture areas and that there was a significant difference between the forest and pasture areas for pH in soils at the lower level. Significant differences were found for organic matter, silt, and clay content between depth levels in both areas. According to the correlation analysis, it was determined that there was a significant negative relationship between organic matter in the topsoil and both clay content and pH values. As a result, the pasture area soil has been determined as an area without loss of soil that is fertile in terms of texture and organic matter in its upper layer. The forest formed by scotch pine afforestation has also preserved its current situation in the past period. Although trees came to the area, clay transport continued along the soil profile, but base leaching was still reduced. Afforestation of productive pastures can make a positive contribution to the natural spread of forest areas with seeds by making a mature forest via making a positive contribution to the development of trees. However, it is important for soil protection to prefer unproductive areas for afforestation of resistant species
Orman yangınlarında çalışan işçilerin sağlık sorunları üzerine bir araştırma
Turkey is geographically located in a region susceptible to wildfires. To ensure the long-way
sustainability of our forests, protective measures should be taken initially, and fires that start despite
precautions should be extinguished as soon and effectively as possible. The mental-physical health of
fire workers was investigated in this study by examining the recent state of occupational safety and
health for forest fire workers employed by the İzmir Regional Directorate of Forestry and assessing
the psychological condition of the workers. The research sampled 246 fire workers assigned to the
İzmir Regional Directorate of Forestry. Data collection was accomplished through the questionnaire
method. Frequency weights and chi-square methods were used to analyze the acquired data.
According to the study, 117 of the questionnaire respondents had at least one accident throughout
their careers as fire workers. And 101 participants have been involved in an accident in the previous
year. 70% of those with a high score on the General Health Questionnaire and 35.8% of those with a
low score had an occupational accident. Psychologically, 24% of field workers felt shyness, 13.8% felt,
and 2.8% felt dread. 59.4% stated that they felt nothing. As a result, it was detected that fire workers
should get the required occupational safety and health training, the risks listed with accidents should
be minimized, and improvements aiming for their psychosocial status should be addressed.Ülkemiz yangına hassas alanların bulunduğu bir coğrafyada yer almaktadır. Ormanlarımızın
sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için öncelikle koruyucu tedbirler alınmalı buna rağmen çıkan
yangınlara en kısa zamanda ve en etkili şekilde müdahale edilmelidir. Bu çalışma ülkemizin İzmir Orman
Bölge Müdürlüğüne bağlı çalışan orman yangın işçilerinin iş sağlığı ve güvenliği konusunda son yıllardaki
durumun ortaya konulması ve işçilerin psikososyal durumlarının değerlendirilmesi yapılarak yangın
işçilerinin ruhsal-bedensel sağlığı araştırılmıştır. Çalışma İzmir Orman Bölge Müdürlüğü idari sınırları
içinde faaliyet gösteren 246 adet yangın işçisi üzerinde yapılmıştır. Veri toplamasında anket yöntemi
uygulanmıştır. Bu veriler, frekans ağırlıkları ve ki-kare yöntemleri ile değerlendirilmiştir. Çalışmaya göre
ankete katılan yangın işçilerinin 117’si meslek hayatı boyunca en az bir kez kaza geçirmiştir. Son bir yılda
kaza geçiren kişi sayısı ise 101’dir. Genel Sağlık Anketi’nden yüksek puan alanların %70’i, düşük puan
alanların %35.8’i iş kazası geçirmiştir. Çalışma alanındaki işçilerin psikolojik açıdan %24’ü sıkılganlık,
%13.8’i yalnızlık, %2.8’i korku hissettiğini söylemiştir. %59.4’ü ise herhangi bir şey hissetmediğini
söylemiştir. Sonuç olarak yangın işçilerinin, iş sağlığı ve güvenliği konularında gerekli eğitimlerden
geçirilmesi, etki düzeyine göre sıralanan kaza risklerinin en aza indirilmesi ve psikososyal durumlarına
yönelik iyileştirmelerin yapılması gerektiği belirlenmiştir
Site selection for municipal solid waste landfill: case study of Artvin, Turkey
his study aimed to select a landfill site for the disposal of municipal solid waste (MSW) produced in the central district of Artvin Province in the Eastern Black Sea region of Turkey. Although Artvin has a smaller population compared to other provinces in the region, it has become increasingly important as it hosts sensitive ecological areas as well as dams used for energy production. Currently, the MSW collected in the provincial center is disposed through uncontrolled dumping. The topographic structure of the region is rather rough, which makes the selection and application of disposal methods difficult. However, increasing detrimental impact on the environment justifies the immediate necessity for a new landfill site. These considerations necessitate a study for landfill site selection in the region. Many different factors are considered when selecting the site for a landfill, and, thus, the process is not a simple one. In this study, various factors, including geology, slope, land use, distance from settlements, roads, surface waters, faults, and protected sites, as well as the landslide and flood susceptibility of the site, were taken into consideration. These factors were standardized using the fuzzy membership functions and weighted through the analytical hierarchy process. Spatial analysis in the GIS environment revealed that 99.91 percent of the study area was considered unsuitable, 0.08 percent moderately suitable, and only 0.01 percent suitable for landfilling. The study identified two sites that can be used as a landfill
Nano-fibrillenmiş selüloz / EPDM kompozitlerin mekanik, reolojik ve yaşlanma özellikleri
This work was aimed to develop green composite materials from nanocellulose / Ethylene Propylene
Diene Monomer (EPDM) rubber. The obtained green composites were investigated in terms of
chemical, thermal, mechanical, morphological, and aging properties. The results obtained in this work
showed that the tensile strength and elasticity of the composites decreased with nanocellulose while
permanent set values increased. Green composite materials have lower scorch values that means
easier and faster vulcanization. Some cracks and staining were seen after 250h aging over 3 phr of
nanocellulose whereas the surfaces were not degraded up to 100h weathering. All values are in the
range of acceptable limits except for tear strength. Briefly, the study conducted reveals that
nanocellulose can be used with EPDM until the concentration of 10.0 phr without any chemical
degradation. Thus, sealing profiles used in automotive sector can be produced by
nanocellulose/EPDM green composites instead of EPDM rubber. This can be an innovative technology
in order to replace petroleum-based materials with bio-degradable materials.Bu çalışmanın amacı nanoselüloz / Etilen Propilen Dien Monomer (EPDM) kauçuktan yeşil kompozit
malzemeler geliştirmektir. Elde edilen yeşil kompozitler kimyasal, termal, mekanik, morfolojik ve
yaşlanma özellikleri açısından incelenmiştir. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar, nanoselülozun
eklenmesi ile kompozitlerin çekme dayanımı ve elastikiyetleri azalırken, kalıcı deformasyon değerlerinin
arttığını göstermektedir. Yeşil kompozit malzemeler daha düşük scorch değerlerine sahiptir, bu da daha
kolay ve daha hızlı vulkanize olacakları anlamına gelir. EPDM plakaların yüzeyleri 100 saatlik yaşlanmaya
kadar bozulmazken, 250 saat yaşlandırıldıktan sonra 3 phr üzerinde nanoselüloz eklenen plakaların
yüzeyinde bazı çatlaklar ve lekelenmeler gözlenmiştir. Yırtılma mukavemeti dışında tüm değerler kabul
edilebilir sınırlar aralığındadır. Kısaca yapılan çalışma, nanoselülozun herhangi bir kimyasal bozulma
olmaksızın 10.0 phr konsantrasyonuna kadar EPDM ile kullanılabileceğini ortaya koymaktadır. Böylelikle
otomotiv sektöründe kullanılan sızdırmazlık profilleri EPDM kauçuk yerine nanoselüloz / EPDM yeşil
kompozitler ile üretilebilmektedir. Bu, petrol bazlı malzemeleri biyolojik olarak parçalanabilen
malzemelerle değiştirmek için yenilikçi bir teknoloji olması açısından önemlidir
New approach to ecological structure effects of medical aromatic plant extract/borax on the anatomical structure of wood and human/environmental health
In this century, in which human and environmental health are prioritized in the usage of medical aromatic plant extract and boron chemical, both separately and in combination, when the effect of wood on the anatomical structure is assessed in the context of hygiene/antimicrobials, it opens up additional areas to be addressed (indoor/outdoor spaces, hospitals, space, and so on). In order to determine the anatomical characteristics, cross -sections (transverse/radial/tangential) of the wood samples were obtained and interactions/changes in the anatomical structure were identified under the light microscope, and the retention scale was created in relation to this. The retention level of both medicinal aromatic plant extract and borax in wood is the highest in mahogany wood (2.88%), while the lowest percentage is found in oriental spruce wood (0.35%). In comparison to the control sample, the air/full dry specific density change produced good outcomes in both wood types. The highest air-dried specific density value was found in borax (0.58 g/cm3) in mahogany wood, and in caw (Ferula comunis L.) plant, borax and ferula+borax (0.38 g/cm3) in spruce wood. In both wood species, retention occurred in sap rays and there was no retention in the traheid/trahe cells, which act as conduction, and retention was determined in these cells, since they are sapphire cells and cells that act as storage
Developing Fırat Nomophobia Scale and investigating its psychometric properties
Objective: We analyzed the nomophobia concept to develop the “Fırat Nomophobia Scale” to determine the level of nomophobia in individuals aged 15–65 years. Design and Measures: A linguistically and psychometrically validated trial form consisting of 13 statements was applied to a sample of 678 individuals (69% women). Results: The “Nomophobia Scale” that we developed consisted of a single dimension and eight items, explicating 55.9% of the variance concerning nomophobia. Conclusions: Our findings suggest that the Fırat Nomophobia Scale is an economical scale with a low number of items and high variance. In addition, it provides valid and reliable measurements. Practice Implications: The present study signifies the importance of research on nomophobia and determining the risk groups and protection strategies