54 research outputs found

    Surgical Results in Temporal Lobe Epilepsies Due to Structural Lesions

    Get PDF
    Objective:Temporal lobe epilepsy (TLE) is the most common localization-related epilepsy syndrome in adults. The aim of this study was to determine the long-term efficacy of epilepsy surgery in patients with TLE with focal lesions and to evaluate the predictive factors for seizure-free status after surgery.Methods:Among 109 patients aged more than 17 years, 26 cases with a postoperative follow-up period of at least 2 years and who underwent anterior temporal lobectomy and lesionectomy were included in the study. Each patient was evaluated with a detailed history, video-electroencephalography (EEG), neuroimaging, and postsurgical outcomes according to Engel classification to predict postsurgical seizure freedom.Results:Patients with chronic TLE (n=26) associated with structural lesions were included in the study. According to Engel’s classification, the seizure freedom rate was found to be 92.3% in the first year and 80.8% in the second year after surgery. At the postoperative 2nd year, demographic parameters, disease duration before surgery, mean age of patients, presence of focus to bilateral tonic-clonic seizure, EEG, video EEG monitoring, clinical lateralization, scanning results, surgical technique, and histopathological diagnosis did not demonstrate a significant difference between the seizure-free (Engel’s class I) and non-seizure-free groups (Engel’s class II, III, IV) (p>0.05).Conclusion:Refractory epilepsy surgery for temporal lobe tumors often offers complete seizure freedom. Complete surgical excision of the epileptogenic region is of great importance for achieving seizure-freeness

    Evaluation of patients with fibrotic interstitial lung disease: Preliminary results from the Turk-UIP study

    Get PDF
    OBJECTIVE: Differential diagnosis of idiopathic pulmonary fibrosis (IPF) is important among fibrotic interstitial lung diseases (ILD). This study aimed to evaluate the rate of IPF in patients with fibrotic ILD and to determine the clinical-laboratory features of patients with and without IPF that would provide the differential diagnosis of IPF. MATERIAL AND METHODS: The study included the patients with the usual interstitial pneumonia (UIP) pattern or possible UIP pattern on thorax high-resolution computed tomography, and/or UIP pattern, probable UIP or possible UIP pattern at lung biopsy according to the 2011 ATS/ERSARS/ALAT guidelines. Demographics and clinical and radiological data of the patients were recorded. All data recorded by researchers was evaluated by radiology and the clinical decision board. RESULTS: A total of 336 patients (253 men, 83 women, age 65.8 +/- 9.0 years) were evaluated. Of the patients with sufficient data for diag-nosis (n=300), the diagnosis was IPF in 121 (40.3%), unclassified idiopathic interstitial pneumonia in 50 (16.7%), combined pulmonary fibrosis and emphysema (CPFE) in 40 (13.3%), and lung involvement of connective tissue disease (CTD) in 16 (5.3%). When 29 patients with definite IPF features were added to the patients with CPFE, the total number of IPF patients reached 150 (50%). Rate of male sex (p<0.001), smoking history (p<0.001), and the presence of clubbing (p=0.001) were significantly high in patients with IPE None of the women <50 years and none of the men <50 years of age without a smoking history were diagnosed with IPE Presence of at least 1 of the symptoms suggestive of CTD, erythrocyte sedimentation rate (ESR), and antinuclear antibody (FANA) positivity rates were significantly higher in the non-IPF group (p<0.001, p=0.029, p=0.009, respectively). CONCLUSION: The rate of IPF among patients with fibrotic ILD was 50%. In the differential diagnosis of IPF, sex, smoking habits, and the presence of clubbing are important. The presence of symptoms related to CTD, ESR elevation, and EANA positivity reduce the likelihood of IPF

    Varlık Dergisi’nde plastik sanat yazıları

    No full text
    Varlık, öz itibariyle fikir ve sanat dergisidir. İlk kez 15 Temmuz 1933'te Yaşar Nabi Nayır tarafından Ankara'da çıkarılmaya başlanmıştır. Politika, toplum, düşünce, edebiyat, sanat konularının yanında plastik sanatlara da yer veren dergi, Türk Plastik Sanatlarının gelişim ve değişim sürecini gözler önüne sermiştir. Varlık, savaş yılları ve ekonomik güçlükler nedeniyle biçim ve içerik açısından değişime uğramışsa da yayın hayatını günümüze kadar aralıksız sürdürmüştür. Yaşar Nabi 1946'da Ankara'dan İstanbul'a gelerek Varlık Yayınevi'ni kurmuştur. 1960'dan itibaren Varlık Yıllıkları yayınlanmış ve resim sanatı için önemli bir kaynak olmuştur. Yaşar Nabi'nin 1981'de vefatından sonra kızları Ekin ve Filiz Nayır tarafından derginin sürekliliği sağlanmıştır. 15 Temmuz 1933'de çıkan ilk sayısından 1999 Aralık ayına kadar taranan dergilerde, 1060 adet plastik sanat yazısı belirlenmiş ve 4 ayrı yöntemle ele alınmıştır. Genel Dizinde, dergideki sanat yazıları kısa ler halinde tarihsel gelişimine göre sıralanmıştır. Yazar Dizininde, yazarın tüm yazılarının sayfa numaraları verilmiştir. Konu Dizini; sanat yazıları ve plastik sanat yazıları olarak ayrılmış, plastik sanat yazıları da, resim, heykel, mimari, seramik, grafik, konferans ve kaligrafi alt başlıklarında değerlendirilmiştir. Kapak Ressamları Dizini, dergi kapağında resmi olan sanatçıların alfabetik dizilimidir. Ağırlıklı olarak sergi haberlerinin, resim sanatı ile ilgili yazıların ve eleştirilerin yer aldığı bu tezde; İhsan Akay, Nurullah Berk, Mustafa Baydar, Bedri Rahmi, Zahir Güvemli, Kaya Özsezgin, Yaşar Nabi, Gülseli İnal, İbrahim Ersaraç, Melih Cevdet Anday, Nahid Sırrı Örik, Mustafa Aslıer gibi yazar ve sanatçılar ön plana çıkmıştır. SUMMARY Varlık is essentially an art and idea journal. It was published for the first time in 15 july 1933, in Ankara by Yaşar Nabi Nayır . In addition to politics, public, idea, literature and art subjects it has pointed out the development and variation of Turkish Plastic Arts. Altough Varlık had changed in style and content because of war and economical difficulties, it has continued publishing life up to today. Yaşar Nabi came to İstanbul from Ankara in 1946 and established Varlık Publishing House. Sınce 1960, Varlık's yearbooks are established and has become an important source for painting art. After the death of Yaşar Nabi in 1981, his doughters, Ekin and Filiz Nayır provided the journels continuity. 1060 pieces plastic art articles is found and examined in four different methods since the first journal published in 15 July 1933, until February, 1999. In general index, page numbers are given to authors all articles. Subject index is seperated as art articles and plastic art articles and evaluated in subtitles of painting, sculpture, architecture, ceramics, graphics, conference, caligrophy. Cover painters index, is the alphabetical index of painters who has paintings on the cover of the journal. In this thesis, the news of exhibitions, the articles of painting art and reviews are especially included and the authors and the artists became to be in the most important as İhsan Akay, Nurullah Berk, Mustafa Baydar, Bedri Rahmi, Zahir Güvemli, Kaya Özsezgin, Yaşar Nabi, Gülseli İnal, İbrahim Ersaraç, Melih Cevdet Anday, Nahid Sırrı Örik, Mustafa Aslıer

    Okulöncesi öğretmenlerinin öz-yeterlik algılarının ve sınıf yönetimi stratejilerinin çocuk-öğretmen ilişkileri üzerindeki etkileri

    No full text
    Bu çalışmada, okulöncesi öğretmenlerinin öz-yeterlik algılarının ve sınıf yönetimi stratejilerinin, çocuk-öğretmen ilişkileri üzerindeki etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. 98 okulöncesi öğretmeni örneklemi oluşturmaktadır. Çalışmaya MEB'e bağlı bağımsız anaokullarında görev yapmakta olan 70 okulöncesi öğretmeni İzmir'den, 28 okulöncesi öğretmeni de Çanakkale'den katılmıştır. Öğretmenlerin çocuklarla kurdukları ilişkiyi algılama biçimlerini değerlendirmek için Öğrenci-Öğretmen İlişki Ölçeği, öğretmenlerin öz-yeterlik algılarını değerlendirmek için Öğretmen Öz-yeterlik Ölçeği, öğretmenlerin istenmeyen davranışlar karşısında kullandıkları sınıf yönetimi stratejilerini belirlemek için ise, Öğretmen Stratejileri Soru Formu kullanılmıştır. Bulgulara göre; öğretmenlerin öz-yeterlik algıları ve sınıf yönetimi stratejileri ile öğretmenlerin çocuklar ile kurdukları ilişkileri algılama biçimleri arasında farklı alt boyutlarda ve düzeylerde ilişki olduğu görülmektedir. Diğer bir bulgu ise; çocuk cinsiyetinin öğretmenin çocuk ile kurduğu ilişkiyi algılama biçimi üzerinde farklılaşma yaratırken, öğretmenin mesleki deneyiminin ve sınıflardaki çocuk sayısının çocuk ile kurduğu ilişkiyi algılama biçimi üzerinde anlamlı düzeyde etkili olmadığı yönündedir. Öğretmenlerin öz-yeterlik algıları ile sınıf yönetimi becerileri arasında da yüksek düzeyde anlamlı bir ilişkinin olduğu görülmüştür. Çalışma sonunda, öz-yeterlik algılarının ve istenmeyen davranışlar karşısında kullanılan sınıf yönetimi stratejilerinin, öğretmenin çocuk ile kurduğu ilişkiyi algılama biçimi üzerinde etkili olduğu saptanmıştır. Bu nedenle, çocuk-öğretmen arasındaki ilişkinin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır

    Yapısal Lezyonlara Bağlı Temporal Lob Epilepsilerinde Cerrahi Sonuçlar

    No full text
    Giriş: Epilepsinin primer tedavisi dünya çapında AEİ ile yapılmaktadır. Nöbetler birçok hastada kontrol altına alınsa da bazı ilaca dirençli epilepsisi olan hastalarda işe yaramamaktadır. Temporal lob epilepsisi bu ilaca dirençli epilepsilerin prototipini oluşturmaktadır. Cerrahi tedaviyle temporal lob epilepsisi olan hastalarda %80&#8223;lere varan oranlarda nöbetsizlik sağlanmaktadır. Biz bu çalışmada yapısal lezyon ilişkili kronik temporal lob epilepsili hastalarda prognostik faktörlerin, görüntüleme sonuçlarının, patoloji sonuçlarının cerrahi başarı oranlarına etkisini inceledik. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma, retrospektif -arşiv taraması çalışması- olarak düzenlendi. 2010-2015 yılları arasında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Epilepsi Merkezinde dirençli TLE tanısı alan ve cerrahi uygulanan hastalar incelendi. 17 yaş üstü, postoperatif takip süresi en az 2 yıl olan 26 olgu çalışmaya alındı. Tüm hastalara cerrahi öncesi aynı inceleme protokolleri uygulandı. Hastaların demografik özellikleri, görüntüleme sonuçları, uygulanan cerrahi prosedür, patoloji sonuçları ve Engel sınıflaması not edildi. Veri analizinde SPSS for Windows 21 (SPSS Inc.®, Chiago, USA) kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0,05 kabul edildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 26 dirençli TLE hastasının yaş ortalaması 32,31±7,72 olarak hesaplandı. Hastaların 14&#8223;ü (%53,8) kadındı. Bu hastaların %80,8&#8223;inin ikinci yıl Engel sınıflaması 1&#8223;di. Hastaların demografik özellikleri, görüntüleme sonuçları, uygulanan cerrahi teknik ve patoloji sonuçları ile Engel sınıflaması arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı (hepsinde p>0,05). Sonuç: Epilepsi cerrahisi, ilaca dirençli TLE hastalarında tercih edilebilecek tedavi yöntemidir. Cerrahi sonuçları etkileyen prognostik faktörler için daha fazla çalışma yapılmalıdır.&#288;ntroduction: All around the World, epilepsy&#8223;s primary treatment is anti-epileptic drugs. Even if most of seizures are controlled by AED, useless on some of the drug-resistant epilepsy patients. Temporal lobe epilepsy is the prototype of drug-resistant epilepsies. After epilepsy surgery, 80 % of patients have seizure-free episodes. In this study, we aimed to investigate the relationship between demographic characteristics, risk factors, imaging results, pathology results and surgery outcome on structural lesions related intractable temporal lobe epilepsy patients. Material Method: This study designed as retrospective archive research. The patients were investigated, diagnosed intractable temporal lobe epilepsy and performed surgery between 2010-2015 at Gazi Univercity Medical School Epilepsy Center. >17 years old 26 patients were included. The same research protochols were performed for all patients. Patients&#8223; demographic characteristics, risk factors, imaging results, pathology results, surgery technique and Engel classification was noted. All the statistical analyses were performed using the SPSS for Windows 21 (SPSS Inc.®, Chiago, USA). P values <0.05 were considered significant. Results: Included 26 patients&#8223; median age was 32,31±7,72. 53,8 % of them was women. 80.8% of the patients are Engel class 1 at second year. There is no significant relation between demographic characteristics, risk factors, imaging results, pathology results, surgery technique and Engel classification. Conclusion: Epilepsy surgery is a good choise treatment strategy for intractable drug-resistant temporal lobe epilepsy patients. More studies are needed for prognostic factors affecting the surgical outcome

    The relationships between classroom management strategies, self-efficacy beliefs, and child-teacher interactions

    No full text
    Araştırmada, okulöncesi öğretmenlerinin öz-yeterlik algılarının ve sınıf yönetimi stratejilerinin, çocuk-öğretmen ilişkileri üzerindeki etkilerinin öğretmenlerin mesleki deneyimleri, sınıflarındaki çocuk sayısı ve cinsiyeti değişkenleri açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışma, MEB’e bağlı bağımsız anaokullarında görev yapmakta olan İzmir’den 70, Çanakkale’den de 28 olmak üzere toplamü 98 okulöncesi öğretmeniyle yürütülmüştür. Öğretmenlerin çocuklarla kurdukları ilişkiyi algılama biçimlerini değerlendirmek için Öğrenci-Öğretmen İlişki Ölçeği, öğretmenlerin öz-yeterlik algılarını değerlendirmek için Öğretmen Öz-yeterlik Ölçeği, öğretmenlerin istenmeyen davranışlar karşısında kullandıkları sınıf yönetimi stratejilerini belirlemek için ise, Öğretmen Stratejileri Soru Formu kullanılmıştır. Bulgulara göre; öğretmenlerin öz-yeterlik algıları ve sınıf yönetimi stratejileri ile öğretmenlerin çocuklar ile kurdukları ilişkileri algılama biçimleri arasında farklı alt boyutlarda ve düzeylerde ilişki olduğu saptanmıştır. Çocuk cinsiyetinin öğretmenin çocuk ile kurduğu ilişkiyi algılama biçimi üzerinde farklılaşma yaratırken, öğretmenin mesleki deneyiminin ve sınıflardaki çocuk sayısının çocuk ile kurduğu ilişkiyi algılama biçimi üzerinde anlamlı düzeyde etkili olmadığı bulunmuştur

    Kırşehir Bölgesinde Farklı Yaş Gruplarında Hepatit A Virüs Seroprevalans Oranları ve Literatürün Değerlendirilmesi

    No full text
    Amaç: Hepatit A dünyada en sık izlenen enfeksiyon hastalıklarındandır. Bulaş fekal-oral yol ile olması nedeniyle hepatit A virüs (HAV) enfeksiyonu prevalansı bölgenin ekonomik gelişimi ile paraleldir. Bu çalışmada, eğitim ve araştırma hastanemize başvuran farklı yaş gruplarından hastalarda hepatit A seroprevalansının saptanması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntemler: Ocak 2009-Haziran 2013 yılları arasında Ahi Evran Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne başvuran hastaların serum örneklerinde Cobas 6000 (Roche, Germany) cihazı kullanılarak kemiluminesans mikropartikül immünoassay metodu ile anti-HAV IgM ve IgG antikorları incelendi. Hastalar 0-5, 6-10, 11-20, 21-30, 31-40, 41-50, 51-60, 61-70, ve 71 yaş üzeri olarak sınıflandırıldı ve değerlendirildi. İstatistiksel analiz SPSS 15.0 software kullanılarak yapıldı ve p değeri <0,05 altında ise anlamlı olarak kabul edildi.Bulgular: Anti-HAV IgM ve anti-HAV IgG pozitifliği sırasıyla %0,5 ve %87,3 idi. Anti-HAV IgM pozitifliği en yüksek 41-50 yaş grubunda, en düşük 0-5 ve 11-20 yaş grubunda belirlendi. Anti-HAV IgG pozitifliği ise en yüksek 0-5 yaş grubunda (%99,7), en düşük 11-30 yaş grubunda (%61) izlendi. Anti-HAV IgM pozitifliğine en sık Ağustos, Eylül ve Aralık ayında rastlandı.Sonuç: Bu çalışmada HAV prevalansı ülkemizde yapılan diğer çalışmalarla benzer bulunmuştur. HAV enfeksiyon prevalansının azaltılmasında aşılama programlarının yanı sıra sanitasyon uygulamalarının iyileştirilmesi gereklidir.Objective: Hepatitis A is one of the most common infectious diseases in the world. The prevalence of hepatitis A virus (HAV) infection correlates with the economic development of a region due to the transmission by fecal-oral route. In this study, we aimed to determine the seroprevalence of hepatitis A among patients of different age groups admitted to a training and research hospital.Materials and Methods: During the study period, January 2009-June 2013, serum samples of patients admitted to Ahi Evran University Research and Training Hospital were tested for anti-HAV IgM and IgG antibodies by the chemiluminescent microparticle immunoassay using Cobas 6000 (Roche, Germany) analyzer. The patients were divided into the age groups: 0-5, 6-10, 11-20, 21-30, 31-40, 41-50, 51-60, 61-70, and 71 years and over. The statistical analysis was performed using SPSS 15.0 software and a p value of less than 0.05 was considered statistically significant.Results: Anti-HAV IgM and anti-HAV IgG positivity rates were 0.5% and 87.3%, respectively. The highest anti-HAV IgM positivity was detected in the 41-50 age group and the lowest in the 0-5 and 11-20 age groups. The highest anti-HAV IgG positivity rate was observed in patients 0-5 years of age (99.7%) and lowest in those 11-30 years of age (61%). Anti-HAV IgM positivity rate was highest in August, September and December.Conclusion: In this study, the prevalence of HAV infection was found to be similar to that in previous studies performed in our country. It is clear that implementation of vaccination programs as well as improving sanitation practices are essential for decreasing the prevalence of the infection

    Comparison of cervico-vaginal colonization among sexually active women by intrauterine device use

    No full text
    corecore