12 research outputs found

    Amelogenezis İmperfektalı Çocuk Hastada Estetik ve Fonksiyonun Sağlanması ile Elde Edilen Memnuniyet: Olgu Sunumu

    Get PDF
    Amelogenezis imperfekta (Aİ) süt ve daimi dentisyonda diş minesinin formasyonunu tahrip eden kalıtsal bir hastalıktır. Aİ'li hastaların tedavisi hem hekim hem de hasta açısından zorlu bir süreçtir. Bu olgu sunumunda Aİ tanısı konulan altı yaşında bir kız hastanın tedavi süreci sunulmaktadır. Tedavi planlamasında, hastanın yaşı göz önüne alınarak ve büyüme ve gelişimi etkilemekten kaçınmak amacıyla hastaya hareketli protezler yapılmasına karar verilmiştir. Konvansiyonel tam protezler yapılarak, vertikal boyut artırılmış, istenilen estetik ve fonksiyon kazanılmıştır. Ayrıca protetik tedaviden memnuniyet, bir anket yardımıyla değerlendirilmiştir. Hasta ve ebeveyn memnuniyetinin yüksek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Aİ'li hastalarda tedavi planlamasında; hastanın yaşı, sosyo-ekonomik durumu, hastalığın şiddeti ve tipi, planlama yapıldığı süreçteki intraoral durum ve en önemlisi hasta kooperasyonu gibi pek çok faktör rol oynamaktadır.Amelogenesis imperfecta (AI) is a hereditary disorder that disrupts the formation of enamel in both primary and permanent dentition. Management of AI is a challenge for the patient and the clinician. This case report presents the management of AI in a sixyear-old female patient. Considering the patient's age, we decided to make removable dentures in order to avoid growth and development problems. Conventional complete dentures were made, vertical dimension was increased, and the desired aesthetics and function were gained. Additionally, satisfaction with prosthodontic rehabilitation was evaluated using a questionnaire. A high level of patient and parent satisfaction was obtained. Treatment planning for patients with AI is related to many factors including the age and socioeconomic status of the patient, the type and severity of the disorder, the intraoral situation at the time the treatment is planned and most importantly, cooperation of the patient plays a major role

    Multidisciplinary treatment of an impacted permanent incisor tooth with dilaceration

    No full text
    Dilaserasyon diş kronu veya kökünün keskin açılı şekilde katlanması veya kıvrılması ile ortaya çıkan gelişimsel bir şekil anomalisidir. Dilaserasyonlar daimi dişlerin gömülü kalma nedenlerinden biridir. Bu çalışmada geçmişte travma hikayesi olmayan bir vakada, dilaserasyona bağlı olarak gömülü kalmış olan üst sağ santral kesici diş rapor edilmiştir. Tedavisinde gömülü kalan diş çekilmiş ve çocuğun yaşı daimi restorasyon yapılması için uygun olana kadar geçici olarak Maryland köprü restorasyonu yapılmıştır.Dilaceration is a developmental disturbance in shape of teeth. It refers to an angulation, or a sharp bend or curve, in the root or crown of a formed tooth. Dilaceration is one of the causes of permanent tooth eruption failure. In this article, the case of an impacted dilacerated maxillary right central incisor tooth with no apparent trauma history was reported. The tooth was extracted and a temporary treatment with a Maryland bridge was carried out until the age of the patient was appropriate for permanent dental treatments

    Evaluation of bond strength of a self-etch adhesive to dentin of primary teeth

    No full text
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, yeni bir self etch adeziv olan Clearfil Tri-S Bond’un Prime Bond NT ile karşılaştırmalı olarak süt dişi dentinine makaslama bağlanma direncinin test edilmesidir. Gereç ve Yöntem: 20 adet çürüksüz süt molar dişin bukkal dentin yüzeyi bir grupta lingual veya palatinal dentin yüzeyi diğer grupta olacak şekilde dişler 2 gruba ayrıldı. Üretici firmanın önerileri doğrultusunda bir gruba Prime Bond NT, diğerine ise Clearfil Tri-S Bond uygulandı. Tüm örneklere standart plastik kalıplar içerisinde Dyract extra yerleştirildi. Örneklerin makaslama bağlanma direncini tespit etmek için instron universal test makinesinde yük uygulandı ve daha sonra kırılma tipleri stereomikroskopla belirlendi. Gruplararası karşılaştırmalar iki ortalama arasındaki farkın önemlilik testi kullanılarak yapılmıştır. Bulgular: Prime Bond NT grubunda ortalama bağlanma değerinin 27,29 MPa olduğu, Clearfil Tri-S Bond grubunda ise bu değerin ortalama 31 MPa olduğu görüldü. Ancak gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak değerlendirilmesinde iki grup arasında istatistiksel olarak önemli bir fark bulunmadı (p0.05). Her iki grupta da en sık gözlenen kırılma tipinin hem diş ve materyal arasında adeziv kırık, hem de materyal içerisinde koheziv kırık tipinde olduğu gözlenmiştir. Sonuç: Clearfil Tri-S Bond, Prime Bond NT ile benzer şekilde süt dişi dentinine yüksek bağlanma kuvvetleri göstermiştirAim: The purpose of this study was to measure and compare the shear bond strength of a new self-etching adhesive, Tri-S Bond, and Prima Bond NT to primary teeth dentin. Material and method: 20 extracted caries-free primary molar teeth were divided into 2 mesiodistally. Buccal parts of the teeth were selected as one group and lingual parts as the second group. Prime Bond NT and Clearfil Tri-S Bond were applied according to the manufacturer‘s instructions to one of the groups. Dyract extra was applied to all of the specimens in standard plastic molds. The specimens were subjected to shear loading using universal testing machine. Comparison of the groups was made by significance of comparing means test. The type of failure was detected by stereomicroscope. Results: The mean shear bond strength in the Prime Bond NT group was 27.29 MPa, and this value was 31 MPa in the Clearfil Tri-S Bond group. However, the difference between the groups was not statistically significant (p>0.05). It was observed that most of the failures in both groups were adhesive type failure between teeth and material, and cohesive type failure in material. Conclusion: Clearfil Tri-S Bond showed high shear bond strength to primary teeth dentin, similar to Prime Bond NT

    Ozone therapy in the management and prevention of caries

    Get PDF
    The purpose of this article was to assess the effectiveness of ozone therapy in the management and prevention of caries, reviewing clinical and in vitro studies. Ozone has proven to be effective against gram-negative and gram-positive bacteria, viruses, and fungi. In dentistry, most of the published articles are based on ozone's antimicrobial effects and the treatment of caries. Most of the clinical studies reported ozone to be a promising alternative to conventional methods for caries management. However, a few studies have shown ozone to be insufficient for preventing caries and reducing microorganisms in open occlusal carious lesions. Ozone might be a useful tool to reduce and control oral infectious microorganisms in dental plaque and dental cavity. However, the results of in vitro studies are controversial; while some researchers reported that ozone therapy had a minimal or no effect on the viability of microorganisms, others suggested ozone to be highly effective in killing both gram-positive and gram-negative oral microorganisms. Therefore, more evidence is required before ozone can be accepted as an alternative to present methods for the management and prevention of caries

    Developmental defects of permanent teeth after intrusionon their primary predecessors

    No full text
    Süt dişi travmaları çocuk hastalarda sıklıkla görülen ve alttaki daimi dişte gelişimsel anomali oluşturma riski yüksek olan yaralanmalardır. Süt dişi travmasının tipi alttaki daimi diş jerminde oluşacak olan hasarın tipini ve şiddetini etkilemektedir. Süt dişlerinde oluşan travmatik yaralanmalar içerisinde alttaki daimi dişte en fazla hasar oluşturan yaralanmanın intrüzyon yaralanması olduğu bildirilmiştir. Bu olgu sunumunda 1.5 yaşında geçirilmiş olan süt dişi intrüzyonuna bağlı olarak sol üst santral ve lateral dişinde gelişimsel defektler oluşmuş olan 11 yaşında bir hasta rapor edilmiştir.Traumatic injury to the primary dentition is a common occurrence. The potential for disturbances of the developing germs of the permanent incisors is relatively high following injuries to their predecessors. The type of injury to the primary teeth influences the type and severity of disturbances of the permanent successor germs. The highest prevalence of developmental disturbances of permanent teeth after trauma to their predecessors has been recorded after intrusive injuries of primary teeth. In the present case, developmental disturbances of maxillary left central and lateral teeth of an 11 year–old patient resulting from the total intrusion of the left central primary incisor tooth at the age of 1.5 is reported

    Süt dişlerinde farklı self-etch bonding ajanların sınıf V kompozit rezin restorasyonların mikrosızıntısı üzerine etkisi

    No full text
    Bu çalışmanın amacı, süt dişlerinde üç farklıself-etch adeziv sistemin mikrosızıntı özelliklerinisınıf V kavitelerde invitro olarak karşılaştırmaktır.Çalışmada 30 adet çürüksüz süt molar dişkullanıldı. Her dişin bukkal ve lingual yüzlerinde,sınıf V kaviteler hazırlanarak, dişler her grupta 10diş olacak şekilde rastgele 3 gruba ayrıldı. Kavitelerüç farklı self-etch adeziv sistem Xeno V, ClearfilTri S Bond, Adper Easy Bond ve posterior kompozit materyal Clearfil Majesty Posterior ilerestore edildi. Bitirme işlemlerinden sonra, distilesuda 37ºC’de 24 saat bekletilen örneklere termalsiklus x500 uygulandı ve bazik fuksin kullanılarak geleneksel boya penetrasyonu testine tabi tutuldu. Bukko-lingual yönde alınan kesitler x40büyütmede stereomikroskop altında incelenereksızıntı miktarları skorlandı ve veriler Chi-Kare testikullanılarak analiz edildi.Grupların okluzal kenar mikrosızıntı değerleriarasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir p>0.05 . Servikal kenarda Tri S Bond, diğer adezivsistemlere göre istatistiksel olarak anlamlı düzeydefazla sızıntı göstermiştir

    Farklı posterior kompozit rezin materyallerin mikrosertlik özelliklerinin değerlendirilmesi

    No full text
    Bu çalışmanın amacı, yeni üretilmiş bir posterior kompozit materyal olan Clearfil MajestyPosterior Kuraray ile iki farklı posterior kompozitmetaryali; Filtek Silorane 3M-ESPE ve Quixfil Dentsply ’i mikrosertlik özellikleri yönündenkarşılaştırmaktır.Her materyalden 10’ar adet olmak üzeretoplam 30 adet örnek, 9 mm çapında ve 1,5 mmyüksekliğinde pleksiglass kalıplar kullanılarakhazırlandı. Hazırlanan örnekler üretici firmalarınönerilerine uygun olarak polimerize edildi ve37ºC’de distile su içerisinde 24 saat bekletildi.Kompozit disklere yüzey mikrosertlik test cihazında Digital Display Microhardness Tester HSV–1000 20 sn süre ile 100 gr yük uygulandı. Her örnektenüçer defa yüzey sertlik ölçümü alınarak, bu üçölçümün ortalaması her bir örnek için tek bir değerolarak kabul edildi. İstatistiksel analizler tek yönlüANOVA ve Tukey testi ile yapıldı.Grupların mikrosertlik değerleri arasındakifarkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir. Materyallerin mikrosertlik değerlerininküçükten büyüğe doğru sıralaması şu şekildedir;Filtek Silorane < Quixfil < Clearfil MajestyPosterior. Clearfil Majesty Posterior’un yüzeymikrosertlik değerleri, test edilen diğer iki posteriorkompozite göre daha yüksekti

    Çocuk Hastalarda Gelişimsel Dental Anomalilerin Görülme Sıklığı ve Dağılımı

    No full text
    Amaç: Bu çalışmanın amacı; Kırıkkale Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Pedodonti Kliniği'ne başvuran çocuk hastalarda gelişimsel dental anomali görülme sıklığının değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya, kliniğimize 1 Ağustos 2011-1 Ağustos 2012 tarihleri arasında başvuran, 0-15 yaşları arasındaki 9173 hasta dahil edilmiş ve bu hastalar klinik ve radyografik muayenede sayı, boyut, şekil, doku ve renk anomalileri açısından değerlendirilmiştir. Bulgular: Değerlendirme sonucu, 166 çocukta (%1,8) gelişimsel dental anomali olduğu saptanmıştır. En sık olarak, diş eksikliği (%0,52), süpernümerer diş (%0,27) gibi sayı anomalileri tespit edilirken; dens invaginatus (%0,03), dilaserasyon (%0,02), dentinogenezis imperfekta (%0,02) gibi anomalilere daha nadir rastlandığı görülmüştür. Sonuç: Çocuklarda görülen dental anomali prevalansının tespiti ve erken teşhisi, tedavi planlaması açısından önem taşımaktadır.Objective: The objective of this study was to evaluate the prevalence of dental anomalies in paediatric patients attending the Department of Paediatric Dentistry, Kırıkkale University Faculty of Dentistry.Materials&shy; and&shy; Methods:&shy; The study consisted a sample of 9173 patients, aged between 0-15 years, referred to our clinic between 1 August 2011-1 August 2012. The patients were examined clinically and radiographically in terms of the number, size, shape, structure and color anomalies.Results: One hundred sixty six children (1.8%) were found to have developmental dental anomalies. The most frequently observed anomalies were congenitally missing teeth (0.52%) and supernumerary teeth (0.27%). Anomalies such as dens invaginatus (0.03%), dentinogenesis imperfecta (0.02%) and dilaceration (0.02%) were encountered more rarely.Conclusion: Early diagnosis and determination of the prevalence of dental anomalies in children is important in the treatment planning

    Healing with Incomplete Root Development After Forty Months Following: A Case Report

    No full text
    Son yıllarda gelişen revaskülarizasyon tedavisi, antibakteriyel ilaçların karışım halinde uygulanması ile enfekte kök kanallarında dezenfeksiyonun sağlanmasını amaçlayan bir yaklaşımdır. Klinik ve radyolojik değerlendirme sonucunda, 13 yaşında kız hastada açık apeksli alt ikinci premolar dişinde (#35) derin çürük ve periapikal radyolusensi tespit edilmiştir. Muayene bulgularına göre revaskülarizasyon tedavisi önerilmiştir. Revaskülarizasyon tedavisi için üçlü antibiyotik patı 2 hafta süre ile uygulanmıştır. Sonrasında kanal içinde kan pıhtısı oluşturulmuş ve üzerine mineral trioksit agregatı yerleştirilmiştir. Koronal restorasyon için kompozit rezin kullanılmıştır. Kırk aylık takip sonucunda diş asemptomatik, pulpa testine pozitif yanıt alınmıştır ve periapikal lezyonda iyileşme gözlenmiştir. Ancak, kök gelişiminde devamlılık gözlenmemiştir. Revaskülarizasyon tedavisi ile ilgili literatürdeki birçok çalışma olmasına rağmen, uzun dönem takipte kök gelişimi devam etmeyen çalışma daha önce rapor edilmemiştir. Kök gelişiminin devamlılığının sağlanamamasına rağmen pulpa teslerine pozitif pulpal yanıt alınması dikkat çekici bir bulgudur.In recent years, the concept of revascularization has been developed that employs the use of a mixture of antibacterial drugs for disinfection of infected root canals. The clinical and radiographic examinations showed deep coronal caries, immature root, and periapical radiolucency in mandibular second premolar (#35) of a 13-yearold girl. The exam findings suggested revascularization treatment. Revascularization with triantibiotic mix was administered for 2 weeks. Then, a blood clot was created in the canal, over which mineral trioxide aggregate was placed. Coronal sealing was performed with composite resin. After 40 months follow-up, the tooth was asymptomatic with a positive response to the pulp test and periapical radiolucency was healed. However, no evidence of root development was observed. In spite of numerous reports of revascularization treatment, no incomplete root development was reported after long-term follow-up. Despite incomplete root development, positive response to the pulp test is controversial

    Yeni nesil self-etching adeziv sistemlerin antibakteriyel özelliklerinin karşılaştırılması

    Get PDF
    Bu çalışmanın amacı farklı self-etching adezivsistemlerin antibakteriyel etkilerinin, Streptococcus mutans S. mutans , Lactobacillus acidophilus L. acidophilus ve Lactobacillus casei L. casei bakterileri üzerinde değerlendirilmesidir.Clearfil Protect Bond Primer, Adper EasyBond ve Xeno V self-etching adeziv materyallerininantibakteriyel etkileri, S. mutans, L. casei and L.acidophilus standart suşlarında disk difüzyon yöntemi kullanılarak test edilmiştir. % 2’lik klorheksidin içeren Klorhex pozitif kontrol materyaliolarak kullanılmıştır. Her materyalden 20 µlemdirilmiş steril kağıt diskler n=6 hazırlanmış,37°C de 48 saat inkübasyondan sonra diskler etrafında oluşan inhibisyon zonları milimetre olarakölçülmüştür. Sonuçların istatistiksel değerlendirmeleri ANOVA, Friedman ve Kruskal-Wallis testleri kullanılarak yapılmıştır.Test edilen materyal gruplarının antibakteriyel etkinlikleri arasındaki fark, her bakteri suşuiçin istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur
    corecore