Mısır (Zea mays L.) Fidelerinde YükSıcaklık stresi koşullarında fotosentetik pigmentler, antosiyanin içeriği ve antioksidan enzim aktivitelerindeki değişiklikler

This study was performed in order to determine the effects of gradually increasing temperatures on maize, which belongs to the C4 plant group. 20 day old seedlings were exposed to increasing heat stress (25/20, 30/25, 35/30, 40/35, 45/40°C at 16/8 photoperiods) for 5 days. The first temperature treatment (25/20°C) was used as control. Stress injury was measured in terms of malondialdehyde (MDA), hydrogen peroxide (H2O2), chlorophyll (a and b), carotenoid and anthocyanin contents and maximum quantum efficiency of photosystem II (Fv/Fm). MDA and H2O2 levels were found to significantly increase at high temperatures (35, 40, 45°C). Chlorophyll content was observed to be highest at 35°C and a decrease was determined at 40 and 45°C. Fv/Fm was found to decrease at 40 and 45°C. Carotenoid and anthocyanin contents dramatically increased under high temperature stress. In addition, significant increases were determined in the activities of superoxide dismutase (SOD), catalase (CAT), ascorbate peroxidase (APX) and glutathione reductase (GR) under high temperature (45°C), while peroxidase (POX) and glutathione S-transferase (GST) activities showed no change. Treatments above 35°C triggered high temperature stress in maize seedlings. The results of this study showed that temperatures above 35°C lead to stress effects on photosynthesis and induced enzymatic and non-enzymatic antioxidant activity in maize seedlings.Bu çalışmada, C4 tipi fotosentez yapan mısır bitkisinde giderek artan sıcaklığın etkilerinin çalışılması amaçlanmıştır. 20 günlük fideler 5 gün boyunca giderek artan (25/20, 30/25, 35/30, 40/35, 45/40°C 16/8 fotoperiyot) sıcaklık stresine maruz bırakılmıştır. Uygulanan ilk sıcaklık (25/20°C) kontrol grubu olarak kullanılmıştır. Stress hasarı, malondialdehit (MDA), hidrojen peroksit (H2O2), klorofil (a ve b), karotenoid ve antosiyanin içeriği ve fotosistem II’nin maksimum kuantum verimi (Fv/Fm) ile belirlenmiştir. MDA ve H2O2 seviyelerinin yüksek sıcaklıkta (35, 40, 45°C) önemli ölçüde arttığı bulunmuştur. Klorofil içeriğinin 35°C'de en yüksek olduğu gözlenmiştir ancak 35°C sıcaklık ile karşılaştırıldığında 40 ve 45°C uygulanan sıcaklıklarda klorofil içeriğinde azalma belirlenmiştir. Fv/Fm 40 ve 45°C sıcaklık uygulamasında düşüş göstermektedir. Karotenoid ve antosiyanin içeriği yüksek sıcaklık stresi altında önemli ölçüde artmaktadır. Ayrıca, yüksek sıcaklık da (45°C) superoksit dismutaz (SOD), katalaz (CAT), askorbat peroksidaz (APX) ve glutatyon reduktaz (GR) enzim aktiviteleri belirgin bir şekilde artış gösterirken, peroksidaz (POX) ve glutatyon-S-transferaz (GST) enzim aktivitesinde değişiklik gözlenmemiştir. Mısır fidelerinde 35°C’nin üzerinde bir sıcaklık uygulanması yüksek sıcaklık stresine neden olmaktadır. Bu çalışmanın sonucunda, mısır fidelerinde 35°C'nin üzerindeki sıcaklıkların fotosentez üzerinde stress etkisine yol açtığı ve enzimatik ve enzimatik olmayan antioksidan aktiviteyi teşvik ettiği ortaya konmuştu

Genotoxicity and antioxidant enzyme activities induced by the captan fungicide in the root of bell pepper (capsicum annuum L. var. grossum L. cv. kandil)

In this study, we investigated the toxic effects of the captan fungicide by using morphological, physiological and cytological parameters in bell pepper (Capsicum annuum L. var. grossum L. cv. Kandil) root tissue. The seeds of bell pepper were germinated in Petri dishes including different concentrations (0, 25 μM, 50 μM, 100 μM, 150 μM) of captan fungicide for 7 days. The germination rates and root lengths were significantly reduced in captan-treated seeds. All concentrations caused a significant decrease in mitotic index and increase in different types of chromosomal abnormalities such as c-mitosis and chromosome stickness in meristematic cells of bell pepper root. Captan treatment also induced oxidative stress by leading to membrane damage with an increase in root electrolyte leakage in 7 days-old bell pepper root. Catalase, glutathione reductase and total peroxidase activities increased under different concentrations as a response to oxidative stress. Our results showed that captan fungicide had negative effects on germination and growth in bell pepper seed.Bu çalışmada, dolmalık biberde (Capsicum annuum L. var. grossum L. cv. Kandil) kök dokusunda morfolojik, fizyolojik ve sitolojik parametreler kullanarak captan fungisitinin toksik etkisi araştırıldı. Dolmalık biber tohumları 7 gün boyunca farklı konsantrasyonlarda (0,25 μM, 50 μM, 100 μM, 150 μM) captan fungisit içeren petri kabında çimlenmiştir. Elde edilen sonuçlar, captanla muamele edilmiş tohumlarda çimlenme oranının ve kök uzunluğunun düştüğünü göstermiştir. Ayrıca, captan fungisitinin tüm konsantrasyonları, mitotik indekste önemli bir azalmaya ve biber kökünün meristematik hücrelerinde c-mitoz ve kromozom yapışkanlığı gibi farklı tipte kromozomal anormalliklerin artmasına neden olmuştur. Ayrıca, captan muamelesi, 7 günlük dolmalık biber kökündeki kök elektrolit sızıntısında bir artış ile membran hasarına yol açarak oksidatif stresi tetiklemiştir. Oksidatif stres ile başa çıkmak için katalaz, glutatyon redüktaz ve toplam peroksidaz aktivitelerinin dolmalık biber köklerinde farklı captan fungisit konsantrasyonu altında arttığı belirlenmiştir. Elde ettiğimiz sonuçlar captan fungisitinin dolmalık biber tohumundaki çimlenme ve büyümeyi olumsuz yönde etkilediğini göstermiştir

LIMPRINT study - the Turkish experience

Background: Lymphedema and chronic oedema is a major healthcare problem in both developed and non-developed countries The LIMPRINT study is an international health service based study to determine the prevalence and functional impact in adult populations of member countries of the International Lymphoedema Framework (ILF). Methods: 1051 patients from 8 centers in Turkey were recruited using the LIMPRINT study protocol. Data were collected using the core and module tools which assess the demographic and clinical properties as well as disability and QoL. Results: Most of the Turkish patients were recruited from specialist lymphedema services and were found to be female, housewives and having secondary lymphedema due to cancer treatment. The duration of lymphedema was commonly less than 5 years and most of them had ISL Grade 2 lymphedema. Cellulitis, infection and wounds were uncommon. The majority of patients did not get any treatment or advice before. Most of the patients had impaired QoL and decreased functionality, but psychological support was neglected. Although most had social health security access to Lymphedema centres nevertheless access seemed difficult due to distance and cost. Conclusion: The study has shown the current status and characteristics of lymphedema patients, treatment conditions, the unmet need for the diagnosis and treatment as well as burden of the disease in both patients and families in Turkey. National health policies are needed for the prevention, diagnosis and treatment in Turkey that utilise this informative data