'Ege Universitesi Turk Dunyasi Incelemeleri Dergisi'
Abstract
Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.ÖZET Özgül olmayan klinik belirti ve bulgularla seyretmesi, hastalık örneklerinden etkenin gösterilmesi ve soyutlanmasının güçlüğü ile nükleik asit aranmasına dayalı testlerin rutinde uygulanamayacak kadar pahalı olmaları nedeniyle Lyme hastalığının tanısında yaygın olarak serolojik testler kullanılmaktadır. Bu çalışmada ilk grup içinde incelenen ve Lyme hastalığına benzer belirti ve bulguları olan hastalarda eğer varsa infeksiyonun evresini de ortaya koyabilmek için ELISA ile IgM ve IgG yapısındaki anti-S. burgdorferi antikorları ayrı ayrı araştırılmıştır. İncelenen 27 hastanın hiçbirisinde seropozitiflik saptanamamıştır. Antikor yanıtının erken dönemde düşük düzeylerde olabilmesi nedeniyle, deri bulgusu saptanan ve ilk evre içinde olabileceği düşünülen yedi hastanın serum örnekleri bir ay sonra tekrar incelenmiş, ancak bunlarda da serokonversiyon belirlenememiştir. Lyme hastalığının klinik olarak pek çok hastalığı taklit edebilmesi ve tanı güçlükleri nedeniyle gerçek insidansı kesin olarak bilinmemektedir. Hastalığın saptandığı birçok ülke ile benzer coğrafi koşullarda olan ülkemizde de bu infeksiyonun durumu henüz tam olarak belli değildir. Serum örnekleri elde edildiği sırada aktif Lyme hastalığı belirtileri olmayan ve İzmir çevresindeki riskli bölgelerde yaşayan kişilerin B. burgdorferi ile karşılaşıp karşılaşmadıklarını belirlemek amacıyla planlanan alan çalışmasında ise, İFA yöntemi kullanılarak total antikor düzeyleri saptanmaya çalışılmıştır. Bu grup içinde incelenen ve 31 (%30)'inde kene ısırığı öyküsü olan toplam 103 kişinin sekizinde seropozitiflik saptanmıştır. Sonuç olarak, anamnez, klinik belirti ve bulgular ile seropozitifliğin uyum gösterdiği bu grup kişilerin B. burgdorferi ile karşılaştığı değerlendirmesi yapılmıştır. 3
