48 research outputs found

    Laparoskopik kolesistektomide karbondioksit pnömoperitoneumun beyin natriüretik peptid ve troponin I üzerine etkileri

    Get PDF
    Bu çalışmanın amacı, LK sırasında CO2 pnömoperitoneumun BNP ve cTnI içeren kardiyak belirteçler üzerine etkisini araştırmaktır.Amaç: Bu çalışmanın amacı laparoskopik kolesistektomi sırasında karbondioksit pnömoperitoneumun beyin natriüretik peptid BNP ve troponin I’yı cTnI içeren kardiyak belirteçler üzerine etkisini araştırmaktır. Gereç ve yöntem: Hastalar; laparoskopik kolesistektomi uygulanan hastalar Grup I ve genel anestezi altında diğer cerrahi işlem uygulanan hastalar Grup II olarak iki gruba ayrıldı. Kan örnekleri preoperatif, peroperatif dönemde ve ameliyatın 24. saatinde alındı. Troponin I ve BNP düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Hiçbir hastada ameliyat sırasında elektrokardiyografide akut ST değişikliği saptanmadı. Grup I’de ameliyattın 24. saatindeki BNP düzeyleri hem preoperatif hem de peroperatif dönem BNP düzeylerinden anlamlı yüksek bulundu. Grup II’nin BNP düzeyleri değerlendirildiğinde aralarında anlamlı fark saptanmadı. Grup I ve II’de cTnI düzeyleri arasında anlamlı fark saptanmadı. Sonuç: Laparoskopik kolesistektomiye bağlı pnömoperitoneum kardiyak iskemik olaya yol açmadan hemodinamik değişlikliğe yol açmaktadı

    Secondary sulfonamides as effective lactoperoxidase inhibitors

    Get PDF
    Secondary sulfonamides (4a–8h) incorporating acetoxybenzamide, triacetoxybenzamide, hydroxybenzamide, and trihydroxybenzamide and possessing thiazole, pyrimidine, pyridine, isoxazole and thiadiazole groups were synthesized. Lactoperoxidase (LPO, E.C.1.11.1.7), as a natural antibacterial agent, is a peroxidase enzyme secreted from salivary, mammary, and other mucosal glands. In the present study, the in vitro inhibitory effects of some secondary sulfonamide derivatives (4a–8h) were examined against LPO. The obtained results reveal that secondary sulfonamide derivatives (4a–8h) are effective LPO inhibitors. The Ki values of secondary sulfonamide derivatives (4a–8h) were found in the range of 1.096 × 10−3 to 1203.83 µM against LPO. However, the most effective inhibition was found for N-(sulfathiazole)-3,4,5-triacetoxybenzamide (6a), with Ki values of 1.096 × 10−3 ± 0.471 × 10−3 µM as non-competitive inhibition

    Prenatal dönemde multiplex kantitatif fluoresan PCR (QF-PCR) tekniği ile yaygın kromozomal anoploidilerin tespiti: Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi deneyimi

    Get PDF
    Amaç. Kantitatif fluoresan polimeraz zincir reaksiyonu (quantitative fluorescent polymerase chainreaction, QF-PCR) insanda major sayısal anoploidi nedeni olan kromozom 13, 18, 21, X ve Ykromozomlarının küçük ardıl tekrar (short tandem repeat, STR) analizi ile hızlıkimliklendirilmesine olanak sağlayan bir yöntemdir. Araştırmada, üçlü test pozitifliği ve diğernedenlerle riskli kabul edilen gebeliklerde QF-PCR tekniği kullanılarak fetal kromozomlarda STRanalizi yapılmış, yöntemin prenatal tanıdaki yeri ve önemi tartışılmıştır. Yöntem. Toplam 300 adetriskli gebelik analiz edilmiş olup analizlerin tamamında fetal amniyotik mayii (15 mL)kullanılmıştır. Bu amaçla Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve DoğumAnabilim Dalı tarafından analiz için gönderilen fetal amniyotik mayiinin RPM1640 besi ortamındasolid hücre kültürü ile karyotip karyogram ve QF-PCR ile STR analizleri yapılmıştır. STR analiziçin yaklaşık 05-1 mL amniyotik mayii örneğinden izole edilen total genomik DNA kullanıldı.Fetal DNAlar uygun primerler kullanılarak kromozom 13, 18, 21, X ve Yye ait toplam 17 STRbölgesi fluoresan multiplex PCR yöntemiyle amplifiye edildi ve genotiplendirildi. Bulgular.Analiz için amniyotik mayii örneği gönderilen gebeliklerin 16-20 haftalık gebelikler oldukları veen önemli etiyolojik sebebin ise ileri anne yaşı olduğu tespit edildi. Sivas bölgesine aitlaboratuvarımıza gönderilen 300 adet amniyon mayii materyalinden 1 adet trizomi 13 (Patausendromu), 1 adet trizomi 18 (Edward sendromu), 5 adet trizomi 21 (Down sendromu) olmaküzere toplam 7 adet trizomik fetus tanısı kondu ve raporlandırıldı. Bu sonuçlar aynı zamandaamniyon hücre kültürü ile elde edilen karyotip analizi ile doğrulandı. Trizomik fetusların her ikiebeveynine fetus karyotipleri hakkında genetik danışma verildi. Sonuç. Prenatal tanıda QF-PCRyönteminin yararlılığı ortaya konmuş olup rutin prenatal tanıda güvenle kullanılabileceğigösterilmiştir

    Bir Devlet Hastanesi’nin Akut Apandisit Tecrübesi

    No full text

    Akut apandisitte Ca125, CA19.9 ve karsinoembriyonik antijen gibi tümör belirteçlerinin rolü

    No full text
    Amaç: Bu çalışmada, CA125, CA19.9 ve karsinoembriyonik antijen CEA gibi tümor belirteçlerinin serum değerlerinin akut apandisit AA tanısında herhangi bir değerinin olup olmadığı araştırıldı. Gereç ve yöntem: Akut apandisit tanısı ile ameliyat edilmiş 74 hasta ile 30 sağlıklı kişi bu çalışmaya dahil edildi. Histopatolojik inceleme sonrasında hastalar: akut fokal apandisit AFA , süpüratif, flegmenöz ve gangrenöz apandisiti içeren ilerlemiş akut apandisit AİA ve akut perfore apandisit APA olarak sınıflandırıldı. Tümör belirteçleri için kan örnekleri ameliyat öncesi dönemde alındı. Bulgular: Hastaların ve kontrol grubunun CA125, CA19.9 ve CEA düzeyleri sırasıyla 13,34±9,26 ve 13,33±8,73; 20,15±29,63 ve 12,75±17,6; 1,33±0.97 and 1,12±0,57 idi. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. CEA düzeyleri hem hastalarda hem de kontrol grubunda normal sınırlar içerisindeydi. Serum Ca125 düzeyi; 74 hastanın 3’ünde, 30 sağlıklı kişinin 1’inde; serum CA19.9 düzeyi ise hastaların 15’inde, sağlıklı kişilerin 2’sinde yüksekti. Ancak bu aradaki farklar istatistiksel olarak anlamlı değildi. CA125, CA19.9 ve CEA düzeyleri lökosit sayısı, nötrofil oranı, semptomların süresi ve patolojik alt gruplara göre değerlendirildiğinde ise CA 19.9 seviyesi semptom süresi ≤ 24 saat olan hastalarda; > 24 saat olanlara göre ve histopatolojik olarak AFA tanısı alanlarda APA tanısı alanlara göre daha yüksek bulundu. Sonuç: AFA ve semptom süresi ≤ 24 saat olan hastalarda serum CA 19.9 düzeyleri yüksek olmasına karşın, AA tanısında hala hikaye ve fizik muayenenin ana tanı yöntemi olduğu kanısına vardı

    The role of tumor markers including CA125, CA19.9 and carcinoembriyonic antigen in acute appendicitis

    No full text
    Bu çalışmada, CA125, CA19.9 ve karsinoembriyonik antijen (CEA) gibi tümor belirteçlerinin serum değerlerinin akut apandisit (AA) tanısında herhangi bir değerinin olup olmadığı araştırıldı. Gereç ve yöntem: Akut apandisit tanısı ile ameliyat edilmiş 74 hasta ile 30 sağlıklı kişi bu çalışmaya dahil edildi. Histopatolojik inceleme sonrasında hastalar: akut fokal apandisit (AFA), süpüratif, flegmenöz ve gangrenöz apandisiti içeren ilerlemiş akut apandisit (AİA) ve akut perfore apandisit (APA) olarak sınıflandırıldı. Tümör belirteçleri için kan örnekleri ameliyat öncesi dönemde alındı. Bulgular: Hastaların ve kontrol grubunun CA125, CA19.9 ve CEA düzeyleri sırasıyla 13,349,26 ve 13,338,73; 20,1529,63 ve 12,7517,6; 1,330.97 and 1,120,57 idi. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. CEA düzeyleri hem hastalarda hem de kontrol grubunda normal sınırlar içerisindeydi. Serum Ca125 düzeyi; 74 hastanın 3'ünde, 30 sağlıklı kişinin 1'inde; serum CA19.9 düzeyi ise hastaların 15'inde, sağlıklı kişilerin 2'sinde yüksekti. Ancak bu aradaki farklar istatistiksel olarak anlamlı değildi. CA125, CA19.9 ve CEA düzeyleri lökosit sayısı, nötrofil oranı, semptomların süresi ve patolojik alt gruplara göre değerlendirildiğinde ise CA 19.9 seviyesi semptom süresi 24 saat olan hastalarda; 24 saat olanlara göre ve histopatolojik olarak AFA tanısı alanlarda APA tanısı alanlara göre daha yüksek bulundu. Sonuç: AFA ve semptom süresi 24 saat olan hastalarda serum CA 19.9 düzeyleri yüksek olmasına karşın, AA tanısında hala hikaye ve fizik muayenenin ana tanı yöntemi olduğu kanısına vardıkThe aim of this study is to clarify if the tumor markers including CA125, CA 19.9 and carcinoembriyonic antigen (CEA) concentrations have any role in the diagnosis of acute appendicitis (AA). Material and methods: 74 patients with diagnosis of AA and 30 healthy persons were enrolled in this study. The patients were categorized as acute focal appendicitis (AFA), acute advanced appendicitis (AİA) including acute supurative, phlegmonous and gangrenous appendicitis, and acute perforated appendicitis (APA) according to the results of histopathological examination. Serum samples were obtained during preoperative period. Results: The CA125; CA19.9; and CEA levels of the patients and control group were 13.34±9.26 and 13.33±8.73; 20.15±29.63 and 12.75±17.6; 1.33±0.97 and 1.12±0.57, respectively. These differences between the levels of tumor markers in study and control groups were not significant statistically. CEA levels were in normal limits in both the patients' and control group. Although serum CA125 levels were high in 3 of 74 patients and 1 of 30 healthy persons and serum CA19.9 levels were high in 15 of the patients and 2 of the healthy per- sons, these differences were not significant. When serum CEA, CA125 and CA19-9 levels of patients were analyzed according to leu- kocyte count, neutrophil rates, duration of symptoms, and pathologic subgroup; the serum CA19.9 levels of the patients with duration of symptoms > 24 hours were higher than the patients with the duration of the symptoms 24 hour

    The role of tumor markers including CA125, CA19.9 and carcinoembriyonic antigen in acute appendicitis

    No full text
    Bu çalışmanın amacı, LK sırasında CO2 pnömoperitoneumun BNP ve cTnI içeren kardiyak belirteçler üzerine etkisini araştırmaktır.Amaç: Bu çalışmanın amacı laparoskopik kolesistektomi sırasında karbondioksit pnömoperitoneumun beyin natriüretik peptid (BNP) ve troponin I'yı (cTnI) içeren kardiyak belirteçler üzerine etkisini araştırmaktır. Gereç ve yöntem: Hastalar; laparoskopik kolesistektomi uygulanan hastalar (Grup I) ve genel anestezi altında diğer cerrahi işlem uygulanan hastalar (Grup II) olarak iki gruba ayrıldı. Kan örnekleri preoperatif, peroperatif dönemde ve ameliyatın 24. saatinde alındı. Troponin I ve BNP düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Hiçbir hastada ameliyat sırasında elektrokardiyografide akut ST değişikliği saptanmadı. Grup I'de ameliyattın 24. saatindeki BNP düzeyleri hem preoperatif hem de peroperatif dönem BNP düzeylerinden anlamlı yüksek bulundu. Grup II'nin BNP düzeyleri değerlendirildiğinde aralarında anlamlı fark saptanmadı. Grup I ve II'de cTnI düzeyleri arasında anlamlı fark saptanmadı. Sonuç: Laparoskopik kolesistektomiye bağlı pnömoperitoneum kardiyak iskemik olaya yol açmadan hemodinamik değişlikliğe yol açmaktadır.The purpose of this study is to investigate the effects of carbondioxide pneumoperitoneum on brain natriuretic peptide (BNP) and cardiac markers including troponin I (TnI) during laparoscopic cholecystectomy (LC). Material and methods: Patients performed LC were grouped as Group I and patients performed different surgical procedures under general anesthesia were grouped as Group II. Blood samples were obtained in preoperative and peroperative periods and 24 hours after the surgery, Troponin I and BNP levels were measured. Results: Acute ST segment changes in the electrocardiography were not determined in any patient during the operation. For Group I, the BNP levels at the 24th hour of the operation was significantly higher than both preoperative and peroperative periods whereas there were no significant differences in BNP levels in Group II. Between Group I and II no significant differences in cTnI levels were determined. Conclusion: Pneumoperitoneum due to LC causes hemodynamic changes without lead- ing to any cardiac ischemic conditions
    corecore