77 research outputs found
Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları, Ekonomik Büyüme, İstihdam ve Finansal Gelişme Arasındaki Etkileşimin Analizi: OECD Ülkeleri Örneği
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlari, özellikle yetersiz tasarrufa sahip ülkeler için sürdürülebilir ekonomik büyüme ve kalkınma için önem taşımaktadır. Ayrıca, doğrudan yabancı sermaye yatırımları yoluyla transfer edilen sermaye, teknoloji, bilgi ve üretkenliğin, içsel büyüme teorileri kapsamında ev sahibi ülkelerin ekonomik büyümesine katkı sağlayabileceği öne sürülmektedir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, yeşil alan veya kahverengi alan yatırımları olmak üzere iki türde yapılabilmektedir. Yeşil alan yatırımları şeklindeki doğrudan yabancı sermaye yatırımları istihdama doğrudan veya doğrudan yabancı sermaye yatırımları ekonomik büyümeyi artırarak istihdama dolaylı katkı sağlayabilmektedir. Ayrıca, doğrudan yabancı sermaye yatırımları bir yandan finansal sistemdeki fonları artırarak finansal sektörün gelişimine katkı sağlayabilirken, diğer yandan doğrudan yabancı sermaye yatırımları finans sektörüne rakip oldukları için finans sektörünün gelişimini olumsuz da etkileyebilmektedir. Bununla birlikte ilgili literatür dikkate alındığında; doğrudan yabancı sermaye yatırımı yapan yatırımcıların genellikle belirli bir ekonomik büyüme, istihdam ve finansal sektör gelişimine sahip olan ülkeleri tercih ettikleri görülmektedir. Bu bağlamda, teorik olarak doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile ekonomik büyüme, istihdam ve finans sektörünün gelişimi arasında karşılıklı bir etkileşim söz konusu olabilmektedir.Dünyada 1980’li yıllardan itibaren liberalleşme ve küreselleşmenin hızlanması ile birlikte doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında önemli artışlar olmuştur. Birçok ülke doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ekonomik büyüme ve istihdam üzerindeki pozitif etkilerini göz önünde bulundurarak kurumsal ve mali teşviklerle doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekmeye çalışmaktadırlar. Bu çalışmada panel nedensellik analizi kullanılarak OECD ülkeleri örnekleminde 1995-2018 döneminde doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile ekonomik büyüme, istihdam ve finansal gelişme arasındaki karşılıklı etkileşim incelenmiştir. Çalışma sonucunda ekonomik büyüme ile istihdamdan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına doğru; doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından finansal gelişmeye doğru tek yönlü nedensellik olduğu belirlenmiştir. Bir başka deyişle ekonomik büyüme ile istihdamın doğrudan yabancı sermaye yatırımları üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olduğu, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ise finans sektörünün gelişimi üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir
Türk Eğitim Düşüncesinde Okul Müzesinden Müze Pedagojisine Değişim
This article examines the ideas which underliethe practical changes and their applications starting from having a school museum to museum pedagogy in Turkish educational history. Moreover, research has been done on the stages of the notion of museums in Turkish educational concepts, approaches of educationalists to the relationship between school museums and education, the stuation of school museums during the Republican period and the point reached in the concept of museum pedagogy in the proceeding periods and practices. The pedagogical functions of museums and school museums and the philosophical attitude underlying these principles have also been dwelt on.Bu çalışmada Türk eğitim düşüncesi tarihinde okul müzesinden müze pedagojisine doğru gerçekleşen eğitimsel değişimlerin düşünsel temeli ve uygulama boyutu incelenmektedir. Türk eğitim düşüncesinde müze kavramının geçirdiği evreler, eğitimcilerin okul müzesi ve öğretim ilişkisi konusundaki yaklaşımları, Cumhuriyet döneminde okul müzesinin durumu ve ilerleyen dönemlerde müze pedagojisi anlayışının ulaştığı nokta ve çeşitli uygulamalar incelenmektedir. Makalede, “müze" olgusunun pedagojik işlevi yanında okul müzesinden müze pedagojisine uzamın zihinsel değişimin temelinde yatan felsefi tutum da incelenmiştir
Sakarya İli SARS-CoV-2 Olgularında İnme Sıklığının Araştırılması
Aim: The aim of this study is to identify the frequency of stroke among severe acute respiratory syndrome coronavirus 2 (SARS-CoV-2) cases in Sakarya city, to find out the clinical characteristics of patients diagnosed with stroke and to contribute to the national database. Material and Methods: This retrospective study was carried out with 783 cases diagnosed with SARS-CoV-2 between April-June 2020 at the pandemic hospital in Sakarya city. Patients were compared in terms of age, National Institute of Health Stroke Scale (NIHSS), risk factors, radiological findings, inpatient treatment, intubation, and mortality rates. Results: Out of 26 cases of ischemic stroke, 11 (42.3%) were male and 15 (57.7%) were female. In terms of infarction localization, the cause was medial cerebral artery (MCA) in 4 (15.4%) patients, top of the basilar in 2 (7.7%) patients, basilar artery in 1 (3.8%) patient, lacunar in 9 (34.6%) patients and anterior system in 10 (38.5%) patients. There was no significant difference in terms of D-dimer and C-reactive protein (CRP) levels according to disease severity (both p=0.262). Three (0.38%) patients presented with stroke findings and were diagnosed with SARS-CoV-2. Cryptogenic stroke was detected in 8 (30.8%) of the SARS-CoV-2 cases. Stroke frequency was calculated as 3.3% among the SARS-CoV-2 cases in Sakarya city. Conclusion: This is the first study to identify the frequency of stroke among SARS-CoV-2 patients in Sakarya city and Turkey. Our study is important as it shows that preventing or treating ischemic stroke in SARS-CoV-2 cases contributes greatly to the reduction of mortality.Amaç: Bu çalışmanın amacı Sakarya ilindeki şiddetli akut solunum yolu sendromu koronavirüsü 2 (severe acute respiratory syndrome coronavirus 2, SARS-CoV-2) olgularında inme sıklığını tespit etmek, inme tanısı almış olan hastaların klinik özelliklerini ortaya koyabilmek ve ulusal veri tabanına katkıda bulunmaktır. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma, Sakarya ilindeki pandemi hastanesinde Nisan-Haziran 2020 tarihleri arasında SARS-CoV-2 tanısı alan 783 olgu ile geriye dönük olarak yürütüldü. Hastalar, yaş, Ulusal Sağlık Enstitüleri İnme Skalası (National Institute of Health Stroke Scale, NIHSS), risk faktörleri, radyolojik bulgular, yatarak tedavi, entübe olma durumları ve mortalite oranları bakımından karşılaştırıldı. Bulgular: Yirmi altı iskemik inmeli olgunun 11 (%42,3)’i erkek ve 15 (%57,7)’i kadın idi. Enfarkt lokalizasyonu bakımından 26 hastanın 4 (%15,4)’ü orta serebral arter (medial cerebral artery, MCA), 2 (%7,7)’si baziller tepe, 1 (%3,8)’i baziller arter, 9 (%34,6)’u laküner, 10 (%38,5)’u arka sistemden kaynaklanmaktaydı. D-Dimer ve C-reaktif protein (C-reactive protein, CRP) düzeyleri bakımından hastalık şiddetine göre anlamlı bir farklılık yoktu (her iki p=0,262). Üç (%0,38) hasta inme bulgusuyla gelip SARS-CoV-2 tanısı almıştı. SARS-CoV-2 olgularının 8 (%30,8)’inde kriptojenik inme tespit edildi. Sakarya ilinde SARS-CoV-2 olgularında inme sıklığı %3,3 olarak hesaplandı. Sonuç: Bu çalışma SARS-CoV-2 hastalarında inme sıklığını tespit etmeye yönelik Sakarya ilinde ve Türkiye’de yapılmış ilk çalışmadır. Çalışmamız, SARS-CoV-2 olgularında iskemik inmenin önlenebilmesi ve tedavi edilebilmesinin mortalitenin azalmasına belirgin katkı sunduğunu göstermesi bakımından önemlidir
Association between formal thought disorders, neurocognition and functioning in the early stages of psychosis: a systematic review of the last half-century studies
Recent review articles provided an extensive collection of studies covering many aspects of format thought disorders (FTD) among their epidemiology and phenomenology, their neurobiological underpinnings, genetics as well as their transdiagnostic prevalence. However, less attention has been paid to the association of FTD with neurocognitive and functioning deficits in the early stages of evolving psychosis. Therefore, this systematic review aims to investigate the state of the art regarding the association between FTD, neurocognition and functioning in the early stages of evolving psychotic disorders in adolescents and young adults, by following the PRISMA flowchart. A total of 106 studies were screened. We included 8 studies due to their reports of associations between FTD measures and functioning outcomes measured with different scales and 7 studies due to their reports of associations between FTD measures and neurocognition. In summary, the main findings of the included studies for functioning outcomes showed that FTD severity predicted poor social functioning, unemployment, relapses, re-hospitalisations, whereas the main findings of the included studies for neurocognition showed correlations between attentional deficits, executive functions and FTD, and highlighted the predictive potential of executive dysfunctions for sustained FTD. Further studies in upcoming years taking advantage of the acceleration in computational psychiatry would allow researchers to re-investigate the clinical importance of FTD and their role in the transition from at-risk to full-blown psychosis conditions. Employing automated computer-assisted diagnostic tools in the early stages of psychosis might open new avenues to develop targeted neuropsychotherapeutics specific to FTD
Yükseköğretimde Kalite Arayışında Bir Gösterge Olarak Öğrenci Memnuniyeti: Bir Ölçek Geliştirme Çalışması
DergiPark: 441397tredYüksek öğrenimde öğrenci memnuniyetinin ölçülmesi, 2015'ten bu yana stratejik planlama ve kalite değerlendirmesi için önemli bir veri kaynağı olarak kullanılmaya başlamıştır. Yüksek öğrenim kurumları, öğrencilerin memnuniyetini ölçerek, güçlü ve zayıf yönlerini belirleyebilir ve hizmet kalitesi artırma faaliyetleri için önemli veriler elde edebilir. Bu araştırmanın amacı üniversite öğrencilerinin memnuniyet düzeylerini geçerli ve güvenilir bir şekilde ölçen bir ölçek geliştirmektir. Bu çalışma, Ahi Evran Üniversitesi tarafından verilen eğitim, araştırma, sosyal kültürel etkinlikler ve diğer hizmetlerin kalitesini arttırma sürecinde gerçekleştirilmek üzere tasarlanmış bir ölçek geliştirme çalışmasıdır. Bu çalışmaya 2016-2017 akademik yılı bahar döneminde Ahi Evran Üniversitesine devam eden toplam 2083 öğrenci katılmıştır. Ölçek maddeleri ilk kez uygulandığından araştırmada faktör analizi yapılmıştır. Açımlayıcı faktör analizinin sonucu, ortaya çıkan altı faktör toplam varyansın %62.01'ini ortaya koymaktadır. Ölçeğin tüm faktörlerinin Cronbach alfa değeri .70'den yüksektir. Bu sonuçlar, geliştirilen ölçeğin yüksek güvenilirlik derecesine sahip olduğunu göstermektedir
Decreased Levels of G Protein-Coupled Estrogen Receptor in Bipolar Patients
Objectives: There is increasing evidence in the literature that estrogen and its receptors play an important role in the etiopathogenesis of bipolar disorder due to gender differences in the course, severity and peak periods of the disease. In this context, GPER, which is defined in the reproductive system as well as the nervous system, endocrine system and cardiovascular system, and mediates the neurological benefits of estradiol; It is important to better understand its role in this disease.
Method: In this study, we aimed to compare serum GPER levels in euthymic bipolar disorder and healthy controls matched for age, sex and body mass index.
Results: In this study, we found decreased serum GPER levels in both genders separately and in total in the patient groups compared to the control groups.
Conclusion: Our results should be considered preliminary and should be repeated in more homogeneous groups with larger samples. In addition, we believe that further studies should be conducted on the therapeutic efficacy of G1 in depressive bipolar patients
Primary Patency Rates of Endovascular Interventions in Hemodialysis Patients with Central Venous Stenosis and Occlusions
Background: The purpose of this study was to determine the primary patency rate of endovascular interventions in hemodialysis patients who had central venous stenosis or occlusion.
Material and Methods: Twenty-seven hemodialysis patients, who underwent endovascular intervention between January 2013 and January 2018 for central venous stenosis or total obstruction, were included in the study. Endovascular interventions consisted of percutaneous transluminal angioplasty (PTA) or stent implantation. Primary patency rate of endovascular intervention at the sixth and twelfth months were evaluated.
Results: Stent implantation and PTA were used in 5 patients and 22 patients, respectively. 14 patients had stenosis and 13 patients had occlusion. The total procedural success rate was 81%, 86% in stenosis and 77% in occlusion. There was no procedure-related complication. The primary patency for PTA at 6 and 12 months were 40% and 10%, respectively. For stent implantation, primary patency rate at 6 and 12 months was 70% and 30%, respectively.
Conclusion: Endovascular interventions for central venous stenosis and occlusion are safe, with low rates of technical failure and they can be first-line treatment for central venous stenosis or occlusion in hemodialysis patients
Introducing Different Cherry Cultivars to Inner and Crossover Areas
This study was carried out to evaluate quality, yield and phenology of some sweet cherry cultivars with different maturation periods in Isparta-Egirdir conditions. The study was carried out between 2000 and 2011, on Veysel, Précoce Bernard, Star, Venus, Mechlain Haimer, Summit, Techlovan, Fercer Arcina, Sylvia, Noire de Meched, Oktavia, Belge, 0900 Ziraat, Kordia, and Ferbolus. Venus, Bernard, Techlovan and Star cultivars were identified as the earliest blooming. Oktavia, Belge, Kordia and 0900 Ziraat cultivars were found to be the latest blooming cultivars. Generally; Veysel, Bernard and Star come to harvest maturity first. Venus, Mechlain Haimer, Summit, Techlovan, Fercer Arcina, Sylvia were found to be middle season cultivars, while N. De Meched, Oktavia, Belge, 0900 Ziraat, Kordia and Ferbolus were found to be the latest. Veysel early cherry cultivar were determined to be the most productive one, while late cultivar N. De Meched and mid-season cultivar Techlovan were also found to be very efficient. In terms of fruit sizes; early sweet cherry cultivar P. Bernard, mid-season cultivar Summit and late season cultivar 0900 Ziraat gave the biggest fruits
Traces of trauma – a multivariate pattern analysis of childhood trauma, brain structure and clinical phenotypes
Background: Childhood trauma (CT) is a major yet elusive psychiatric risk factor, whose multidimensional conceptualization and heterogeneous effects on brain morphology might demand advanced mathematical modeling. Therefore, we present an unsupervised machine learning approach to characterize the clinical and neuroanatomical complexity of CT in a larger, transdiagnostic context. Methods: We used a multicenter European cohort of 1076 female and male individuals (discovery: n = 649; replication: n = 427) comprising young, minimally medicated patients with clinical high-risk states for psychosis; patients with recent-onset depression or psychosis; and healthy volunteers. We employed multivariate sparse partial least squares analysis to detect parsimonious associations between combinations of items from the Childhood Trauma Questionnaire and gray matter volume and tested their generalizability via nested cross-validation as well as via external validation. We investigated the associations of these CT signatures with state (functioning, depressivity, quality of life), trait (personality), and sociodemographic levels. Results: We discovered signatures of age-dependent sexual abuse and sex-dependent physical and sexual abuse, as well as emotional trauma, which projected onto gray matter volume patterns in prefronto-cerebellar, limbic, and sensory networks. These signatures were associated with predominantly impaired clinical state- and trait-level phenotypes, while pointing toward an interaction between sexual abuse, age, urbanicity, and education. We validated the clinical profiles for all three CT signatures in the replication sample. Conclusions: Our results suggest distinct multilayered associations between partially age- and sex-dependent patterns of CT, distributed neuroanatomical networks, and clinical profiles. Hence, our study highlights how machine learning approaches can shape future, more fine-grained CT research
- …