10 research outputs found

    Effect of Crossfit Training on Jump and Strength

    Get PDF
    The purpose of this study is to investigate the effect of regular CrossFit training on some force and jump parameters. 32 healthy wrestling men participated in the study, 16 experimental and 16 control groups. For the experimental group, CrossFit training, known as Cindy, was practiced three times a week for 8 weeks. The training consisted of 5 bars, 10 push-ups and 15 squats for 20 minutes. The control group continued the classical wrestling practice. Myotest accelerometric system was used for measurements of participants’ values. For the analysis of the data, repeated measure ANOVA was used. According to the results, as a result of CrossFit training, athletes' squat jump heights increased (Wilks' Lambda = .541, F (1,30) = 25, p = .00). The mean post-training leap values (33.778 ± 5.48) were higher than the pre-training leap values (32.169 ± 4.95) (p <0.05). It can be concluded that Cindy CrossFit studies improve jumping and strength ability

    Cost-Effectiveness of Breast Cancer Screening in Turkey, a Developing Country: Results from Bahçeşehir Mammography Screening Project

    Get PDF
    Objective: We used the results from the first three screening rounds of Bahcesehir Mammography Screening Project (BMSP), a 10-year (20092019) and the first organized population-based screening program implemented in a county of Istanbul, Turkey, to assess the potential cost-effectiveness of a population-based mammography screening program in Turkey. Materials and Methods: Two screening strategies were compared: BMSP (includes three biennial screens for women between 40-69) and Turkish National Breast Cancer Registry Program (TNBCRP) which includes no organized population-based screening. Costs were estimated using direct data from the BMSP project and the reimbursement rates of Turkish Social Security Administration. The life-years saved by BMSP were estimated using the stage distribution observed with BMSP and TNBCRP. Results: A total of 67 women (out of 7234 screened women) were diagnosed with breast cancer in BMSP. The stage distribution for AJCC stages O, I, II, III, IV was 19.4%, 50.8%, 20.9%, 7.5%, 1.5% and 4.9%, 26.6%, 44.9%, 20.8%, 2.8% with BMSP and TNBCRP, respectively. The BMSP program is expected to save 279.46 life years over TNBCRP with an additional cost of 677.171,whichimpliesanincrementalcosteffectivenessratio(ICER)of 677.171, which implies an incremental cost-effectiveness ratio (ICER) of 2.423 per saved life year. Since the ICER is smaller than the Gross Demostic Product (GDP) per capita in Turkey ($ 10.515 in 2014), BMSP program is highly cost-effective and remains cost-effective in the sensitivity analysis. Conclusion: Mammography screening may change the stage distribution of breast cancer in Turkey. Furthermore, an organized population-based screening program may be cost-effective in Turkey and in other developing countries. More research is needed to better estimate life-years saved with screening and further validate the findings of our study.Roche Turkey; Breast Health Society of Turkey (MEMEDER); Clinical and Translational Science Award (CTSA) program, through the NIH National Center for Advancing Translational Sciences (NCATS)United States Department of Health & Human ServicesNational Institutes of Health (NIH) - USANIH National Center for Advancing Translational Sciences (NCATS) [UL1TR000427]; NATIONAL CENTER FOR ADVANCING TRANSLATIONAL SCIENCESUnited States Department of Health & Human ServicesNational Institutes of Health (NIH) - USANIH National Center for Advancing Translational Sciences (NCATS) [UL1TR000427] Funding Source: NIH RePORTERThe study was funded by Roche Turkey and in part by the Breast Health Society of Turkey (MEMEDER). Also, it was partially supported by the Clinical and Translational Science Award (CTSA) program, through the NIH National Center for Advancing Translational Sciences (NCATS), grant UL1TR000427. The content is solely the responsibility of the authors and does not necessarily represent the official views of the NIH

    Multiple Intravitreal Ranibizumab Injections for Persistant Choroidal Neovascularization Associated with Presumed Ocular Histoplasmosis Syndrome

    No full text
    Presumed ocular histoplasmosis syndrome (POHS) is a clinical entity that is characterized by small, round, discrete, macular or mid peripheral atrophic (punched out) chorioretinal lesions (histo spots), peripapillary scarring, choroidal neovascularization (CNV), and the absence of anterior uveitis and vitritis. Diagnosis of this disorder is based upon characteristic clinical findings and a positive histoplasmin skin test or residence in an endemic region for Histoplasma capsulatum. There is no active systemic disease during diagnosis of POHS. Disciform scarring and macular CNV secondary to POHS is a well-known complication which leads to loss of visual acuity or visual disturbance. Without therapy, the visual prognosis in these patients is unfavorable. Submacular surgery, radiation, steroids, photodynamic therapy, and most recently anti-vascular endothelial growth factor therapy are current therapeutic options for this condition. We report a case with persistent CNV secondary to POHS in a middle-aged woman with moderate myopia and the clinical course of treatment with multiple intravitreal ranibizumab (Lucentis®, Novartis) injections

    Enteral Nutrition Target of Critical Patients in The Intensive Care Unit

    No full text
    Amaç: Beslenme desteği, yoğun bakım ünitesindeki (YBÜ) hastaların tedavisinin önemli bir parçası olup enteral beslenme ilk tercih edilen yoldur. Bu çalışmada, yoğun bakım ünitemize başvuran hastalar için beslenme desteği başlama zamanı, beslenme hedefine ulaşma düzeyi, bunun sürdürülebilirliği ve hedefe ulaşmada karşılaşılan nedenlerin araştırılması planlandı.Çalışma planı: Çalışmaya Acil Yoğun Bakım Ünitesinde 01.01.2017 ve 31.12.2018 tarihleri ​​arasında takip edilen 18-90 yaş arası yetişkin hastalar dahil edildi ve çalışma retrospektif olarak planlandı. Hastaların demografik özellikleri, beslenme desteği başlama zamanı, hedefe ulaşma zamanı, enteral beslenme sırasında karşılaşılan beslenmeyi durdurma nedenleri değerlendirildi.Bulgular: 152 hasta analiz edildi ve enteral beslenen 49 hasta araştırıldı. Hastalarda enteral beslenme desteği nazogastrik tüp (% 93) ve perkütan endoskopik gastrostomi (PEG) (% 7) ile sağlandı. Enteral beslenmeye başlama süresi ortalama 10.3 (± 8.6) saat olarak bulundu. Hedefe ulaşmak için ortalama süre, hastaların %96'sında 14,1 (± 5,9) saat olarak gözlendi. 2 hastada, kusma ve aşırı gastrik rezidü volüm nedeniyle hedef doza ulaşılamadı. Otuz (% 61) hastada beslenme sırasında problem yaşandı ve enteral beslenme kesintiye uğradı.Sonuç: 48 saatten fazla yoğun bakımda yatan kritik hastalar yetersiz beslenme için risk altında sayılmalıdır. Yoğun bakıma yatan hastalarda, ağızdan alım yoksa 48 saat içinde enteral beslenmeye başlanılması önerilir (erken enteral beslenme). Anahtar Sözcükler: erken enteral beslenme, beslenme hedefi, malnütrisyo

    Otopsi Öncesi Doğru Bilgilenmenin Önemi Bir Olgu Sunumu

    No full text
    Cesedin otopsi yapılmak üzere bir başka merkeze gönderildiği durumlarda, olay yeri inceleme ve adli ölü muayenesi kayıtları çok önemlidir. Bu kayıtların eksik ve/veya hatalı olduğu durumlarda ciddi sorunlar yaşanır. Ölenin yakınlarının otopsi sırasında hazır bulunması, otopsiyi yapacak hekimin ölen hakkında tıbbi öykü ve olay hakkında ek bilgi alması açısından yararlıdır. Sunulan olguda, cumhuriyet savcısı ve pratisyen hekim tarafından düzenlenmiş olay yeri incelemesi ve adli ölü muayenesi tutanağında, ölenin travmaya uğradığına dair herhangi bir bilgi yer almamaktadır. Otopsi yapılmak üzere cesedin gönderildiği merkezde ölenin yakınlarından alınan öyküde, kişinin birkaç gün önce bir kavgaya karıştığı öğrenilmiştir. Otopsi sonucunda ölüm nedeninin ince bağırsak perforasyonu sonucu gelişen peritonit olduğu, yol açan etken hakkmda yapılacak incelemeler sonucu görüş belirtileceği kararma varılmıştır. Daha sonra düzenlenen ek raporda, ince bağnsak delinmesinin travma kökenli olduğu belirtilmiştir. Olgu bazmda, olayın yorumlanması ve doğru tanı koyulabilmesi için otopsi öncesi doğru bilgilenmenin önemine dikkat çekilmiştir. Otopsi, adli açıdan ölüm olaymın araştmlmasının sadece bir bölümü oluşturur. Sonradan sorulabilecek sorularm doğru bir biçimde yorumlanabilmesi için, ölüm öncesi dönemdeki olaylar, olay yeri, kişinin tıbbi ve sosyal öyküsü çok önemlidir. Anahtar kelimeler: Olay yeri incelemesi, otopsi, tıbbi öyk

    Boyun Kesilerinde Medikolegal Yaklaşım Bir Olgu Sunumu

    No full text
    Boyun kesileri nadir görülen olgulardır. Bu tip olgular acil tıbbi müdahale kapsamında değerlendirilir ve tedavileri gerçekleştirilir. Çoğunlukla ölümcül olmakla birlikte müdahale hızı ve yaranın özelliklerine göre sonuç ortaya çıkar. Boyun kesilerinde diğer önemli bir nokta da adli tıbbi olarak yaralanmanın orjininin tespitidir. Cinayet, intihar ve kaza ayrımı açısından değerlendirilen bu olgularda ayırım için multidisipliner çalışma gerekir. Bu olgu sunumunda intihar amaçlı boyun kesisi ile başvuran erkek bir olgu sunulmuş ve boyun kesisi olgularına multidisipliner yaklaşımın önemi ve adli tıbbi yaklaşımın sunulması amaçlanmıştır. Anahtar kelimeler: Boyun kesisi, intihar, adli tı

    Darüşşafaka’nın yetiştirdiği önemli insanlar

    No full text
    Ankara : İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Tarih Bölümü, 2015.This work is a student project of the The Department of History, Faculty of Economics, Administrative and Social Sciences, İhsan Doğramacı Bilkent University.by Pamuk, Fatih

    Nazal Fraktürlerin Değerlendirilmesi ve Adli Tıp Yaklaşımı

    No full text
    Bu çalışmada kliniğimize başvuran nazal fraktür olgularının değerlendirilmesi ve nazal fraktürlerde güncel adli tıbbi yaklaşımın sunulması amaçlanmıştır. Bu amaçla Ocak 2009-Ocak 2010 tarihleri arasında kliniğimize maksillofasyal fraktür ile başvuran olgulardan nazal fraktür tanısı alan ve tedavi edilen hastalar geriye dönük olarak değerlendirilmiştir.Çalışmamızda toplam 580 olgu saptandı. Nazal fraktür sıklığı tüm maksillofasyal kırıklar arasında %84,9’ du (n:580/683). Ortalama başvuru yaşı 28,4 idi (8 ay-84 yaş). Olguların 479’ u (%82,6) erkek iken 101 ’i (%17,4) kadındı. En sık rastlanan 3 neden etkili eylem (n:216, %37,2), düşme (n:122, %21) ve araç içi trafik kazası (n:34, %5,9) idi. Fraktürlerin 41’ i (%7,1) açık kırıkken, 539T (%92,9) kapalı fraktürlerdi. Kapalı fraktürler arasında 205 (%35,3) hastada deplase nazal fraktür saptanırken deplase olmayan nazal fraktür sayısı 334 (%57,6) idi. Nazal fraktürler maksillofasyal travmalar içinde sık rastlanılır ve erken dönem komplikasyonlar dışında uzun dönemde burun yapısında değişikliğe neden olabilir. Etyoloji sıklıkla etkili eylem, trafik veya iş kazası gibi nedenler olduğundan tüm olguların kayıt altına alınması ve bu olgularda güncel adli tıbbi yaklaşımın bilinmesi önemlidir. Anahtar kelimeler: Nazal fraktür, etyoloji, adli tı

    S-38: Grekoromen Stil Güreş Yapan Sporcularda Vertimax Çalışmalarının Anaerobik Güce ve Bacak Kuvvetine Etkisi

    No full text
    Bu çalışmanın amacı grekoromen stil güreş yapan sporcularda vertimax çalışmalarının anaerobik güce ve bacak kuvvetine etkisinin belirlenmesidir. Çalışmaya 18-25 yaşları arasında, aktif olarak en az üç yıldır spor yapan ve müsabakalara katılan grekoromen stil güreşçilerden oluşan 32 erkek sporcu katılmıştır. Erkek sporculardan 17 ‘si deney grubunda yer alırken 15 ‘i ise kontrol grubu olarak yer almaktadırlar. Deney grubunda yer alan katılımcıların boy değerleri (n=17) 175,82 ± 6,92 cm, vücut ağırlığı (n=17) 75,88 ± 10,67 kg; kontrol grubunda ise (n=15) 177,4 ± 5,47 cm, vücut ağırlığı (n=15) 75,6 ± 10,35 kg olarak tespit edilmiştir. Katılımcıların vertimax platformunda haftada üç gün toplamda sekiz haftalık uygulanan direnç egzersizleri sonucunda çalışma öncesi ve sonrası anaerobik güç ve bacak kuvvet değerleri tespit edildi. İki yönlü varyans analizi (two-way repeated measures of ANOVA) sonucunda, deney ve kontrol grubu sporcuların wingate testine ait absolute anaerobik güç (F=16.352; p<0.05), relatif anaerobik güç (F=17.149; p<0.05), absolute anaerobik kapasite (F=9.581; p<0.05) ve relatif anaerobik kapasite (F=12.281; p<0.05) ön test ve son test değerleri arasında ve sağ bacak ekstansiyon (F=37.308; p<0.05), sol bacak ekstansiyon (F=160.340; p<0.05), sağ quadriceps (F=25.153; p<0.05) ve sol quadriceps (F=12.688; p<0.05) kuvvetine ait ön test ve son test değerleri arasında GrupXZaman etkileşimi anlamlı bulunmuştur. Sonuç olarak vertimax platformunda uygulanan direnç antrenmanlarının anaerobik güç ve bacak kuvveti değerleri üzerinde olumlu yönde etkisi olduğu görülmüştür
    corecore