8 research outputs found
İleri yaş monoartritle başvuran psödogut olgusu
Kalsiyum pirofosfat dihidrat depolanma hastalığı KPPD olarak bilinen psödogut eklem aralığında kristal birikimi ile seyreden romatolojikbir hastalıktır. KPPD kristal depolanma hastalığı sıklıkla ileri yaşta aralıklı artrite neden olan bir hastalıktır. KPPD en sık olarak diz, el bileği, omuz ve kalça eklemlerini tutar. Hiperparatiroidizm, hemokromatozis, hipomagnezemi, hipofosfatemi KPPD ile ilişkilidir. İleri yaşta monoartritle başvuran hastalarda KPPD ayırıcı tanıda düşünülmelidir. Bu çalışmada KPPD ve paratiroid adenomu saptanan olgu sunulmaktadı
Dermatomiyozit ve Lenfoma Birlikteliği
Dermatomiyozit, progresif seyirli proksimal kas güçsüzlüğü ve özgül deri bulgularıyla karakterize idiyopatik inflamatuvar bir miyopatidir. İdiyopatik miyozitler ile kanser ilişkisi iyi bilinmekle birlikte, özellikle dermatomiyozitli hastalar eşlik eden malignite açısından en yüksek riske sahiptir. İleri yaş, yaygın ve şiddetli deri tutulumu, nekrotik deri lezyonları, hızlı ilerleyen şiddetli kas güçsüzlüğü ve serum kreatin kinaz seviyesindeki yükseklik kanser görülme riskini artırmaktadır. En sık rastlanan maligniteler over, akciğer, meme, mide ve kolorektal kanserdir. Dermatomiyozit ile ilişkili hematolojik malignitesi daha az görülmekle birlikte hastaların prognozu kötüdür. Dermatomiyozit hastalarına lenfomanın da eşlik edebileceği bu olgumuzda vurgulanmak istenmişti
Anca İlişkili Vaskülitlerde Tek Merkez Deneyimi
Giriş-Amaç: Anti-nötrofil sitoplazmik antikor (ANCA) ilişkili küçük damar vaskülitleri granülomatöz polianjjiitis(GPA), eozinofilik granülomatöz polianjiiitis(EGPA) ve mikroskopik polianjiitistir(MPA). Bu çalışma ile kliniğimizde takip edilen ANCA ilişkili vaskülit sıklığı ve tedavi cevapları değerlendirilmiştir.
Gereç-Yöntem: Bu çalışma retrospektif olarak Ocak 2015-Aralık 2018 arasında yapıldı. Çalışmaya 18 yaş üstü 2012 Chapel Hill sınıflamasına göre ANCA ilişkili vaskülit tanısı alan hastalar alındı.
Bulgular: Kliniğimizde 18 tane ANCA ilişkili vaskülit hastası retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların 12’si kadın, 6’sı erkekti. Hastaların yaş ortalaması 57.8 olarak bulundu. Hastaların 2 tanesi EGPA, 3 tanesi MPA, 13 tanesi GPA tanısı ile izlendiği görüldü. GPA tanısı ile izlenen hastaların 11 tanesi sistemik tutulumla, 2 tanesinin sınırlı tutulumla seyrettiği gözlendi. GPA tanısı ile izlenen hastalarda en sık tutulumun %76 ile akciğer tutulumu, 2. sıklıkta %53 oranında böbrek tutulumu olduğu tespit edildi. MPA ile izlenen hastaların 2 hastada böbrek tutulumu, 2 hastada akciğer tutulumu olduğu saptandı. EGPA tanısı ile izlenen hastaların 2 tanesinde akciğer tutulumu olduğu gözlendi. RF ve ANA pozitifliği GPA’da en yüksek tespit edildi. ANCA ilişkili vaskülitlerde indüksiyon tedavisinde pulse steroid ve siklofosfamid ile kombine olarak verildiği gözlendi. 3 GPA hastasının nüks olduğu ve nüks olan hastaların rituksimab ile izlendiği görüldü.
Tartışma-Sonuç: ANCA ilişkili vaskülitlerin klinik ve tedavisi benzerdir. ANCA ilişkili vaskülitlerin tedavisinde kısa sürede remisyon sağlanmalıdır. ANCA ilişkili vaskülitlerin takibinde nüks önemli bir problemdir. Nüks eden olgularda rituksimab tercih edilebilir
Sjögren sendromu ve granülomatöz polianjiitis birlikteliği gösteren bir olgu
Sjögren Sendromu SjS öncelikle gözyaşı ve tükrük bezleri olmak üzere tüm ekzokrin bezlerin lenfositit infiltrasyonu ile karakterize kronik, sistemik ve otoimmün bir hastalıktır. Kserostomi ve kseroftalmi tablosu hastalığın ana belirtisi olmakla ile birlikte kas iskelet, pulmoner, gastrointestinal, hematolojik, dermatolojik, böbrek ve sinir sistemine uzanan geniş bir yelpazede bozukluğa neden olur. Lökositoklastik vaskülit SjS de sık görülen kutanöz vaskülit tipidir.Granülamatöz polianjitis GPA nedeni belli olmayan, genellikle küçük veya orta boy damarları tuttuğu gibi sistemik tutulum da yapabilen, nekrotizan granülomatöz tipte bir vaskülittir. GPA, alt-üst solunum yolları, böbrek ve diğer organları tutabilmektedir. Özellikle deri lezyonları önemli bir tutulum şeklidir. Hastalık seyrinde optik sinir iskemisine bağlı retroorbital psödotümör gelişebilmektedir. Burada SjS tanısı ile takip edilirken lökositoklastik vaskülit gelişen beyin görüntülemesinde psödotümör orbita saptanmışolan 48 yaşında bir kadın hasta tartışılmıştır. SjS ve GPA birlikteliğine çok sık rastlanılmamaktadır. Bu olgu, bu nadir birlikteliğe değinilmek için sunulmuştur. Psödotümör orbita ile prezente olan hastalarda GPA‘nın ayırıcı tanıda akılda tutulması, erken teşhis, tedavi ve komplikasyonların önlenmesi açısından önemlidi
Dirençli granülomatöz polianjiitis olgusu
Vaskülitler, kan damarlarının inflamatuvardestrüksiyonu ile karakterize heterojen bir grup hastalıktır. Vaskülitler tutulan damar özelliğine göre klinik bulgu verebilir. Primer vaskülitler damar tutulum özelliklerine göre büyük, orta ve küçük damar vasküliti olarak ayrılır. Granülomatöz polianjiitis GPA ANCA ilişkili küçük damar vaskülitidir. GPA sınırlı ve sistemik tutulumla seyredebilir. Bu olgu, akciğer tutulumu olan sistemik ve sınırlı GPA olgularında tedavive yan etkileri paylaşmak için sunulmuştu
Lökositoklastik vaskülitli hastaların demografik, etyolojik ve klinik özellikleri tek merkez deneyimi
ÖZ Amaç:
Lökositoklastik vaskülit, primer deri tutulumu ile seyreden, esas olarak
post kapiller venülleri
etkileyen bir küçük damar vaskülit formudur. Etiyolojide ilaçlar, enfeksiyonlar, maligniteler,
sistemik inflamatuvar hastalıklar gibi çeşitli nedenler yer almaktadır. Ancak
olguların bir kısmında neden
saptanamamakta ve bu olgular idiyopatik olarak değerlendirilmektedir. Klinik olarak özellikle alt ekstremitelerde sınırlı
palpe edilebilen purpuralar ile karakterize olup,
nadiren yaygın tutulum da gözlenebilmektedir. Bu çalışmada, kliniğimizde lökositoklastik
vaskülit tanısı almış hastalarda etiyolojik faktörler, demografik ve klinik özelliklerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç
ve Yöntemler: Çalışmaya Ocak 2018 - Nisan
2019 arasında Romatoloji Bilim Dalında 2012 Uluslararası Chapel Hill
Toplantısına göre lökositoklastik vaskülit tanısı konulan
40 hasta dahil edildi. Çalışmaya 18 yaş üstü hastalar dahil edildi.
Hastaların epidemiyolojik, klinik,
laboratuar bulguları ve tedavi bilgileri retrospektif olarak dosya kayıtları
incelenerek elde edildi.Bulgular: Kırk hastanın (25 kadın, 15 erkek)
yaş ortalaması 48.02±19.9 olduğu tespit edildi. Kutanöz lezyonlar en sık alt
ekstremite yerleşimli, palpe edilebilen purpurik
papül-plaklar şeklindeydi ve lezyonlara en sık eşlik eden semptomun kaşıntı olduğu saptandı.
Hastaların %37.5 ’inde herhangi
bir etyolojik neden saptanmamasına karşın,
kalan hastaların %25’inde
enfeksiyon ve/veya ilaç kullanımı öyküsü
mevcuttu. Hastaların % 37.5’ine malignite
ve romatizmal hastalık eşlik ediyordu.
Sistemik kortikosteroidler en sık tercih
edilen tedavi seçeneğiydi.
Sonuç: Lökositoklastik vaskülit çoğunlukla ilaçlar ve enfeksiyon tarafından tetiklenen, malignite ve romatolojik
hastalıkların da eşlik edebileceği iyi seyirli, kendi kendini sınırlayan bir hastalıktır. Altta yatan etiyolojinin belirlenmesi tedavide önemli bir basamak
olmakla birlikte sistemik kortikosteroidler de etkin
bir tedavi seçeneğidir
İnflamatuar Romatizmal Hastaların Tedaviyi Bırakma ve İlaç Dışı Tedavilere Başvuru Yönteminin Değerlendirilmesi
Amaç: İnflamatuar romatizmal hastalıklar her yaşta görülebilen remisyon ve alevlenmelerle seyreden kronik hastalıklardır. Bu anket çalışması, hastaların tedavilerini kesmelerine etki eden faktörleri araştırmak ve hangi tedavi yöntemlerini seçtiklerini belirlemek amacıyla düzenlenmiştir.Gereç ve Yöntem: Bu çalışma Ocak 2019-Aralık 2019 arasında Romatoloji Bilim Dalında yapıldı. Çalışmaya 18 yaş üzeri hayatının bir döneminde tedavisini kesen 150 hasta alındı. Çalışmaya romatoid artrit, ankilozan spondilit, bağ doku hastalığı tanısı olan hastalar dahil edildi. Bulgular: Kliniğimizde değerlendirilen 150 hastanın 101 tanesi kadın, 49 tanesi erkekti. Hastaların yaş ortalaması 46 olarak bulundu. Hastaların tanılarına göre değerlendirildiğinde romatoid artrit %50, ankilozan spondilit %19,3, bağ doku hastalığı %14, diğerleri %16 bulundu. Hastaların tedaviyi kesme nedeni en sık ilaç ilaç yan etkisi %32,7 olup diğerleri sosyal güvenlik sorunları %23,3, hastalığın iyileştiğini düşünme %16, tedaviye inanmama %12,7, hamilelik %6, görsel medya %3, tamamlayıcı ve alternatif tıb (TAT) %6, diğerleri %2 olarak bulundu. Hastaların eğitim düzeyi, yaşadığı yer, tanı farklılıkları ile medikal tedaviyi kesme ilişkisi bulunmadı. Tedaviyi kesen hastaların %80,6’sı hiçbir ilaç almadığı %19,4’ü TAT yöntemlerine başvurduğu bulundu. En sık kullanılan TAT yöntemi %68 bitkisel yöntemdi.Medikal tedaviyi kesen hastalarda alternatif tedavi seçimi ile eğitim, yaşadığı yer arasında ilişki bulunmadı. Medikal tedaviyi kesen romatoid artrit hastalarında %72, ankilozan spondilit hastalarında %65,5, bağ doku hastalığında %57,1 oranında ilk 6 ay içinde hastalık alevlenmesi gözlendi. Tartışma-Sonuç: İnflamatuar romatizmal hastalarında hayatının bir döneminde tıbbi tedaviyi bırakarak takip dışı kaldığı gözlenmiştir. Bu nedenle hastalar medikal tedavinin sürekli olması gerektiği ve ilaçların hastalık üzerinde etkileri konusunda bilgilendirilmelidir. Medikal tedaviyi kesen hastaların ilk 6 ayda hastalık alevlenmesi nedeniyle medikal tedaviye başladığı gözlenmiştir