769 research outputs found

    1990’lı Yılların Kültürel İkliminde Sinemaya Gitme ve Seyir Deneyimleri: Konya Örneği

    Get PDF
    Bu çalışma Yeni Sinema Tarihi Yaklaşımı çerçevesinde 1990’lı yıllarda Konya’da sinemaya gitme ve seyir deneyimlerine odaklanan nitel bir izleyici araştırmasıdır. Yeni Sinema Tarihi Yaklaşımı filmlere ilişkin metinsel yorumlamalar yapılmasını, yönetmen veya aktörlerle ilgilenilmesini yeterli bulmamakta, sinemayı sadece film izlenen bir mekân olarak da görmemektedir. Yeni Sinema Tarihi Yaklaşımı’na göre seyir mekânları içinde birçok belirleyiciyi barındıran film tüketiminin sosyal alanlarıdır. Sinemaya gitmenin sadece perdedeki içeriğiyle değil, aynı zamanda gösterimlerin gerçekleştiği sonsuz çeşitlilikteki zaman ve mekânlarda nasıl şekillendiğinin ortaya koyulması gerektiği Yeni Sinema Tarihi yaklaşımının çıkış noktasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu çalışmada 1990’lı yıllarda Konya’da yaşayan farklı sosyoekonomik statülerdeki bireylere olasılıklı olmayan örnekleme yöntemlerinden amaçlı ve kartopu örnekleme yöntemleri kullanılarak ulaşılmıştır. 5 kadın 7 erkekten oluşan 12 kişilik örneklem grubuna farklı araştırmaların bulguları göz önünde tutularak hazırlanmış sorular yöneltilerek yarı yapılandırılmış tek turlu görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu görüşmelerden elde edilen veriler tematik analiz yöntemi kullanılarak bulgulanmıştır. Analiz boyunca sürekli olarak ileri geri hareket edilmiş; kodlamalar ve kategoriler sürekli olarak kontrol edilmiştir. Böylece zengin ayrıntılar ve betimlemeler yapılarak 17 farklı temaya ulaşılmıştır

    Response of lettuce to silver nanoparticles under drought conditions

    Get PDF
    Nano-fertilization is an emerging technology to improve agricultural productivity under diverse ecosystems. Our study was conducted to investigate the effects of foliar fertilization of silver nanoparticles (AgNPs) on the growth, enzyme activities and water use efficiency (WUE) of lettuce (Lactuca sativa, L.) under drought conditions. A pot culture study with 4 AgNPs rates x 2 stress levels in a factorial combination of randomized complete block (RCB) design was conducted. The AgNPs levels were 0 (control), 25, 50, 75 and 100 mg/L) were imposed on lettuce seedlings under ambient and simulated drought (similar to 50% field moisture capacity of soil) conditions. Lettuce plant height, total yields, leaf relative water content (RWC), chlorophyll content, membrane injury (MII), glutathione S-transferase (GST), glutathione reductase (GR), carboxylesterase (CaE), total phenolics and flavonoids and WUE were determined and/or calculated. The results showed that GST activity reduced in treatments of AgNPs + stress compared to stressed plants. In treatment of 100 mg L-1 AgNPs + stress, GR activity increased in treatments of 25, 50 and 75 mg L-1 AgNPs, but showed a significant decrease in 100 mg L-1 AgNPs + stress. CaE activity enhanced in 100 mg L(-1 )AgNPs + stress (about 1.55-fold) compared to stressed plants. Total flavonoid and phenolic contents were the highest in 50 mg L-1 AgNPs + stress. It was not obtained significant effects in the WUE rates. In 100 mg L-1 AgNPs, MII rates were the highest, and RWC rates were the lowest. Leaf width, plant height and total yield decreased at doses of AgNPs

    Emotional Connection, Cognitive Engagement and Post-Experience Behaviours in Religious Site Visits: A Search on Mawlana Museum in Konya, Turkey

    Get PDF
    This study looks at different motives that tourists experience for their vacations and visit different holiday destinations. Tourist experiences are more than physical travels to places. Therefore, major tourist destinations associate themselves with sacred people e.g. St. Philipius or Virgin Mary, sometimes a Sufi such as Mawlana or Khoja Ahmed Yasawi. These associations with the sacred people create emotional connections and cognitive engagements with these destinations. These emotional connections and cognitive engagements in turn lead to destination loyalty. Within this context, this study specifically aims at (1) exploring the effects of religious sites on emotional connections and cognitive engagements, (2) investigating how emotional connections affect tourists’ post experience behaviours, and (3) finding how cognitive engagements affect tourists’ post experience behaviours. The survey was conducted on the visitors to the Mawlana museum in Konya, Turkey between the months of December 2016 and April 2017. The findings show that the emotional connection factors affect the recommended intentions in high rates and the cognitive engagement factors create the re-visit intentions in high rates

    Sinemada 'Dünyayı Kurtarmak': Türk Sinemasında Dünyayı Kurtaran Adam ve Oğlu

    Get PDF
    Ticari sinema kahramanlara dayalı bir sinemadır. Kahramanlar olağanüstü özelliklere sahip olduklarından, her türlü zorluğun üstesinden gelip bozulan düzeni ve dengeyi eski haline döndürebilirler. Dünyayı her tür tehdit ve saldırıdan korumak ve kurtarmak da ticari sinemanın yarattığı kahramanların görevidir. Bu kahramanlar Hollywood tarafından yaratılmakta, majörlerin güçlü dağıtım ağları sayesinde bütün dünya izleyicisine ulaşmaktadır. Uzun yıllardır süren Hollywood egemenliği, izleyicinin algısına ve bilinçaltına, dünyayı kurtarmanın Amerikalılara has bir özellik olduğu fikrini yerleştirmektedir. Ancak zaman zaman diğer ülkelerin ulusal sinemalarında da dünyayı kurtaran kahramanlara rastlanmaktadır. Türk ticari sinemasında 1982 yapımı 'Dünyayı Kurtaran Adam' ile 2006 yapımı 'Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu' filmleri kendine has kahramanlarıyla dünyayı kurtarmaktadır. Bu çalışmada, bu iki film, dünyanın karşı karşıya olduğu tehdit, kahramanın yapılandırılması ve filmlerin çekildiği dönemde ülkenin içinde bulunduğu ekonomik-politik ve toplumsal durum açısından incelenmiştir. Filmlerle, çekildikleri dönemin ekonomik, politik ve toplumsal yapısı arasındaki bağlantıları ortaya koymak amacıyla, ideolojik çözümleme yöntemi kullanılmıştır

    Dikey Bahçe Uygulamalarının Araç ve Yaya Trafiğine Etkileri (İstanbul Metropolünden Örnekler)

    Get PDF
    Günümüz şartlarında ve hayat mücadelesi içerisinde sürekli uğraştığımız ve bir o kadarda ayrılamadığımız doğanın; kırsaldan ziyade kentsel alanlardaki mücadelesi hep var olmuştur. Kent insanı; günlük yaşamında, çevresinde teknolojinin getirmiş olduğu değerlerle meşgul olurken etrafındaki güzelliklerin azaldığından habersiz yaşamaktadır. Kentli insanın yaşamı; hem yaya ulaşımı hem araç içi ulaşımı ile zaman geçirmektedir ve bunun psikolojik etkilerini ‘trafikte’ yaşamaktadır ve yaşatmaktadır. Kentsel yerleşim alanı içerisinde kullanılan bitkisel doku; günlük yaşamın stresli kaosunu hafifleterek, ekolojik, sosyolojik,  psikolojik açılardan kent insanına konforlu bir yaşam standardı sunmaktadır. Nüfus artışı, istihdam, göç ve ekonomik sebeplerden dolayı kent içerindeki ve kentin bir parçası olan yeşil doku azalmakta beton yüzeyler artmaktadır. İşte bu olguyu çürüten, gri dokuyu bozan, araç ve yaya trafiğine, çevresel ekolojiye, insan psikolojisine güç destek veren dikey bahçe dizaynları sorunlara çözüm olmakta ve kent yaşamını istenilen seviyeye taşımaktadır. Bu çalışma İstanbul metropolitan kentin en büyük sorunlarından biri olan araç ve yaya trafiğine olumlu yönde ivme kazandırabilecek dikey bahçelerin etkilerini araştırmak, Dikey bahçelerin bu yöndeki büyük sorunu küçültebileceğini ispatlamak ve kent silüetinin git gide azaldığı yeşil dokuyu günümüz mimarisine ve yapılaşmasına paralellik göstererek kent insanın daha kaliteli bir yaşam sunmak amacını taşımaktadır.  Ayrıca dikey bahçe uygulamalarında hangi tasarım ilke ve öğelerinin araç ve yaya trafiğinde olumlu etkilerini olacağını ortaya çıkarmayı hedeflemektir. Son dönemlerde çok tercih edilen dikey bahçelerin, araç ve yaya trafiğindeki kullanımlarında kentliler üzerinde ne gibi görsel ve duygusal etkiler bıraktığını araştırmak için İstanbul kentinde hem yaya hem araç trafiğinin yoğun kullanıldığı alanlar (Taksim, Bakırköy, Kadıköy, Ümraniye, Ataşehir, Üsküdar, Levent, Sarıyer) seçilmiştir. Bu amaca yönelik olarak toplam 316 kişiye, hem yaya trafiği hem araç trafiği için 2 çeşit anket uygulanmıştır. Katılımcılara Yaya trafiği için; Rahatlatan / Dinlendiren / Gerginleştiren Renkler, yaya bölgelerinin kullanım saatleri, dikey bahçelerin ne gibi duygular uyandırdığı, dikey bahçelerin çevreye katkıları sorulmuştur. Katılımcılardan kendilerine gösterilen 10 farklı görseli, peyzaj tasarım ve ilkelerine göre değerlendirmesi ve puanlandırılması istenilmiştir. Ayrıca katılımcılara Araç trafiği için; Rahatlatan / Dinlendiren / Gerginleştiren Renkler, araç trafiğini kullanım saatleri, Trafik kazası yapıp yapmadıkları, Kaza yaptılar ise kaza nedenlerini, dikey bahçelerin ne gibi duygular uyandırdığı, dikey bahçelerin çevreye katkıları gibi sorular sorulmuştur. Katılımcılardan kendilerine gösterilen 10 farklı görseli, peyzaj tasarım ve ilkelerine göre değerlendirmesi ve puanlandırılması istenilmiştir. Buna göre dikey bahçe uygulamalarında hangi tasarım ilke ve öğelerinin araç ve yaya trafiğine olumlu etkilerinin olduğunun ortaya çıkarılması hedeflenmiştir

    DRIVING SAFETY IN THE EMERGENCY MEDICAL SERVICES AND TRAINING OF THE AMBULANCE DRIVERS

    Get PDF
    Ambulanslar; hastane dışında olay yerinden hasta ve/veya yaralı taşımaya uygun özel ekip ve ekipmanla donatılmış, kendine özgü uyarıcı sitemleri ve haberleşme aygıtları bulunduran özelleşmiş araçlardır. Çeşitli yasa ve yönetmelikler ile ambulanslar sınıflandırılmış ve standartları oluşturulmaya çalışılmıştır. Ambulanslarda, hasta ve yaralılara Temel ve İleri Yaşam Desteğinin sağlanabilmesi için gerekli ekip, ekipman ve acil ilaçlar bulunur. Ambulanslar Komuta Kontrol Merkezleri tarafından aktive edilir ve çağrıyı alan ekip olay yerinde hasta ve yaralılara temel ve ileri yaşam desteği vermekle sorumludurlar. Ancak; ambulansların kendileri diğer taşıtlara oranla daha sık olarak kazaya karışmakta yada kaza nedeni olmaktadır. Acil araç operasyonda iken trafik kurallarıyla ilgili bazı ayrıcalıklara, hız limitlerini aşmaya yetkili olmakla birlikte bütün bu yetkiler güvenlik sınırları içinde kullanılmalı; temel hedef personelin, hastanın ve diğer kişilerin güvenliği olmalıdır. Her çağrı rutin olarak "acil" kabul edilmemelidir. Ambulansların karıştığı kazalarda; kavşaklarda yavaşlamama, ışık ve kural ihlalleri, ani manevralar, yakın izleme gibi karakteristik özellikler dikkat çekmektedir. Ambulans sürücülerine trafikteki rol ve sorumluluklarını kapsayan eğitimlerin verilmesi gerekmektedir. Bunun için acil birimlerin güvenli sürüş teknikleri ile ilgili bir eğitim programı olmalı, bu eğitim programının ayrıntılı müfredatı, eğitim ekipmanları ve lisanslı eğitimcileri bulunmalıdır. Eğitimin kavramsal çerçevesi akademisyenlerin katkısı ile hazırlanmalı, meslek derneği temsilcilerinden görüş alınmalıdır. Ayrıca acil araçlarda sürücülük yapacak kişilerin eğitimleri gereği acil tıbbi bakım protokolleri ve ambulansın donanımını bilen tekniker (paramedik) ve/veya Acil Tıp Teknisyenleri içinden seçilmesi, acil araç ilişkili kazaların oranını azaltabilir. Ambulances are specialized vehicles supplied with appropriate crew and equipment to transport the ill and injured from the field to healthcare facilities, and with communication devices, sirens, lights etc. Various regulations and legal documents have been published to classify and standardize ambulances. Medical supplies necessary in an ambulance include all emergency drugs and equipment needed to be used in basic and advanced life support for both trauma and cardiac care. The vehicles are directed by dispatcher centers and the ambulance receiving the call is in charge of delivering basic and advanced life support as appropriate in the field. However, there is concrete evidence that these life-saving vehicles are involved in car accidents themselves, even more commonly than any other type of vehicles. Although there are certain privileges defined for ambulances in emergency operations which allow them to violate speed limits and some other strict rules in traffic, these exceptions are to be used cautiously within safety limits. Safety of the crew and the victims along with emergency medical vehicle should always take the priority. Only a minority of the calls are real ‘emergencies'. Failure to slow down in corners, violations of traffic lights and other rules, sudden maneuvers, following the next vehicle too closely are some of prominent features in the accidents in which the ambulances are engaged. Ambulance drivers should receive appropriate training with special regard to their role and responsibilities in the traffic. This mandates specific training programmes adopted by emergency medical services units regarding driving safety including core curriculum, equipment needed for training and licensed trainers. Conceptual framework should be delineated by academicians, and professional associations must be consulted. Paramedic and emergency medical technicians who are trained on emergency care protocols and use of ambulances should be the first choice to be employed as drivers of emergency medical vehicles in order to alleviate the rate of untoward events involved by these vehicles

    The Role of Brand Attitude in Relationship Between Consumer Perceptions Towards Social Media Ads and E-Loyalty

    Get PDF
    Sosyal medyanın işletmeler tarafından reklam aracı olarak kullanılması, hem işletmelere hem de tüketicilere büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Bu çalışmada da sosyal medya reklamlarına yönelik tüketici algıları ile e-sadakat arasındaki ilişki ölçülmüş, bu ilişkide markaya yönelik tutumun rolü incelenmiştir. Bu amaca göre sosyal medyayı kullanan ve Tekirdağ ilinde yaşayan tüketicilerden toplam 876 anket yüz yüze görüşülerek toplanmıştır. Yapılan analizler ile elde edilen sonuçlar şu şekildedir: Sosyal medya reklamlarına yönelik tüketici algılarının alt boyutlarından eğlence ve bilgi değişkenlerinin markaya yönelik tutum üzerinde doğrudan etkilerinin olduğu belirlenirken, güven değişkeninin markaya yönelik tutum üzerinde doğrudan bir etkisinin olmadığı gözlenmiştir. Ayrıca eğlence, bilgi ve güven değişkenlerinin esadakat üzerinde de doğrudan etkilerinin olduğu belirlenmiştir. Markaya yönelik tutumun da e-sadakat üzerinde doğrudan etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Dolaylı etkiler incelendiğinde ise eğlence ve bilgi değişkenlerinin, markaya yönelik tutum üzerinden e-sadakat üzerinde dolaylı etkilerinin olduğu ortaya çıkmıştır. Fakat güven değişkeninin markaya yönelik tutum üzerinden e-sadakat üzerinde dolaylı bir etkisinin olmadığı belirlenmiştirThe use of social media as an advertising tool by businesses provides great convenience to both businesses and consumers. In this study, the relationship between consumer perceptions towards social media ads and e-loyalty was measured, the role of brand attitude has been examined this relationship. According to this aim, a total of 876 questionnaires were collected face-to-face by consumers who using social media and living in the province of Tekirdağ. As a result of the analyzes made, the following conclusions are reached. It has been determined that entertainment and information variables, which are the consumer perceptions towards social media ads, have a direct effect on brand attitude; entertainment, knowledge and trust variables have a direct effect on e-loyalty and brand attitude has a direct effect on e-loyalty. Moreover, it has been revealed that entertainment and information variables have indirect effects on eloyalty through the brand attitude. It has been determined that the trust variable has no direct effect on the brand attitude and there is no indirect effect on e-loyalty through on the brand attitud

    Sosyal Medya Reklamlarına Yönelik Tüketici Algıları İle E-Sadakat Arasındaki İlişkide Markaya Yönelik Tutumun Rolü The Role of Brand Attitude in Relationship Between Consumer Perceptions Towards Social Media Ads and E-Loyalty

    Get PDF
    Sosyal medyanın işletmeler tarafından reklam aracı olarak kullanılması, hem işletmelere hem de tüketicilere büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Bu çalışmada da sosyal medya reklamlarına yönelik tüketici algıları ile e-sadakat arasındaki ilişki ölçülmüş, bu ilişkide markaya yönelik tutumun rolü incelenmiştir. Bu amaca göre sosyal medyayı kullanan ve Tekirdağ ilinde yaşayan tüketicilerden toplam 876 anket yüz yüze görüşülerek toplanmıştır. Yapılan analizler ile elde edilen sonuçlar şu şekildedir: Sosyal medya reklamlarına yönelik tüketici algılarının alt boyutlarından eğlence ve bilgi değişkenlerinin markaya yönelik tutum üzerinde doğrudan etkilerinin olduğu belirlenirken, güven değişkeninin markaya yönelik tutum üzerinde doğrudan bir etkisinin olmadığı gözlenmiştir. Ayrıca eğlence, bilgi ve güven değişkenlerinin esadakat üzerinde de doğrudan etkilerinin olduğu belirlenmiştir. Markaya yönelik tutumun da e-sadakat üzerinde doğrudan etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Dolaylı etkiler incelendiğinde ise eğlence ve bilgi değişkenlerinin, markaya yönelik tutum üzerinden e-sadakat üzerinde dolaylı etkilerinin olduğu ortaya çıkmıştır. Fakat güven değişkeninin markaya yönelik tutum üzerinden e-sadakat üzerinde dolaylı bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir. The use of social media as an advertising tool by businesses provides great convenience to both businesses and consumers. In this study, the relationship between consumer perceptions towards social media ads and e-loyalty was measured, the role of brand attitude has been examined this relationship. According to this aim, a total of 876 questionnaires were collected face-to-face by consumers who using social media and living in the province of Tekirdağ. As a result of the analyzes made, the following conclusions are reached. It has been determined that entertainment and information variables, which are the consumer perceptions towards social media ads, have a direct effect on brand attitude; entertainment, knowledge and trust variables have a direct effect on e-loyalty and brand attitude has a direct effect on e-loyalty. Moreover, it has been revealed that entertainment and information variables have indirect effects on eloyalty through the brand attitude. It has been determined that the trust variable has no direct effect on the brand attitude and there is no indirect effect on e-loyalty through on the brand attitude

    Determining the number of kanbans for dynamic production systems: An integrated methodology

    Get PDF
    <span>Just-in-time (JIT) is a management philosophy that reduces the inventory levels and eliminates manufacturing wastes by producing only the right quantity at the right time. A kanban system is one of the key elements of JIT philosophy. Kanbans are used to authorize production and to control movement of materials in JIT systems. In Kanban systems, the efficiency of the manufacturing system depends on several factors such as number of kanbans, container size etc. Hence, determining the number of kanbans is a critical decision in Kanban systems. The aim of this study is to develop a methodology that can be used in order to determine the number of kanbans in a dynamic production environment. In this methodology, the changes in system state is monitored in real time manner, and the number of the kanbans are dynamically re-arranged. The proposed methodology integrates simulation, neural networks and Mamdani type fuzzy inference system. The methodology is modelled in simulation environment and applied on a hypothetic production system. We also performed several comparisons for different control policies to show the effectiveness of the proposed methodology.</span

    Prevalence of Metabolic Syndrome in Obese Children and Adolescents using Three Different Criteria and Evaluation of Risk Factors

    Get PDF
    Objective: To compare the prevalence of the metabolic syndrome (MS) in Turkish obese children and adolescents by using three different definitions and to assess the risk factors through a retrospective evaluation of anthropometric and laboratory parameters
    corecore