6 research outputs found

    Türk erkeklerinin kontraseptif yöntem kullanımındaki rolleri, düşünceleri tutum ve davranışları

    Get PDF
    This research was carried out with the aim of determining the males' participation in the family planning services, and their opinions, attitudes and a behavior regarding the male contraceptive methods. This study is descriptive one and it has been carried out in the Sakarya, Turkey. A questionnaire is conducted on 237 volunteer men who visited the Sakarya Maternity and Children Clinic which was selected in accordance with the randomly sampling method among the hospitals. According to the findings about responsibility for contraception, 37 % of men declared that both partners should be preserved together; Most of the men (77.6) are not willing to use the men hormonal methods. There is a significant relationship between the use of men hormonal contraceptives and level of education (p=0.016,p<0.005). When we look at whether the partners used a method for contraception, we see that 73.4 % were protected by any method, and that 69.5 % employed effective and modern methods, while 30.5 % used traditional methods with limited effectiveness. The percentage of the partners who are not protected is 26.6 %.New male contraceptive methods, particularly if reversible, may alter men's willingness to accept or share responsibility for control of fertility.Araştırmamız erkeklerin aile planlaması hizmetlerine katılımlarını ve erkek kontraseptif yöntemlerine ilişkin düşüncelerini, tutum ve davranışlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı tipte olan araştırmanın örneklemini Sakarya Kadın Doğum Ve Çocuk Hastanesine başvuran 237 gönüllü evli erkekler oluşturmaktadır. Bulgulara göre eşlerin her ikisinin de birlikte korunmaları gerektiğine inanan erkeklerin oranı  % 37 dir. Erkeklerin çoğu (77,6) erkeklere yönelik hormonal yöntem kullanmaya gönüllü değillerdir. Erkeklere yönelik hormonal kontraseptif yöntem kullanımına gönüllülük ile eğitim düzeyi arasında anlamlı ilişki bulunmuştur (p=0.016,p<0.005).Partnerlerin kontrasepsiyon maksadıyla herhangi bir yöntem kullanıp kullanılmadıklarına bakıldığında %73,4'ünün herhangi bir yöntemle korundukları bunun %51,1'inin etkin ve modern yöntemler, %22,3'ünün klasik yöntemler olduğu saptanmıştır. Herhangi bir yöntemle korunmama oranı ise % 26,6'dır. Doğurganlığın kontrolünde erkeklerinde sorumluluk sahibi olmaları için yeni erkek kontraseptif yöntemler alternatif olabilir

    Examınatıon of the effects of ımagery and concentratıon traınıng on vısual focus control ın dart throwıngİmgeleme ve konsantrasyon çalışmalarının dart atışında görsel odak kontrolü üzerine etkisinin araştırılması

    Get PDF
    The main purpose of the present study was to examine the effects of 10-week imagery and concentration training on visual focus control (eye fixation and focus zone)in dart throwing. The study group consisted of 23 male athletes attending Ege University in İzmir with an age average of  23.3±2.7 years and minimum training age of 4 years.  Before conducting the study, the participants were ranked based on their pre-study dart competition scores and their rank scores were homogenously divided into research groups. The groups were concentration group, n=7; imagery group, n=8; control group, n=8. Imagery and concentration groups undertook 10-week of internal imagery training and concentration training (using yantra), respectively. Duration of eye fixation and focus zone were examined by ASL mobile eye-tracker. Results showed that after taking 10-week practice of internal imagery and concentration training, there were no statistically significant within-subject and between subject differences in focus zone and eye fixation (p> 0.05) in three groups. Correlation analyses showed that in the imagery group, there was significant correlation between duration of eye fixation and focus zone (R2 = 0.59, p < 0.05). Results showed that increased duration of eye fixation is directly proportional with distortion of focus zone in imagery groups. ÖzetBu çalışmanın temel amacı; 10 haftalık imgeleme ve konsantrasyon çalışmalarının dart atışında görsel odak kontrolü belirleyicileri olan göz sabitlenme süresi ve odaklanma bölgesi üzerine etkisini araştırmaktır. İzmir ili Ege Üniversitesi’nde okuyan ve en az 4 yıllık spor geçmişi bulunan; 23.34±2.7 yaş ortalamasına sahip 23 erkek sporcu çalışmanın örneklemini oluşturmuştur. Katılımcılar çalışmaya başlamadan önce yarışma usulü sıralandı ve başarı sıralamalarına göre homojen bir dağılım yapılarak gruplara ayrıldı. Bu gruplar konsantrasyon (n=7), imgeleme (n=8)  ve kontrol (n=8)  gruplarıdır. İmgeleme grubu içsel imgeleme anrenmanı yaparken, konsantrasyon grubu yantra ile çalıştı. İmgeleme ve konsantrasyon çalışmaların odaklanma bölgesi ve göz sabitlenme süresi üzerine etkisi ASL göz izleme modülü ile araştırıldı. Grup ve zaman faktörü arasında bir etkileşim olup olmadığı 3 × 2 (grup × zaman) Genelleştirilmiş Doğrusal Model İki Etkenli Karma Tasarımlı Varyans Analizi (ANOVA) testiyle değerlendirildi. Yapılan imgeleme ve konsantrasyon çalışmaların kontrol, imgeleme ve konsantrasyon grupları arasında göz sabitlenme süresi ve odaklanma bölgesi açısından grup içi ve gruplar arası karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p > 0.05). Yapılan korelasyon analizlerinde ise imgeleme grubunda son test göz sabitlenme süresi ile son test odaklanma bölgeleri arasında anlamlı ilişki bulundu (R2 = 0.59, p < 0.05 ). Sonuç olarak imgeleme çalışmaları yapan grubun göz sabitlenme süresindeki artışın odaklanma bölgesindeki bozulmayla doğru orantılı olduğu gözlendi

    26th Annual Computational Neuroscience Meeting (CNS*2017): Part 3 - Meeting Abstracts - Antwerp, Belgium. 15–20 July 2017

    Get PDF
    This work was produced as part of the activities of FAPESP Research,\ud Disseminations and Innovation Center for Neuromathematics (grant\ud 2013/07699-0, S. Paulo Research Foundation). NLK is supported by a\ud FAPESP postdoctoral fellowship (grant 2016/03855-5). ACR is partially\ud supported by a CNPq fellowship (grant 306251/2014-0)

    EVALUATION OF TRAIT ANXIETY AND EMOTIONAL INTELLIGENCE LEVELS OF PHYSICAL EDUCATION AND SPORT SCHOOL SPECIAL ABILITY TEST PARTICIPANTS ACCORDING TO DIFFERENT VARIABLES

    No full text
    The aim of this study is to evaluate the trait anxiety and emotional intelligence levels of Ege University, Physical Education and Sport School Special Ability Test participants according to certain variables. The study administered Spielberger’s (1964) State-Trait Anxiety Inventory (STAI) and Schutte Emotional Intelligence Scale (SEIS) to 255 males and 111 females, a total of 366 objects who voluntarily participated in the special ability test to attend the School of Physical Education and Sport. In the study, SPSS 18 software was used for statistical analysis. The results indicate that there is a significant correlation between the trait anxiety levels and total emotional intelligence. However, correlation coefficient of anxiety and subscales of emotional intelligence is low. In addition, there are significant differences between trait anxiety and optimism subscale (r=,205 p;lt;0,05); trait anxiety and total emotional intelligence (r= ,248 p;lt;0,05). Also, It was determined that in objects who passed the test, the emotional intelligence average scores of man is higher than women (p;lt;0,05 ).Günümüzde bireylerin ortaya koyacağı psikolojik becerilere, elde edeceği başarı ve performans değerlerine etki eden birçok kavram bulunmaktadır. Kaygı düzeyi, bu kavramların arasında önemli bir yer almaktadır. Özellikle yarışma öncesi ve sonrası, sporcuların kaygı düzeylerinin ve kaygı nedenlerinin bilinmesi bununla başa çıkacak olan sporcu ve eğitimciler açısından oldukça önemlidir. Duygusal zeka, gerek kendi duygularımızı gerekse başkalarının duygularını tanımayı ve değerlendirmeyi öğrenmemizde etkili olan bir kavram olarak bilinmektedir. Daha önce duygusal zeka ve kaygı ile ilgili birçok çalışma yapılmasına rağmen, bu iki değişkenin bir arada bulunduğu bir çalışma literatürde bulunmamaktadır. Bu araştırmanın amacı, Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu özel yetenek sınavına giren adayların sürekli kaygı düzeyleri ile duygusal zeka düzeylerinin bazı değişkenlere göre incelenmesidir. Araştırmaya 19.33±2.31 yaş ortalamasına sahip 255 erkek ve 111 kadın toplam 366 gönüllü kişi katılmıştır. Kişilere Shutte ve arkadaşları tarafından (1998) yapılan duygusal zeka ölçeği (Schutte Emotional Intelligence Scale (SEIS)) ve Spielberger ve arkadaşları tarafından (1964) yapılan sürekli kaygı ölçeği (State Trait Anxiety Inventory) uygulanmıştır. Verilerin İstatistiksel analizinde SPSS 18 paket programından yararlanılmıştır (p0,05). Araştırma sonucunda bu örneklemde; sürekli kaygı ile toplam duygusal zeka, iyimserlik alt boyutu ve ifade alt boyutu arasında anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur (sürekli kaygı ile iyimserlik alt boyutu arasında (r=,244 p0,05); sürekli kaygı ile ifade alt boyutu arasında (r= ,245 p0,05); sürekli kaygı ile toplam duygusal zeka arasında (r=,330 p0,05). Ancak kaygı ile duygusal zeka alt boyutları arasında korelasyon katsayısı düşüktür. Sınavı kazanan adaylarda sürekli kaygı ile iyimserlik alt boyutu ve sürekli kaygı ile toplam duygusal zeka arasında anlamlı ilişki olduğu bulunmuştur. Sürekli kaygı ile iyimserlik alt boyutu arasında (r=,205 p0,05); sürekli kaygı ile toplam duygusal zeka arasında (r= ,248 p0,05). Ayrıca sınavı kazanan erkeklerin duygusal zeka ortalama puanlarının kadınlardan daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p0,05 ). Sınav sonucu değişkeninde sürekli kaygı düzeyine bakıldığında kazananların sürekli kaygı düzeyi ortalamaları kazanamayanlara göre daha düşük bulunmuştur(p=.02 p0.05)(Tablo 2). Sürekli kaygı durumları düşük olan kişilerin durumları daha iyi değerlendirip, zorluklarla daha iyi başa çıkabildiklerini söyleyebiliriz. Sürekli kaygıları daha düşük olan bireylerin sınavı kazanma olasılıkları daha yüksekse, sürekli kaygısı yüksek olan bireylere bu kaygıyla baş edebilmeleri için eğitim verilmesi önemli gözükebilir. Sınavı kazanan öğrencilerin, 4. sınıftayken tekrar sürekli kaygı ve duygusal zeka düzeyleri incelenip aradaki fark bir kez daha gözden geçirilebilir. Farklı üniversitelerde bu farklılıklar ve ilişkiler araştırabilir. Duygusal zekanın gelişimine ilişkin eğitimler önerilebilir
    corecore