18 research outputs found
A General Overview on Research on Homophobia in Turkey
Homosexuals encounter prejudice and discrimination in society. Accordingly, scholars have introduced the term ‘homophobia’ to define these negative attitudes and behaviors. Homophobia is an important topic related to all aspects of life and needs to be studied by different disciplines. Specifically, the number of studies on Turkish samples has shown an increase in the last few years. However, the research is carried out by different disciplines and there is a great diversity in terms of method, sample, instrument and type of analysis. Therefore, the purpose of this study is to incorporate empirical, theoretical and review studies into homophobia among Turkish samples and summarize their findings in a systematic way. To this end, 35 studies in national and international journals are included and main findings are summarized. The research can be grouped as the following: a) the studies investigating attitudes toward homosexuality and homosexuals as well as social psychological variables related to homophobia, b) the studies conducted either to develop a scale on homophobia or to adapt a scale into Turkish, c) the studies exploring how people perceive homosexuals/LGBT individuals and related stereotypes, d) the studies addressing the social and personal problems encountered by homosexuals/LGBT individuals and their consequences, and lastly e) the studies focusing on the interventions on changing homophobic attitudes. This review contributes to the literature in terms of identifying the missing points in the previous studies and enlightening new topics for future research
Örgütsel Sinizmin İş Yükü, Algılanan Adalet ve Kontrol Açısından İncelenmesi The Determinants of Organizational Cynicism: An Exploration with Perceived Workload, Perceived Fairness and Control
Bu çalışmanın temel amacı, algılanan kontrolün örgütsel sinizm üzerindeki
etkisinde çalışanların adalet ve iş yükü algılamalarının aracı rolü olup olmadığını ortaya
çıkarmaktır. Araştırmaya konu olan veriler toplam 201 akademik personelden elde
edilmiştir. Katılımcılar, çalışma yaşam alanları ve örgütsel sinizm anketlerine yanıt
vermişlerdir. Örtük değişkenlerle yapılan yol analizinde, algılanan iş yükü ve adaletin,
kontrol ve örgütsel sinizm arasındaki ilişkide aracılık rolleri üstlendiği tespit edilmiştir.
Şöyle ki, iş yerindeki karar ve uygulamalarda söz sahibi olan akademik personel, hem
üniversitedeki uygulamaların adil olduğuna hem de iş yükünün yönetilebilir düzeyde
olduğuna inanmakta ve bu da onların çalıştıkları kurumlarına yönelik olumsuz ve
şüpheci tutumlarını azaltmaktadır. Elde edilen bu sonuç, algılanan kontrolün
çalışanların işe ilişkin tutumlarını (özellikle örgütsel sinizmi) etkilemede kritik role
sahip olduğunu göstermektedir.
The main purpose of this study is to examine the mediating role of perceived
fairness and workload on the relationship between perceived control and
organizational cynicism. Data were gathered from 201 academicians. The respondents
completed areas of worklife survey and organizational cynicism questionnnarie. The
results of the latent variable path analysis showed that perceived fairness and workload
act as mediators on perceived control-organizational cynicism relationship. Thus,
academicians who perceive control over the decisions and practices in their workplace,
believe that the fairness of those decisions and practices are fair and perceive their
workload as more manageable. Subsequently, such beliefs mitigate the negative and
cynic attitudes toward their organizations. This result reveals that perceived control plays a critical role in regulating the attitudes toward their work environment mainly
organizational cynicis
Kişilik özelliklerinin A-tipi fon yöneticilerinin seçicilik ve zamanlama becerileri üzerine etkileri
Academic attributional style, self-efficacy and gender: A cross-cultural comparison
The relationships between academic attributional style (AAS), self-efficacy, gender and culture were investigated in this study. Three research questions "Is AAS influenced by self-efficacy, gender and culture?", "Does AAS operate in the same way in two different cultures?", and "How do AAS dimensions (internality, stability, globality) vary?" were examined with a sample of 261 university students studying in Turkey and Britain. Regression results showed that gender and culture were separately significant predictors of pessimistic AAS. However, self-efficacy did not add significantly to the prediction of AAS. Regarding AAS dimensions, MANOVA revealed a significant main effect of culture, suggesting that British students have more pessimistic attributional styles characterized by the internality dimension in explanations of negative events. Suggestions for future studies are discussed
360 Derece Performans Değerlendirme ve Geri Bildirim: Bir Üniversite Mediko-Sosyal Merkezi Birim Amirlerinin Yönetsel Yetkinliklerinin Değerlendirilmesi Üzerine Pilot Uygulama Örneği(360 Degree Performance Appraisal And Feedback: “A Pilot Study Illustration in Appraising the Managerial Skills of Supervisors Working in Health Care Centre of a University”)
In this study, “360 Degree Performance Appraisal” which is one of the most current and controversial issues of human resource practices is extensively examined and supported with an empirical research. The study contains 2 parts. After explaining the necessity and the general utilities of the classical performance appraisal system, the first theoretical part shifts to the emergence of 360 degree performance appraisal, discusses its distinctive benefits over the classical appraisal system and focuses its attention to the raters (superiors, subordinates, peers, self) involving in the 360 degree performance appraisal.The second empirical part illustrates the development of 360 degree performance appraisal system as well as its application and sample feedback reports for feedback purposes in order to appraise the managerial skills of supervisors working in Health Care Centre of a public university
BABACAN LİDERLİK, YILDIRMA VE ÖRGÜTSEL SİNİZM İLİŞKİLERİNDE BİREYCİ VE TOPLULUKÇU KÜLTÜREL DEĞERLERİN ROLLERİ
Farklı liderlik uygulamalarının hangi koşullarda daha uygun olabileceğini belirlemeye yönelik araştırmaların bazıları liderin ve/veya izleyenlerinin niteliklerine, bazıları ise örgütün ve toplumsal kültürel değerlerin özelliklerine odaklanmıştır. Bu çalışmada, öncelikle babacan liderlik-örgütsel sinizm ilişkisinde, yıldırmanın aracılık etkisi incelenmiş ve ardından yöneticilerin babacan liderlik uygulamaları durumunda, çalışanların bu davranışları ne ölçüde yıldırmacı olarak algılamalarının, bireyci ya da toplulukçu kültürel değerlere göre değişiklik gösterip göstermediği araştırılmıştır. Veriler bir Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren farklı sektörlerde çalışan 333 kişiden anket yolu ile elde edilmiştir. Babacan Liderlik, İşyerinde Psikolojik Taciz, Örgütsel Sinizm ve Bireyci-Toplulukçu (INDCOL) Kültürel Değerler Ölçekleri uygulanmıştır. Çalışmanın hipotezleri, Hayes (2018) tarafından önerilen PROCESS makrosu kullanılarak aracılık ve düzenleyicilik analizleri ile test edilmiştir. Bulgular, yıldırma algısının babacan liderlik ve örgütsel sinizm arasında aracılık rolüne sahip olduğunu ortaya koymuştur. Tespit edilen bu aracılık etkisinin, bireyci ve toplulukçu kültürel değerler açısından farklılaşmadığı da görülmüştür. Öte yandan, yöneticilerinin babacan liderlik uygulamaları ile çalışanların yıldırma algıları arasındaki ilişkide, bireyci ve toplulukçu kültürel değerlerin düzenleyici etkisini belirlemeye yönelik olan analizlerde, sadece toplulukçuluğun, düzenleyici etkisi olduğu anlaşılmıştır. Diğer bir ifadeyle, yüksek toplulukçu değerlere sahip çalışanları, yöneticilerini babacan lider olarak algıladıklarında daha düşük seviyede yıldırma hissettikleri tespit edilmiş, ancak benzer bir düzenleyici etki bireycilik kültürel değişkeni açısından doğrulanmamıştır
Örgütsel adalet-öğrenilmiş çaresizlik ilişkisinde cinsiyetin rolü: Bankacılık sektöründe bir araştırma
Çalışmanın temel amacı, çalışanların örgütsel adalet algılarının hissedilen öğrenilmiş çaresizlik üzerindeki etkisinde cinsiyetin rolünü belirlemektir. Özel bankalarda çalışan 179 katılımcıdan elde edilen verilere göre, işlemsel ve etkileşimsel adaletsizliğin çaresizliği arttırdığı görülmüştür. Çoklu grup yol analizi sonuçlarına göre, örgütsel adalet algısının çaresizlik üzerindeki etkileri kadın ve erkek çalışanlar için farklılaşmaktadır. Buna göre, kadın çalışanlarda adalet algılarının öğrenilmiş çaresizlik üzerinde anlamlı bir etkisi bulunmazken; erkek çalışanlarda işlemsel ve etkileşimsel adalet algılarının çaresizlik üzerinde güçlü etkileri olduğu belirlenmiştir. Bulgular, kadınların erkeklere göre çevrelerindeki olumsuzluklar karşısında kendilerini çaresiz hissetmelerinde adalet algısı gibi dışsal faktörler dışında birtakım başka faktörlerin de etkili olabileceğini düşündürmektedir.Publisher's Versio
The interaction between culture and sex in the formation of entrepreneurial intentions
This study aims to reveal the effect of an interaction between culture and sex on the formation of entrepreneurial intentions, while building on notions of a cultural construction of gender. The study adopts the theory of planned behaviour as the setting for such exploration, as it has been proven to be robust across national contexts. The analysis is based on survey data collected from business students in Norway and Turkey. Both countries were selected as two distinct and opposite cultural constellations in accordance with the dissatisfaction approach to entrepreneurship. Turkey representing a relatively masculine, high power distance, uncertainty avoiding and collectivistic society; while Norway representing the opposite. Results show that Turkish students, regardless of sex, exhibit significantly higher levels of entrepreneurial intentions and self-efficacy. Male students, regardless of national background, exhibit higher levels of entrepreneurial intentions, self-efficacy and social norms. Finally, our study shows that the extent to which males differ from females in terms of their entrepreneurial intentions is contingent on the national cultural context from which they originate