26 research outputs found

    D Vitamini Eksikliğinin ve Obezitenin Koronavirüs Hastalığı Enfeksiyonu ile İlişkisi

    Get PDF
    Koronavirüs hastalığı, dünyada pek çok ülkede halk sağlığını tehdit eden ve ölümle sonuçlanabilen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Pandeminin başından itibaren hastalığın risk faktörleri, belirtileri ve destek tedavi yöntemleri araştırılmaktadır. Araştırmalarda D vitamini eksikliğinin ve obezitenin birbiri ile ilişkisi ve Koronavirüs hastalığında etkileri sıklıkla belirtilmektedir. D vitaminin, virüslere karşı fiziksel bariyeri güçlendirme ve hiperinflamatuar yanıtları durdurmadaki üstünlüğü kanıtlanmıştır. Özellikle üst solunum yolu enfeksiyonlarında etkin bir immünomodülatör hormondur. D vitamini eksikliğinin eşlik ettiği Koronavirüs hastalığı hastalarında, hastalığın şiddetini ve yoğun bakımda yatma durumunu olumsuz etkilendiği pek çok çalışma ile desteklenmiştir. Öte yandan obezite genel sağlığı olumsuz etkileyen, çeşitli mekanik ve tıbbi sorunlara yol açarak Koronavirüs hastalığında morbidite ve mortaliteyi etkilemektedir. Obezite ve D vitamini eksikliği birbirini etkileyen bir durumdur ve her iki durumun bir arada görülmesi, enflamasyon cevabı ve hastalığın seyrinde önemli bir yere sahiptir.Bu derlemede, obezite ve D vitamini eksikliğinin Koronavirüs hastalığının seyrindeki etkilerinden bahsedilecektir. Konu gelecekte Koronavirüs hastalığı tedavi stratejilerine rehberlik edecektir

    Hemşirelik Bölümü Öğrencilerinin Meslek Seçimi ve Etkileyen Faktörler

    Get PDF
    Amaç: Bu araştırmanın amacı; hemşirelik öğrencilerinin meslek seçimindeki etkili faktörleri tanımlamaktır.Yöntem: Tanımlayıcı olarak planlanan çalışma; etik kurul izni alındıktan sonra, 18 yaş üzeri, gönüllü 440 öğrenciyle yapıldı. Sosyo-demografik özellikleri içeren anket formu ve Hemşirelikte Meslek Seçimi Ölçeği ile toplanan verilerin analizi bilgisayarda yüzdelik, ortalama, standart sapma ve non-parametrik testlerle yapıldı.Bulgular: Öğrencilerin Hemşirelikte Meslek Seçimi Ölçeğinin 10. (Hemşirelikten başka seçim şansım yoktu) ve 13. (Hemşirelik dışında yapabileceğim başka iş yok) maddelerinden en düşük, 3. (Her zaman insanlara yardım etmek istemişimdir) ve 7. (Çevremdeki insanlar iyi bir hemşire olacağımı söylerler) maddelerinden ise en yüksek ortalama/sıralar ortalaması değerine sahip olduğu görüldü. Sonuç: Sonuç olarak özellikle mesleği isteyerek seçme, kendi ve mesleki gelişim için lisansüstü eğitime devam etme ve farklılık yaratmanın, her zaman insanlara yardım etme isteği duymanın ve öğrencilerin çevresindeki insanların iyi bir hemşire olacağını ifade etmesinin meslek seçimini etkilediği bu nedenle hemşirelik mesleğinin tanıtımının iyi yapılması ve istekliliğin artırılması gerektiği söylenebilir

    Knowledge levels of senıor nursing students about epilepsyHemşirelik son sınıf öğrencilerinin epilepsi hakkındaki bilgi düzeyleri

    Get PDF
    Aim: This study was conducted to determine knowledge levels and the factors affecting of  senior nursing students about epilepsy.Method: The study was conducted descriptively and cross-sectional between 17-27 January 2017 with 168 nursing senior students who agreed to participate in the study. The data was collected on social media with questionnaire which was composed of the literature review by the researchers. 15 of the questions were about socio-demographic characteristics and 20 of questions were about epilepsy. Analysing of data were carried out in a computer program by using percentage, Mann-Whitney U and Kruskal Wallis-H test.Results: It was determined that mean score of the students' knowledge level about epilepsy is 81,10±7,27. There was a statistically significant relationship between where they got the information about epilepsy, care a patient previously had a seizure and mean scores of epilepsy knowledge level (p<0,05). It was determined that students ,who got information about epilepsy from the health personnel and those who care a patient previously had a seizure, had high mean scores.Conclusion: In the study, ıt was determined that nursing senior students’ knowledge level about the epilepsy is high; where they got the information about epilepsy, care a patient previously had a seizure affects epilepsy knowledge.Extended English abstract is in the end of PDF (TURKISH) file. ÖzetAmaç: Bu çalışma, hemşirelik son sınıf öğrencilerinin epilepsi hakkındaki bilgi düzeylerini ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapıldı.Gereç ve Yöntem: Çalışma, 17-27 Ocak 2017 tarihleri arasında çalışmaya katılmayı kabul eden 168 hemşirelik son sınıf öğrencisiyle tanımlayıcı ve kesitsel olarak yapıldı. Çalışmanın verileri sosyal medya aracılığı ile toplandı. Verilerin toplanmasında araştırmacılar tarafından literatür taranarak oluşturulan, 15’i sosyo-demogrofik özellikleri, 20’si epilepsi hakkında bilgi durumlarını ölçmeye yönelik sorudan oluşan soru formu kullanıldı. Veriler; bilgisayar ortamında, yüzdelik, Mann-Whitney U ve Kruskal Wallis-H testleri kullanılarak değerlendirildi.Bulgular: Öğrencilerin epilepsi bilgi düzeyleri toplam puan ortalamalarının 81,10±7,27 olduğu belirlendi. Öğrencilerin epilepsi hakkında bilgiyi nereden aldığı ve daha önce nöbet geçiren hastaya bakma durumları ile epilepsi bilgi düzeyi toplam puan ortalamaları arasında istatiksel olarak anlamlı ilişki olduğu saptandı (p<0,05). Sonuç: Çalışmada hemşirelik son sınıf öğrencilerinin epilepsi hakkındaki bilgi düzeylerinin yüksek olduğu; epilepsi hakkında bilgiyi nereden aldığı ve daha önce nöbet geçiren hastaya bakım vermenin epilepsi bilgi durumunu etkilediği belirlendi

    The effect of vitamin D deficiency on sexuality

    Get PDF
    D vitamini, obezite, kas iskelet sistemi, kronik hastalıklar, böbrek hastalıkları, kanserler (kolon, prostat, meme vb.), kardiyovasküler hastalıklar, metabolik sendrom, otoimmün hastalıklar (multipl skleroz, romatoid artrit vb.) ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda, D vitaminin cinsellik üzerine de etkisi olduğu belirtilmektedir. D vitamini her iki cinste de cinsel yaşamın yanı sıra üreme fonksiyonunu da etkilemektedir. D vitamini eksikliğinin cinsel yaşamı primer olarak etkilediği gibi, neden olduğu hastalıklar nedeniyle sekonder olarak da etkileyebileceği düşünülmektedir. Bu derleme, D vitaminin cinsellik üzerine etkisinin gözden geçirilmesi amacıyla yapılmıştır.Vitamin D is known to be related with obesity, musculoskeletal, chronic diseases, kidney diseases, cancers (colon, prostate, breast, etc.), cardiovascular diseases, metabolic syndrome, autoimmune diseases (multiple sclerosis, rheumatoid arthritis, etc.). Recent studies indicate that vitamin D also has an effect on sexuality. Vitamin D affects sexual life as well as reproductive function in both sexes. As of vitamin D deficiency affects sexual life as the primary cause is thought to affect as secondary diseases that are due. This review was conducted to review the effect of vitamin D on sexuality

    EVALUATION OF HOPE, SYMPTOM CONTROL, AND MEDICATION COMPLIANCE/ADHERENCE IN HEMODIALYSIS PATIENTS

    Get PDF
    Amaç: Hemodiyaliz tedavisi alan hastalar, hastalığın ilerleyici ve tedavi yöntemlerinin kısıtlayıcı olması nedeniyle umutsuzluk yaşayabilir. Bu durum, hastaların semptom kontrolünü ve tedaviye uyumunu güçleştirebilmektedir. Araştırma hemodiyaliz tedavisi alan hastaların umut düzeylerini, semptom kontrolünü ve tedaviye uyumlarını belirlemek, umut düzeyi ile semptom kontrolü ve tedaviye uyum arasında ilişkiyi saptamak amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tasarımda gerçekleştirilen araştırmanın örneklemine 73 hasta dâhil edilmiştir. Veriler, hasta tanılama formu, Hert Umut Ölçeği veKronik Hemodiyaliz Hastalarında Diyaliz Semptom İndeksi ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirmesinde yüzdelik, ortalama, Pearson korelasyon analizi, Mann-Whitney U testi ve Kruskal-Wallis testi kullanılmıştır. Bulgular: Hastaların Hert Umut Ölçeği puan ortalamasının ortalama değerin üzerinde ve semptomlara bağlı sıkıntı düzeylerinin düşük olduğu saptanmıştır. Hastaların %83,6’sının doktorun önerdiği tarihte düzenli olarak sağlık kontrollerine gittiği, %94,5’inin ilaçlarını düzenli kullandığı, %56,2’sinin hastalığının yönetimi konusunda diyetini düzenli uyguladığı, %78,1’inin sıvı kısıtlaması ya da sıvı alımına dikkat ettiği belirlenmiştir. Hert Umut Ölçeği puan ortalaması ile Kronik Hemodiyaliz Hastalarında Diyaliz Semptom İndeksi puan ortalaması arasında negatif yönde ilişki saptanmıştır. Umut düzeyi yüksek olan hastaların doktorun önerdiği tarihte düzenli olarak sağlık kontrollerine gitme, kan tahlili, kan basıncı ölçümü gibi rutin kontrolleri eksiksiz yaptırma, hastalığının yönetimi konusunda diyetini düzenli uygulama ve sıvı kısıtlaması ya da sıvı alımına dikkat etme gibi tedaviye uyum oranlarının daha iyi olduğu bulunmuştur. Sonuç: Hemodiyaliz tedavisi alan hastaların umut düzeyi arttıkça, semptomlarla ilişkili sıkıntı düzeylerinin azaldığı ve tedaviye uyumlarının yükseldiği belirlenmiştir.Objectives: Hemodialysis patients may experience hopelessness since their disease is progressive, and requires restrictive treatment methods. This situation may make it difficult to control symptoms and medication compliance. The current study aimed to determine hope, symptom control and medication compliance in hemodialysis patients, and to investigate the associations between the level of hope, symptom control, and medication compliance. Methods: The sample of this descriptive and correlational study consisted of 73 patients. Data were collected using the patient identification form, the Herth Hope Index, and the Dialysis Symptom Index in Chronic Hemodialysis Patients. Data were analyzed using percentiles, means, Pearson correlation, Mann-Whitney U test, and Kruskal-Wallis test. Results: Mean Herth Hope Index score was above the average value, and the level of symptom-related distress was low. Among the patients, 83.6% attended routine follow-up visits on dates recommended by their doctors, 94.5% regularly used their medicine, 56.2% adhered to their diet for disease management, and 78.1% adhered to fluid restriction or monitored liquid intake. There was a negative correlation between the mean Herth Hope Index score and the mean Dialysis Symptom Index in Chronic Hemodialysis Patients score. It was found that patients who had high levels of hope had attended routine follow-up visits on the dates that were recommended by their doctors; ensured that caregivers performed routine controls such as blood analysis, blood pressure, etc.; and exhibited medication compliance (adherence to diet and liquid restriction for disease management) at better rates. Conclusion: It was determined that symptom-related distress reduced, and medication compliance increased as the level of hope increased in hemodialysis patients

    Tüberkülozlu hastalarda stigmanın değerlendirilmesi

    No full text
    Tüberkülozlu Hastalarda Stigmanın Değerlendirilmesi Havva SERT Tüberküloz hastaları toplum tarafından, etiketlenmekte, izole edilmekte ve dışlanmakta, başka bir deyişle stigmatize edilmektedirler. Stigmatizasyon hastaların tanı konma sürecinin gecikmesine, tedavilerini yarıda bırakmalarına, depresyona, benlik saygılarında ve yaşam kalitelerinde azalmaya neden olmaktadır. Tüm bu olumsuz etkileri nedeniyle önemli bir kavram haline gelen stigmanın değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu araştırma, stigma ölçeği geliştirmek, tüberkülozlu hastalarda stigma düzeyini ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı ve metadolojik olarak yapıldı. Veriler Hasta Tanılama Formu, Tüberkülozlu Hastalarda Stigma Ölçeği (THSÖ), Beck Depresyon Ölçeği ve Coopersmith Benlik Saygısı ölçeği ile toplandı. Araştırma iki aşamada gerçekleştirildi. Birinci aşamada THSÖ’i geliştirildi. Ölçeğin geçerlilik ve güvenilirlik çalışması kapsam geçerliliği, yapı geçerliliği, ölçüt geçerliği; Cronbach alpha (0.91), Gutman (0.829) ve Spearman Brown (0.926) güvenilirlik katsayısı, madde analizi (p<0.001) ve test tekrar test tekniği (p<0.001) yöntemleri kullanılarak yapıldı. Geçerlilik ve güvenilirlik çalışmaları sonucunda 33 maddeden oluşan ölçeğin geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu saptandı. İkinci aşamada THSÖ puanları ve etkileyen faktörler belirlendi. Araştırma kapsamına alınan 407 hastanın yarısından fazlasının stigma düzeylerinin ortalamanın üzerinde olduğu belirlendi. Sosyo-demografik özelliklerden cinsiyet (p<0.05), meslek (p<0.05), öğrenim durumu (p<0.01), ekonomik durum (p<0.001) ve sosyal güvenceye sahip olma durumu (p<0.05), sağlık/hastalık ile ilgili değişkenlerden ise hastalık durumu (p<0.001), hastalık süresi (p<0.05), hastaneye yatış durumu (p<0.05), tüberküloz olduğunu söyleme durumu (p<0.001) ve hastalığı ilk duyduklarında hastaların hissettiklerinin (p<0.001) stigma düzeylerini etkilediği saptandı. Sonuç olarak; Tüberkülozlu Hastalarda Stigma Ölçeği’nin hastaların stigma düzeyilerini ölçebilecek geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu ve tüberküloz geçiren hastaların stigma deneyimledikleri belirlendi. Anahtar Kelimeler:Tüberküloz, stigma, ölçek geliştirme Evaluation of Stigma in Patient with Tuberculosis Havva Sert SUMMARY Patients with tuberculosis are labelled, isoleted, excluded and stigmatized by society. Stigmatization causes delay process of diagnose, discontinue the treatment, depression, decrease self-esteem and quality of life. Stigma needs to be eveluetad because of becoming an important concept as the result these negative effects. The aim of study was to develop stigma scale, and determine level of stigma and factors affecting on stigma in patients with tuberculosis as descriptive and methodological. Data were collected by Patient Assesment Form, Tuberculosis Patients Stigma Scale (THSO), Beck Depression Inventory, Coopersmith Self-Esteem Scale. Study was carried out in two stages. In the first stage, THSO were developed. Validity and reliability studies which of scale were done by using content, construct and criterion validity, Cronbach’s alpha (0.91), Guttman (0.829) and Spearman Brown (0.926) reliability coefficients, item analysis (p<0.001) and test-retest methods (p<0.001). As a result 33 itemed scale was valid and relible. In the second stage, THSO scores and affecting factors was determined. This study was caried out 407 patients and it was determined stigma in more than half of the patients, and level of stigma was above averege. It was determined stigma levels affected from gender (p<0.05), occupation (p<0.05), education level (p<0.05), economic situation (p<0.001) and social insurance (p<0.05) as socio-demographic characteristics, disease status (p<0.001), disease duration (p<0.05), hospitalization status (p<0.05), the condition of telling tuberculosis (p<0.001) and the feelings when they first hear illness (p<0.001) as health/disease related variables. Consequently THSO is valid and reliable for meausuring the stigma level of patient and these patient experience stigma. Keywords: Tuberculosis, stigma, development of scal

    Hemodiyaliz ünitelerinde çalışan hemşirelerin hepatit C virüsünün bulaşma ve korunma yolları hakkındaki bilgi düzeylerinin belirlenmesi

    No full text
    HEMODİYALİZ ÜNİTELERİNDE ÇALIŞAN HEMŞİRELERİN HEPATİT C VİRÜSÜNÜN BULAŞMA VE KORUNMA YOLLARI HAKKINDAKİ BİLGİ DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ Bu çalışma hemodiyaliz ünitelerinde çalışan hemşirelerin HCCV nin bulaşma ve korunma yolları hakkındaki bilgi düzeylerini belirlenmesi amacıyla planlanan tanımlayıcı analitik bir araştırmadır. Araştırma, 1 Mart 2001-30 Ocak 2002 tarihleri arasında İstanbul il sınırları içerisinde yer alan ve araştırmayı kabul eden İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi, Marmara Üniversitesi Hastanesi, Haydarpaşa Numune Hastanesi, Göztepe SSK Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Samatya SSK Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Diyaliz Üniteleri ile yedi özel diyaliz merkezinde çalışan ve ulaşılabilen toplam 119 hemodiyaliz hemşiresi ile yapılmıştır. Veriler, araştırmacı tarafından hazırlanan ve uzman görüşü alınarak geliştirilen 30 sorudan oluşan sorgu formu aracılığı ile toplanmıştır. Elde edilen verilerin istatistiksel analizi bilgisayarda SSPS paket programı ile uzmanlar tarafından ki kare, student t testi, tek yönlü varyans analizi ve fischer kesin ki kare testi kullanılarak yapılmıştır. Hemodiyaliz hemşirelerinin HCV enfeksiyonu bilgi düzeyleri açısından medeni durum, öğrenim durumları, eğitim durumları ve hemodiyaliz ünitesinde çalışma yılı arasında istatistiksel anlamlı fark bulunmamasına rağmen, yaş grubu ve hemşire olarak çalışma yılı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Eline HCV pozitif olan hasta iğnesi bakması açısından viral hepatit geçirme HCV enfeksiyonu tetkiki yaptırmaları açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmazken, eline iğne batması sonrası yapılan işlemlerde iğne batan ve batmayan grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Sonuç olarak, hemodiyaliz hemşirelerinin HCV nin bulaşma ve korunma yolları hakkındaki bilgi düzeylerinin yeterli olduğu saptanmıştır. DETERMING THE INFORMATION LEVELS ABOUT THE INFECTING AND PROTECTING WAYS OF HCV FOR THE NURSES WORKING IN THE HEMODIALYSIS UNITS SUMMARY This study is a definitive analytical study which is intended to determine the information levels about the infecting and protecting ways of HCV for the nurses working in the hemodialysis (HD) units. The study was carried out with 119 nurses that were reached and are working in Istanbul University Capa Medicine Faculty Hospital, Istanbul University Cerrahpasa Medicine Faculty Hospital, Marmara University Hospital, Haydarpasa Numune Hospital, Goztepe SSK Education and Research Hospital, Samatya SSK Education and Research Hospital dialysis units and with 7 private dialysis centres that take part within the boundaries of Istanbul Province and accepted the study, between the dates 01 st March 2001-30 th January 2002. The data were collected by means of a form of investigation composing of 30 questions, which are prepared by the researchers and developed by taking the opinions of the experts. The statistical analysis of the obtained data was performed by means of using ki-kare, student + test, single direction variance analysis and fishers definite ki-kare test by the specialists with the package program of SPSS through the computer. There is a meaningful difference statistically (p0,05). While there was not discovered a meaningful difference statistically (p>0,05) in terms of carrying out a HCV infection examination after pricking with a patient pin having HCV positive feature into the hands, but there was discovered a meaningful difference statistically between the exposed and unexposed groups in respect to the pin with HCV positive feature. As a result, it was finally determined that the information levels of the HO nurses about infecting and protecting ways of HCV were considered sufficient (p<0,05, p<0,01

    The relationships between leadership types and organizational structure: A research on SME at Düzce

    No full text
    YÖK Tez No: 441153Bu araştırmanın temel amacı, örgütsel yapıyı yönetirken hangi liderlik tarzının örgütsel yapının hangi boyutuyla daha fazla etkileşimde olduğunu tespit etmektir. Araştırmanın evrenini, Düzce ilinde faaliyet gösteren KOBİ'lerdeki üst ve orta düzey yöneticiler oluşturmaktadır. Araştırmada nicel araştırma yönteminden yararlanılmış, veriler yüz yüze anket tekniği ile elde edilmiş, verilerin analizi için toplam 202 anket değerlendirmiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre Düzce'de yer alan KOBİ'lerdeki yöneticilerin en fazla tercih ettikleri liderlik tarzları hizmetkâr liderlik ve etkileşimci liderliktir. Örgütsel yapıyı yönetirken en fazla ilgilenilen boyut iletişimdir. Dönüşümcü liderler en fazla iş bölümü-yetki ve sorumluluk boyutuyla; Hizmetkâr liderler en fazla iletişim boyutuyla; Karizmatik liderler ve Stratejik liderler en fazla adem-i merkezileşme boyutuyla; Etkileşimci liderler en fazla yönetim birliği-hiyerarşik düzen boyutuyla ilgilidir.The main purpose of the research is to determine which leadership style is more correlation-interaction with the organizational structure when the organizational structure is managed. The research population consists of senior and middle level managers at the SMEs (small and medium-sized) in Düzce. Quantitative research methods were utilized in the study and the data were collected by face to face interview technique, a total of 202 surveys were taken for analysis of the data. According to the research findings, senior and middle level managers at the SMEs located in Düzce mostly prefer servant leadership and transactional leadership style and they are most interested in the communication determinant while managing organizational structure. Transformational leadership is most related to the work sharing-authority and responsibility; Servant leadership is most related to the communication; Charismatic leadership and strategic leadership are most related to the decentralization; Transactional leadership is most related to the unity of management - hierarchical order determinant

    Effects of the language reforms on turkish literature in the context of poetry and translation in the early republican period (1932-1950)

    No full text
    Cataloged from PDF version of thesis.Includes bibliographical references (leaves 217-235).Thesis (Ph. D.): Bilkent University, Department of Turkish Literature, İhsan Doğramacı Bilkent University, 2016.This study analyses the influence of language policies implemented in the early Republican period on the Turkish literature in the context of poetry and translation. It first looks at language change policy that started with the Alphabet Reform and argues that its first impact was felt on displacement of semiotic associations of metaphorical words in the Ottoman poetry. When the debates covered in the First Turkish Language Congress Proceedings Records are analysed in the context of literature, it can be seen that a link between language, thought, mentality and civilization was established. Moreover, there was a determination to develop an easily understandable literature by replacing the Ottoman (Divan) poetry and Arabic and Persian originated words implying the old mentality and way of life with words taken from the public language/folk literature. The thesis examines the poems published in the leading newspapers of the era Cumhuriyet, Ulus and Akşam and the journals Servetifünun, Ülkü and Varlık as part of a campaign that has been launched after the 2nd Turkish Language Congress to write prose and poetry using “pure Turkish” words / neologisms. The deputies, bureaucrats, journalists and men of letters who wrote these poems were critically examined with Gramsci’s “organic intellectual” concept in the sense that they were the founders and re-producers of the language policy theory and had the ideal of making the people adopt “pure Turkish”. The language policies of the İnönü era are followed through the Tercüme journals published by the Translation Bureau (Tercüme Bürosu). The study presents its findings about the impact of the Language Reforms on the literature respectively in the 1940s and 1950s as follows: “New” and “old” words were used together in the translations and the sentence structure of the Western languages were tried to be adapted to this language. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ahmet Muhip Dıranas and Oktay Rifat replaced the “old” words they used in their poems in the 1930s with “new” words in the 1950s and beyond.by Havva Hâle SertPh.D

    To determine the knowledge levels of hemodialysis nurses about hepatitis C virus transmitting ways and prevention methods

    No full text
    This definitive analytical study is carried out at 13 hemodialysis ünits in İstanbul which accepted to participate. 119 hemodialysis nurses answered 30 questions from our study questinnaires. For statistical analysis, chi-square, Student's t- test, one way variance analysis and Fisher's exact chi-square tests were used. Nearly half (46.2%) of the responders were 28-37 years old. Half of them (50%) was married, and 52.1% of the nurses had preliminary education degree. A substantial proportion of them (30.3%) have been working for 5 to 8 years. The levels of knowledge on hepatitis C virus was found to be 'good' (42.9%) and 'very good' (39.5%). None of them had 'poor' grade. According to the level of knowledge on hepatitis C virus infection, significant difference was present between the age and the level of the working experience of the groups (p0.05). Knowledge levels of hemodialysis nurses about the transmission and prophylaxis of hepatitis C virus infection was found to be sufficient
    corecore