305 research outputs found

    Saving Lives: The Principle of Distinction and the Realities of Modern War

    Get PDF
    WOS: 000332942700005PubMed ID: 24778561In this study, we assessed the feasibility of fetal RhD genotyping by analysis of cell-free fetal DNA(cffDNA) extracted from plasma samples of Rhesus (Rh) D-negative pregnant women by using real-time polymerase chain reaction (PCR). Fetal genotyping was performed on 30 RhD-negative women between 9 and 39 weeks of gestation who were referred to us for invasive testing [amniocentesis/chorionic villi sampling (CVS)]. The fetal RHD genotype was determined based on real-time PCR method. Exons 7 and 10 of the RHD and SRY genes were targeted. Among the pregnant women, 12 were carrying male and 17 were carrying female fetuses. Out of 29 pregnant women, 21 had RhD-positive and nine had RhD-negative fetuses. One sample) case 12, whose blood group was found to be AB Rh [+] (was excluded due to controversial results from repeated serological analyses. All prenatal results were in concordance with postnatal RhD status and fetal sex without false-positive or -negative results. Performing real-time PCR on cffDNA showed accurate, efficient and reliable results, allowing rapid and high throughput non invasive determination of fetal sex and RhD status in clinical samples

    Clinical, Biochemical and Molecular Characteristics of Fifteen Patients with Mucopolysaccharidosis Type II in Western Turkey

    Get PDF
    Aim:Mucopolysaccharidosis Type II (MPS II, Hunter syndrome, OMIM 309900) is a rare X-linked lysosomal storage disease due to a deficiency of the iduronate-2-sulfatase (IDS) enzyme, which is one of the degradative enzymes of mucopolysaccharides. The purpose of this study is to present the clinical, biochemical and molecular characteristics of fifteen patients with MPS II in western Turkey.Materials and Methods:A retrospective study was carried out on fifteen patients with MPS II who were followed up by Ege University Faculty of Medicine, Unit of Pediatric Metabolic Diseases and Nutrition between October 2004 and September 2017.Results:The age range of the patients enrolled in the study was between 11 months and 318 months at the time of diagnosis. The most common symptom was coarse face. On physical examination, all of the patients presented with coarse face, macrocephaly and organomegaly. Except for one patient, all other were severe phenotype. IDS activity was significantly decreased in all patients in whom enzyme analysis was performed. In this study, one novel mutation was described.Conclusion:This is the first study on the clinical and molecular characterization of Turkish MPS II patients. The majority of the patients had neurologic involvement with different degrees of severity. The molecular analysis revealed one novel mutation

    Clinical, Neuroimaging, and Genetic Features of the Patients with L-2-Hydroxyglutaric Aciduria

    Get PDF
    Aim:L-2-hydroxyglutaric aciduria (L2HGA) is a rare autosomal recessive encephalopathy caused by mutations in the L-2-hydroxyglutarate dehydrogenase gene.Materials and Methods:Here we discuss the clinical and molecular characteristics in patients with L2HGA.Results:There were eight patients with L2HGA. Their median age was 16 (9.5-37) years. Five of them were female and three of them were male. The main symptoms of the patients were psychomotor retardation (8/8), cerebellar ataxia (5/8), extrapyramidal symptoms (7/8) and seizures (4/8). All patients had behavioral problems. Elevated urinary L-2-hydroxy (L-2-OH) glutaric acid was detected and the median level of urine L-2-OH glutaric acid at diagnosis was 146 (60-1460 nmol/mol creat). Characteristic magnetic resonance imaging findings including subcortical cerebral white matter abnormalities with T2 hyperintensities of the dentate nucleus, globus pallidus and putamen were detected. Two patients had homozygous R335X, two patients had homozygous R282Q, two patients had homozygous R302L and one patient had compound heterozygous P302L/A64T mutation in L-2-hydroxyglutarate dehydrogenase (L2HGDH) gene.Conclusion:Because of the slow progression of the disease, the diagnosis of the patients is usually belated. L2HGA must be considered in the differential diagnosis based on clinical findings and specific findings in cranial magnetic resonance imaging. In our study, one of our patients has a novel mutation

    Glutaric Aciduria Type I Diagnosis Case with Normal Glutaryl Carnitine and Urine Organic Acid Analysis

    Get PDF
    Glutaric aciduria Type I (GA-I) is a rare inherited metabolic disease, deficiency of glutaryl-CoA dehydrogenase results in accumulation of the putatively neurotoxic metabolites glutaric and 3-hydroxyglutaric acid (GA, 3-OH-GA) in body tissues, particularly within the brain. Here we presented a 3-year-old girl with hypotonia and dystonia diagnosed with GA-I although the repeated analysis of the carnitine profile and organic acid analyses were normal. The patient has motor, mental retardation, hypotonia. Her weight standard deviation score (SDS) was -1.86 SDS, height SDS was -0.55 SDS, head circumference SDS was -1.01. The physical examination was normal except severe hypotonia. Spot blood carnitine profile, blood amino acid, urine organic acid, lactic acid and pyruvic acid were normal in repeated analysis. Dystonia and spastic tetraparesis developed on her follow-up. Cranial magnetic resonance imaging revealed bilateral cortical atrophy and bilateral striatal and caudate nucleus T2 flair hyperintensities. In GCDH gene analysis p.Y123C (c.368A>G)/p.L340F (c.368A>G) mutation was found. There was no history of encephalopathy. The patient treated with levodopa and trihexyphenidyl and lysine-restricted diet. In the presence of bilateral striatal involvement and cortical atrophy and dystonia, GA-I should be kept in mind. Blood carnitine profile and urine organic acid analyses may not be consistent. It is important to evaluate the cases for genetic investigation

    Molecular genetic studies in hemoglobinopathies in the Aegean Region of Turkey

    No full text
    European Biotechnology Congress -- MAY 15-18, 2014 -- Lecce, ITALYWOS: 00035003200003

    İzmir'de farklı yaş gruplarında hepatit A prevalansı ve sosyo-ekonomik faktörlerle ilişkisi

    No full text
    Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.6. ÖZET Hepatit A enfeksiyonu toplumda yaygın görülen, önemli morbitide ve ileri yaşlarda geçirildiğinde mortalite nedeni olabilen bir hastalıktır. Hastalık sosyo ekonomik koşullarla yalandan ilgili olduğu için, belli bir bölgede alınacak önlemlerin ve son yıllarda geliştirilen aşı uygulama politikasının saptanmasında epidemiyolojik çalışmaların yapılması önemlidir. Bu çalışmada İzmir ilinde hepatit A enfeksiyonunun farklı yaş gruplarında seroprevalansının ve buna etki eden sosyo-ekonomik faktörlerin saptanması amaçlanmıştır. Çalışmaya İzmir ilinde yaşayan sosyo-ekonomik düzeyleri farklı 1-65 yaş arasında 1 124 kişi alınmıştır. Çalışma grubunun büyük çoğunluğu (928) kişi 1-18 yaş arası çocuklar ve gençlerdir. Bir- 18 yaş arasındaki grubu oluşturmak için İzmir ilinde genellikle sosyo-ekonomik düzeyi orta ve iyi olan semtlerden dört okul, sosyo-ekonomik düzeyi genellikle orta ve kötü olan semtlerden dört okul olmak üzere sekiz okulun öğrencileri alınmıştır. Erişkin yaş grubu bu okulların öğretmenleri ve hastaneye gelen gönüllülerden oluşturulmuştur. Çalışma grubuna alınan 1-18 yaş grubundakilerin anne ve babalarına daha büyük yaştakilerin kendilerine, sosyo-ekonomik koşullar ile ve enfeksiyonun bazı özellikleri ile ilgili sorulan içeren bir anket uygulanmıştır. Anket formları ile birlikte kan alınmak üzere onay verildiğini gösteren bir formu dolduranların çocuklarından, erişkin grupta da bu formu imzalayanlardan alınan kan örneklerinde total anti-HAV bakılmıştır. Çalışma grubuna alman 1124 kişi 1-2, 3-6, 7-10, 11-14, 15,18, 19-25 ve 25 yaş üstü olmak üzere 7 gruba ayrılmıştır. Bu gruplardaki total anti-HAV pozitiflik oranlan saptanmış ve bu oranlara çeşitli faktörlerin etkileri araştırılmıştır. Tüm grupta prevalans % 38.9 bulunmuştur. Onsekiz yaşına kadar olan 928 çocuk ve gençte prevalans % 29.1 dir. Yaş gruplarına özgün prevalanslar, 1-2 yaş arasında % 5.9, 3-6 yaş arasında % 12.9, 7-10 yaş arasında % 33, 11-14 yaşta % 32.8, 15-18 yaşta % 43.2, 19-24 yaşta % 71.4, 25 yaş üstünde % 91.7 olarak bulunmuştur. Tüm gruplarda cinsler arasında fark yoktur. 59Köylerde oturanlarda kent içinde oturanlara göre, gecekonduda oturanlarda apartman ve villa tipi evlerde oturanlara göre prevalans anlamlı olarak yüksektir. Annenin ve babanın eğitim düzeyi yükseldikçe prevalans düşmektedir. Anne-baba meslekleri dikkate alındığında sağlık personelinin çocuklarında seropozitifik en düşüktür. Bunu memur ve işçi çocukları izlemektedir. Babaları işsiz olan çocuklarda seropozitiflik en yüksektir. Evde kalabalık yaşam, ekonomik durumun kötü olması, evde suyun bulunmaması evde tuvaletin dışarıda olması seropozitiflik oranını anlamlı olarak arttırmaktadır. Hepatit A geçirenlerin beklendiği gibi bir kısmında sarılık öyküsü yoktur. Sonuç olarak hepatit A enfeksiyonu prevalansı İzmir ilinde orta endemisite olarak tanımlanan düzeylerdedir, ilimizde diğer bölgelerimize göre daha düşük olarak saptanan prevalans, sosyo-ekonomik koşulların daha iyi olmasına bağlanmıştır. Hastalığı geçirme yaşı ileri yaşlara kaymaktadır. Ancak hala endemiktir. Korunmada öncelikle sosyo-ekonomik koşulların dolayısıyla hijyenik koşulların iyileştirilmesi, gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarılması ve aşılamanın uygun olduğu düşünülmektedir. Aşılamanın prevalansın okul çağında üç katına çıktığı göz önünde bulundurularak okula başlamadan önce yapılmasının daha yararlı olacağı sonucuna varılmıştır. 6

    Popliteal pterygium sendromu: Olgu sunumu

    No full text
    Popliteal pterygium syndrome is characterised by pterygium in the popliteal fossa, face and genital abnormalities. Here we describe an 14 year-old male patient born to a nonconsanguineous parents, with synophrys, ankyloblepharone filiforme, operated cleft lip and palate, congenital sinus on the lower lip, skin syndactyly in the hands, skin lesions around the nails, hypospadias, minimal pterygium in the left popliteal fossa.Popliteal pterygium sendromu (PPS) popliteal fossa'da pterygia, yüzde ve genital bölgede anomalilerin olduğu bir sendromdur. Burada, akrabalık olmayan bir evlilikten doğan, sinofriz, göz kapaklarında ankiloblefaron filiforme, öpere yarık dudak ve damak, alt dudakta konjenital sinüs, elde deri sindaktilisi, elde tırnak etrafında deri lezyonları, öpere hipospadias, solda minimal popliteal pterygiumu olan 14 yaş 3 aylık bir erkek olgu sunulmuştur

    Çocukluk yaş grubunda 10 kist hidatik olgusunun değerlendirilmesi

    No full text
    Ten children (two females and 8 males) with hydatid cyst disease were treated at the Ege University P;eacute;diatrie Clinic in the 1990-1995 period. the ages of children ranged from three to 14 years. All of the patients had lung involvement. the most frequent symptoms in the patients were cough, chest pain, haemopthysis, fever, dispnea and vomitting of cyst fluid. ELISA, IHAT, IFAT which are s;eacute;rologie tests for diagnosis were found positive in six out of 10 patients. These tests gave false negative results in 33 % of cases. It is concluded that radiological methods are necessary for definite diagnosis. All of the patients underwent surgical treatment. Three of them were treated with albendazole in addition to surgery with successful results.1990-1995 yılları arasında Ege Üniversitesi Pediyatri Kliniği'nde akciğer kist hidatiği nedeni ile yaşları üç ile 14 yaş arasında değişen 10 hasta (iki kız ve sekiz erkek) tedavi edildi. Bu hastaların tümünde akciğer tutulumu vardı. Hastalarda semptomlar en sık olarak öksürük, göğüs ağrısı, hemoptizi, ateş, dispne ve kist içeriğinin kusulması idi. Tanıda kullanılan serolojik testler olan ELI S A, l H AT ve I FAT gibi testlerden en az biri 10 olgunun altısında pozitif bulundu. Radyografik incelemenin en kesin tanı koydurucu yöntem olduğu gözlendi. Hastların tümüne cerrahi tedavi uygulandı. Üç tanesine cerrahiye ek olarak yapı lan albendazol tedavisi de başarılı oldu
    corecore