21 research outputs found

    İzmir'de bordetella pertussis seroprevalansı

    No full text
    Boğmaca, B. pertussis’in neden olduğu tüm yaş gruplarını etkileyebilen, bulaşıcı bir solunum yolu enfeksiyonudur. Boğmaca aşısı uygulanmaya başlanmadan önce salgınlar yaparak yüksek morbidite ve mortaliteye neden olmuştur. Boğmaca aşısı uygulaması ile hastalığın mortalite ve morbiditesinde önemli azalma olmakla birlikte son yıllarda boğmaca vaka sayısında artış olduğu bildirilmektedir. Aşılama oranı yüksek gelişmiş ülkelerde bile ergen ve erişkinlerde artış olduğu çalışmalar ile ortaya konmuştur. Çünkü aşıya bağlı koruyuculuk 3 yıldan sonra azalarak ortalama 10 yıl içinde çok düşük düzeye iner. Bu nedenle, gelişmiş ülkelerin aşı şemasına boğmaca aşı pekiştirme dozları eklenmiştir. Ergen ve erişkinlerde yüksek insidans nedeni ile bu yaş gruplarına erişkin tip aselüler boğmaca aşısı uygulanmaya başlamıştır. Boğmaca-yaş spesifik seroprevalansının saptanması, boğmaca enfeksiyonundan korunmada pekiştirme dozlarının gerekli olup olmadığını ve gerekli ise hangi yaşta uygulanmasının en doğru olacağını saptamak için en değerli bulgulardan biridir. Ülkemizde bebek, çocuk ve ergenlerde seroprevalans çalışmaları yapılmasına karşın tüm yaş gruplarını temsil eden bir çalışma vardır. Aşılama oranlarının yüksek olduğu Ege Bölgesi’nde şimdiye kadar boğmaca seroprevalans çalışması yapılmamıştır. Çalışmamızda, İzmir’de çocuklar ve ergenlerde yaş-spesifik boğmaca seroprevalansı belirlenerek boğmaca pekiştirme dozlarının yapılmasının gerekli olup olmadığı, yapılacaksa hangi yaşta uygulanmasının daha doğru olacağı tartışılmıştır

    İskemik kökenli kalp yetersizliğinin tıbbi tedavisinde anjiyotensin konverting enzim inhibitörü (ACE-İ) ile ACE-İ ve anjiyotensin reseptör blokeri kombinasyon tedavisinin karşılaştırılması

    No full text
    Objective: The beneficial effects of angiotensin converting enzyme inhibitor (ACEI) are dose dependent and they should be used in doses with proven efficacy, but many patients could not tolerate these dosages. There are limited studies for comparison of high dose ACEI to low dose ACEI + angiotensin receptor blockers (ARB) combination. In this study, we aimed to compare echocardiographic features of heart failure (HF) patients with ischemic origin between two treatment groups for 6 months. Methods: HF patients with ejection fraction (EF) 35% and functional class of 3-4 of NYHA have been studied. Patients have been divided into two treatment groups as high dose enalapril (ACEI) and low dose enalapril + losartan (combination) therapy and checked in every 3 months with echocardiography. Results: İnitial LVEF (29.7±5.6% vs 27.2±4.8%) did improve in both groups during the study period similarly (32.5±5.0% vs 33.6±6.4%). Hyperpotassemia was more frequent in combination arm, but not statistically significant. Conclusion: This study has showed that, both enalapril and low dose combination therapy for the treatment of patients with HF and poor condition were with improved LVEF in the end of the study period. The present study suggests the combination therapy as an alternative in HF patients with ischemic origin and very poor functional classes who cannot tolerate spironolactone but the few number of patients keep us to make a sweeping statement.Giriş ve Amaç: Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri (ACEİ) faydalı etkilerinin doz bağımlı olduğu ve çalışmada etkinlikleri gösterilen dozların kullanılması gerektiği bilinmekle beraber birçok hastada yan etkiler nedeniyle bu dozlara ulaşılamamaktadır. Anjiyotensin reseptör blokerlerinin (ARB), ACEİ'ne üstünlüğü gösterilememiş olsa da düşük doz kombinasyonun, ACEİ ile karşılaştırıldığı çalışmalar kısıtlıdır. Bu çalışmada tolere edilebilen en yüksek dozda ACEİ ve düşük doz ACEİ+ARB kombinasyon tedavisi alan ileri evre iskemik kökenli kalp yetersizliği (KY) hastalarının 6 aylık takip periyodu boyunca ekokardiyografik parametreleri karşılaştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (LVEF) %35, fonksiyonel sınıfı New York Kalp Cemiyetine (NYHA) göre 3-4 olan ve spironolaktonu tolere edemeyen iskemik kökenli KY hastaları alındı. Hastalar enalapril (ACEİ) ile düşük doz enalapril ve losartan (kombinasyon) gruplarına ayrıldı. Her 2 grup 6 aylık süre boyunca 3 ayda bir ekokardiyografi ile takip edildi Bulgular: Başlangıçta her 2 grupta benzer olan LVEF (29.7±5.6% vs 27.2±4.8%) izlemde her iki grupta da benzer şekilde artmıştı (32.5±5.0% vs 33.6±6.4%). Hiperpotasemi kombinasyon kolunda daha sık görüldü. Tartışma ve Sonuç: Bu çalışmada NYHA 3-4 iskemik KY hastalarında hem enalapril hem de kombinasyon tedavisi, 6 ayın sonunda LVEF'da anlamlı düzelme ile birlikte bulundu. Çalışmamız, spironolaktonu tolere edemeyen fonksiyonel sınıfı ileri derecede kötü iskemik KY hastalarında kombinasyon tedavisinin de bir alternatif olduğunu düşündürmekle beraber hasta sayımızın kısıtlı olması nedeniyle kesin bir yargı için ileri çalışmalar gerekmektedi

    Oral sefaklor tedavisinden sonra serum hastalığına benzer tablo gösteren bir olgu

    No full text
    Cefaclor is an oral semi-synthetic broad-spectrum cephalosporin with a broad spectrum activity against both Gram positive and negative bacteria. It is widely used in a range of pediatric infections including otitis media, tonsillitis and skin infections. However, there are increasing reports of cefaclor associated serum sickness-like reaction. In this paper, a 30 month old previously healthy girl, who was referred to our hospital with fever, urticarial rash and joint manifestations and a diagnosis of cefaclor associated serum sickness-like reaction was established, was presented in order to emphasize relatively frequent cutaneous and joint manifestations of this drugSefaklor hem gram pozitif hem de gram negatif etkisi olan geniş spektrumlu oral semisentetik bir sefalosporindir. Pediatrik yaş grubunda otitis media, tonsillit ve deri enfeksiyonları gibi enfeksiyonlarda sıkça kullanılmaktadır. Bununla birlikte, giderek artan sayıda hipersensitivite reaksiyonu bildirilmektedir. Bu yazıda, bu ilacın neden olduğu deri ve eklem bulgularını vurgulamak amacıyla, ürtiker ve artrit bulguları nedeniyle hastanemize sevk edilen ve sefaklor kullanımı ile ilişkili serum hastalığına benzer reaksiyon tanısı alan 30 aylık bir kız olgu sunulmuştur

    Epidemiology and clinical characteristics of hospitalized elderly patients for heart failure with reduced, mid-range and preserved ejection fraction

    Get PDF
    Introduction:: Elderly patients hospitalized with heart failure (HF) have high mortality rates and require& specific evidence based theraphy, however there are few studies which have focused on patients older than 80 years hospitalized with HF. The aim of the present study is to evaluate the overall clinical characteristics, management, and in-hospital outcomes of elderly patients hospitalized with HF.Methods:: Journey-HF study was conducted in 37 different centers in Turkey and recruited 1606 patients who were hospitalized with HF between September 2015 and September 2016. In this study, clinical profile of patients >= 80 years old and 65-79 years old hospitalized with HF were described and compared based on EF-related classification: HFrEF (HF with reduced ejection fraction), HFmrEF (HF with mid-range ejection fraction) and HFpEF (HF with preserved ejection fraction).Results:: A total of 1034 elder patients (71.6% 65-79 years old and 28.4% >= 80 years old) were recruited. Of the 65-79 years old patients 67.4% had HFrEF, 16.2% had HFmrEF and 16.3% had HFpEF. Among patients >= 80 years old 61.6% had HFrEF, 15.6% had HmrEF and 22.8% had HFpEF.When compared with patients with HFrEF and HFmrEF, patients >80 years old with HFpEF were more likely to be older, have atrial fibrilation (AF), and less likely to have diabetes mellitus (DM), coronary artery disease (CAD) or to be recieving an angiotensin-converting enzyme inhibitor (ACEi) or beta blocker theraphy. When compared to patients 65-79 years old with HFpEF, patients >= 80 years with HFpEF had a higher rate of AF and less likely DM. Acute coronary syndrome was the most common precipitant factor for hospitalization in both age groups with HFrEF group. Arrhythmia was a major precipitant factor for hospitalization of patients >= 80 years old with HFpEF. Non-compliance with theraphy was a major problem of patients >= 80 years old with HFrEF.Conclusion:: Elderly patients with HFrEF, HFmrEF and HFpEF each had characterized unique patient profiles and the guideline recommended medications were less likely to be used in these patient populations. In hospital mortality rate is worrisome and reflects a need for more specific tretment strategy

    Prune-Belly Sendromlu Bir Olguda Erken Prenatal Girişim ile Başarılı Tedavi

    No full text
    Prune-Belly Syndrome (PBS) is a congenital disorder characterized by abdominal wall musculature deficiency, urinary tract anomalies and bilateral cryptorchidism. Urinary tract disease is the most important prognostic factor with the complications of pulmonary hypoplasia and end stage renal disease resulting in a mortality rate of 60%. Although the mode of inheritance of PBS is unclear, it has been hypothesized that PBS has a genetic basis. in the antenatal period relieving urinary tract obstruction can improve the survival rate of patients with PBS. We report a neonate with familial prune-belly syndrome who was applied vesico-amniotic shunt and so was affected slightlyPrune-Belly Sendromu (PBS) abdominal kasların hipoplazisi, üriner system anomalileri ve bilateral inmemiş testis ile karakterize konjenital bir hastalıktır. Üriner sistem tutulumu %60 mortaliteye sahip olan son dönem böbrek hastalığı ve pulmoner hipoplazi komplikasyonları ile en önemli prognostik faktördür. PBS'nin kalıtım şekli bilinmemesine rağmen, hastalığın bir genetik temeli olduğu düşünülmektedir. Antenatal dönemde üriner sistemdeki obstrüksiyonun giderilmesi hastaların yaşam şansını arttırmaktadır. Biz prenatal dönemde vezikoamniyotik şant uygulanan ve böylece az etkilenen ailesel bir PBS olgusu sundu
    corecore