18 research outputs found
Tıkanma sarılığında sol ventrikül fonksiyonları ve preoperatif dönemde ringer laktat perfüzyonlarının olumlu etkisi
Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.ÖZET Tıkanma sarılığı bulunan hastalarda görülen akut böbrek yetmezliği, sepsis ve gastrointestinal kanama gibi koınplikasy onlar artmış postoperatif mortalite ve morbidi- tenin temel sorumlusudur. Sarılıklı hastalarda olumlu post operatif sonuçlar elde etmek için ; tıkanma sarılığının kesin tanısı mutlaka yapılmalı ve safra drenajı erken dö nemde mümkünse sağlanmalıdır. Genel preoperatif ve post operatif bakım ilkelerine titizlikle uyulmalıdır. Tıkanma sarılığının ve neden olduğu komplikasyon- ların fizyopatolojisi bugün daha iyi bilinmektedir. Yapı lan çalışmalarda tıkanma sarılığında ; plazma, ekstrasel- lüler sıvı ve eritrosit miktarlarının, glomerüler filtras- yon miktarının, sodyum atılım oranının azaldığı gösterilmiş, sarılıklı hastalarda daha kolay hipotansiyon ve akut böb rek yetmezliği gelişebileceği kanıtlanmıştır (17, 20). Bu çalışmada tıkanma sarılığı bulunan lk hastanın sol ventrikül fonksiyonları noninvaziv ve kantitatif bir test olan ve aynı zamanda volüm değişikliklerine karşı çok hassas olan sistolik zaman intervalleri ile incelen miştir. Hastalara normovolemik kriterlere gelecek şekilde ringer laktat perfüzyonları yapılmış ve sol ventrikül -36-fonksiyonlarında anlamlı ve olumlu bir değişim saptanmış tır. Bu değişimden sorumlu temel faktör mevcut hipovolemi- nin giderilmesidir. Sol ventrikül fonksiyonlarindaki deği şiklikler kan bilirubin düzeylerindeki değişikliklere ba ğımlı değildir. -37
Is body mass index as a predictor of hepatic steatosis in living liver donors?
Joint International Congress of ILTS, ELITA and LICAGE -- MAY 23-26, 2018 -- Lisbon, PORTUGALWOS: 000436897700459…International Liver Transplantation Society, European Liver and Intestine Transplant Association, Liver Intensive Care Group of Europ
Karaciğerin yangısal psödotümörü: İki hastada klinik ve patolojik özellikler
Inflammatory pseudotumor (IPT), is a rare hepatic neoplasm that mimics malignancy both clinically and radiologically. the nosology and treatment is dubious. We report the treatment of two patients, succesfully treated by surgery.Yangısal psödotümör (YPT), klinik ve radyolojik olarak maligniteyi taklit eden nadir bir karaciğer tümörüdür.Nozolojisi ve tedavisi tartışmalıdır. Bu çalışmada cerrahi olarak tedavi edilen iki olgu sunulmaktadır
Kronik pankreatitte yaşam kalitesini yükseltmek için rezektif cerrahi
Background/aim: This study was done to investigate the impact of resective surgery due to chronic pancreatitis on patients' short-term survival and life quality. Materials and methods: Between January 1994 and May 2003, 18 patients were operated due to chronic pancreatitis in Ege University Medical Faculty, Department of General Surgery, Hepato-pancreatobiliary Unit. The etiologies, symptoms, diagnostic methods, surgical indications, surgical procedures, and duration of hospitalization were analyzed in relation to short-term survival. Results: The etiologies of chronic pancreatitis were alcohol in 10 patients, and idiopathic in 8 patients. The most common symptoms were abdominal pain, jaundice, fatigue, vomiting, weight loss and diarrhea. The most common comorbi-dity observed in patients was diabetes mellitus. All of the patients under;not;went pancreatic resection. Ten patients underwent pacreaticoduodenectomy (55%), 4 patients distal pancreatectomy (22.5%), and 4 patients medial pancreatectomy (22.5%). The median hospital stay was 10 days (5-20) and the median follow-up was 32 months (4-60 months). None of the patients required analgesic treatment as a further treatment, though all were given medical treatment for the exocrine function of the pancreas. Conclusion: Considering the data collected, we propose pancreatic resection in chronic pancreatitis patients as an important modality of treatment in view of its contribution to better life quality.Giriş ve amaç: Bu çalışma, kronik pankreatit nedeni ile rezektif cerrahi uygulanan hastalarda cerrahinin, yaşam kalitesine etkisi ile birlikte kısa dönem sağ kalıma etkisini değerlendirme amacıyla yapılmıştır. Gereç ve yöntem: Ocak 1995-Mayıs 2003 arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Hepatopankreatobilier Birimi'nde 18 hastaya kronik pankreatit nedeni ile pankreas rezeksiyonu uygulandı. Hastalığın etyolojisi, semptomları, tanı yöntemleri, cerrahi en-dikasyonlar, uygulanan cerrahi prosedür, hastanede kalış süresi ile birlikte kısa dönem sağ kalım analiz edildi. Bulgular: Kronik pankreatit nedenleri; 10 hastada alkol, 8 hastada idiopatik olarak belirlendi. En sık görülen semptomlar karın ağrısı, sarılık, bulantı ve kusma, kilo kaybı ve diare olarak saptandı. Hastalarda özgeçmişte en sık izlenen komorbiditenin diabetes mellitus olduğu izlendi. Tüm hastalara pankreas rezeksiyonu uygulandı. 10 hastaya (%55) pankreatikoduodenektomi, 4 hastaya distal pankreatektomi (%22.5), 4 hastaya medial pankreatektomi (%22.5) uygulandı. Ortalama hastanede kalım süresi 10 gün (5-20 gün) ve ortalama izlem süresi 32 ay (4-60 ay) idi. Bu periyotta mortal seyreden olgumuz olmadı. Hiçbir hastada uzun dönemde analjezik verme gereksinimi duyulmadı, ancak tüm hastalara ekzokrin pankreas fonksiyonu için tıbbi tedavi verildi. Sonuç: Elde ettiğimiz veriler gözönüne alındığında hayat kalitesinde belirgin bir düzelme yaratan rezektif cerrahiyi kronik pankreatitli hastaların tedavisinde önemli bir seçenek olarak sunmaktayız
Deneysel olarak oluşturulmuş akut pankreatitte kolonik değişiklikler
This study was undertaken at the Experimental Surgery Unit of the Aegean University Medical School Hospital. Twenty one Albino rats were divided into three equal groups: Group A as a control, Group B, induced acut pancreatitis and Group B2 induced mild to severe pancreatis by sc injection of 20 g/kg of cerulein according to various protocols. Two cc of 0.9% NaCl was given by SC injection to group A and they were sacrified by ether anesthesia 24 hours later. 20 g/kg of cerulein was given by SC infectin to group B1 and in four divided doses over a seven day period to group B2 and they were sacrified by ether anesthesia after 15 days. Two ml blood samples were taken for amilase levels by cardiac puncture prior to killing the rats. Their pancreas, colon and mesocolon were totally excised and examined histopathologically. All results were analyzed by Mann-Whitney Rank Sum test and a p value ;lt;0.05 was assigned as significant. Our results showed that the transverse colon was the segment of the colon most affected by acute pancreatitis in rats and that this effect was modified by the severity of pancreatitis.Bu deneysel çalışma Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniği'nin Deneysel Cerrahi Ünitesinde gerçekleştirildi. Yirmibir albino sıçan, kontrol A grubu (n=7), pankreatit oluşturulan B1 (n=7) ve B2 (n=7) deney grupları olmak üzere üç gruba ayrıldı. 20 g/kg cerulein, hafiften ciddiye kadar pankreatit oluşturmak amacıyla farklı protokollerde subkutan olarak uygulandı. A grubuna 2 cc % 0.9 NaCl subkutan olarak enjekte edildi ve hayvanlar 24 saat sonra eter anestezisi ile sakrifiye edildiler. Cerulein, 20 g/kg, SC olarak B1 grubuna tek defada, B2 grubuna yedi gün arayla dört kez uygulandı. Deneklerden, 15 gün sonra eter anestezisi ile sakrifiye edilmeden hemen önce, kardiak ponksiyon ile amilaz tayini için kan örnekleri alındı ve steril tüplerde muhafaza edildi. Deneklerin pankreas, kolon ve mezokolonları total olarak çıkarıldı ve histopatolojik olarak incelendi. Sonuçlar Mann-Whitney Rank Sum testi ile analiz edildi ve p 0.05 değerleri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Sonuç olarak sıçanda oluşturulan akut pankreatit modelinde kolonun sıklıkla etkilenen segmentinin transvers kolon olduğu ve bunun derecesinin pankreatitin şiddeti ile arttığı kanısına varıldı
Immunohistochemical p53 positivity has no correlation with proliferating cell nuclear antigen (PCNA) indices and histologic grade in hepatocellular carcinoma
Immunohistochemical expression of p53 protein and its correlation with histologic grade and proliferative activity as assessed by proliferating cell nuclear antigen (PCNA) expression was investigated in 21 cases of hepatocellular carcinoma (HCC) , Conventionally processed tissue sections from all cases were stained for p53 protein and PCNA using the monoclonal antibodies Pab1801 and PC-1O, respectively. Ten of the 21 cases (47,61%), were found to have detectable evidence of p53 mutation by virtue of the immunohistochemical detection of mutant p53 protein, p53 Grades did not show correlation either with the PCNA indices or with histological grades, There was a positive correlation between the PCNA scores and histologic grades (p<O,O1). Our results indicate that p53-positive hepatocellular carcinoma is not rare m Turkey and p53 mutations 00 not seem to contribute to the histologic differentiation and proliferative activity of the tumour