8,067 research outputs found

    Psikolojik Roman, Romana Yansıyan Yazar ve Türk Edebiyatındaki Bazı Örnekleri Üzerine Bir İnceleme

    Get PDF
    Bu çalışmada bir kitaplık malzeme teşkil edecek nitelikteki geniş bir konu olan psikolojik roman türü, ana hatlarıyla değerlendirilmeye çalışılmıştır. Yazıda genel olarak edebiyat-psikoloji ilişkisi üzerinde durulduktan sonra psikoloji ve edebiyatın kesiştiği noktada ortaya çıkan psikolojik romanların teknik özellikleri, Batı'da ve Türk edebiyatında psikolojik romanın gelişimi ile edebi esere yansıyan yazar ile ilgili tespitler ve yorumlar yapılmaya çalışılmıştır. In this study, psychological novellype which is a so broad subject that it can fill in a library in terms of source was tried to evaluate superficially. In this piece of writing, it was tired to mention about the relationship between literature and psychology, to state the technical qualities of psychological novels which appeared in the point where literature and psychology intersecled, and it was also tried to make comments and definitions about reflections which was seen after the development of psychological novel in Western and Turkish literature on literary work and writer

    Devrim'in ödünsüz bekçisi:Velidedeoğlu

    Get PDF
    Taha Toros Arşivi, Dosya No: 26-Hıfzı Veldet Velidedeoğlu. Not: Gazetenin "Olaylar ve Görüşler" köşesinde yayımlanmıştır

    A Critical Review for the Possibility of Science without ‘Eppue Si Muove’: From Thomas Kuhn’s Theory of Science to Psychology of Science

    Get PDF
    The theory of science that Thomas Kuhn built in the Structure of Scientific Revolutions was considered as a hypothetical framework in this study. Since the publication of the work, many questions have arisen that call for a psychology of science. These questions are moved to another dimension through the knowledge of the decision made within Galileo Affair, which occupies an important place in modern science, fundamentally arising from an epistemic struggle and emerging out of an unscientific base rather than the charge of unholiness. Abandoning the perspective which evaluates these questions within a historical process as a weak side of the Kuhnian theory of science, this study challenges the current approaches with an alternative approach. The epistemic complexity in the Kuhnian theory of science is an imperative complexity caused by human factors. From this perspective, there are potential questions for psychology of science as a field of study based on Kuhnian epistemology and it can be assumed that new problems may appear when the other epistemological questions which assumed as “answered” are reviewed in the scope of this study. The main thesis of this study is that psychology of science is possible as a valid and operationalizable research program based on Kuhnian theory of science

    Behavioral operations management

    Get PDF
    Üretim dinamikleri ve performansında davranış teorisi son dönemde büyük ilgi görmektedir. Bu ilgi davranışsal üretim yönetimini ortaya çıkarmıştır. Davranışsal üretim yönetimini psikoloji, sosyoloji, deneysel ve davranışsal iktisat, örgütsel davranış, yönetim gibi farklı disiplinlere ait yöntemlerin üretim faaliyetleri ile birleştiği nokta olarak tanımlamak mümkündür. Davranışsal üretim hem operasyonel hem de davranışsal unsurları kapsamaktadır. Davranışsal üretim yönetimi araştırmalarının odak noktası işlemsel bakış açısıdır. Bu bağlamda örgütsel davranış alanından ayrılır. Davranışsal üretim yönetimi araştırmalarının amacı liderlik, adalet, duygular ya da motivasyonu derinlemesine anlamak değildir. Aksine, davranışsal üretim araştırmalarının hedefi üretim süreçlerini derinlemesine anlamaktır. Üretim alanındaki çalışmalarda davranışsal faktörlerin rolü kabul ediliyordu ancak bilim olarak üretim olgusunu sistematik bir çerçeveye oturtma çabası ile ilk etapta ölçülebilir ve daha objektif faktörlere odaklanılmıştır. Davranışsal faktörler diğer disiplinlere bırakılmıştır. Davranışsal üretim yönetimi bu ertelemenin belki de son bulmasıdır. Üretim yönetimine davranışsal bakış açısı, geleneksel modeller ve bu yeni gözlemsel bulgular arasındaki köprüyü yani birleştirici fonksiyonu sağlamaktadır. Geleneksel üretim yönetimi, bilimsel anlamdaki şekillenmesini daha çok matematiksel modelleme üzerine kurmuştur. Genel olarak davranışsal deneylerin ve matematiksel modellemenin paradigmaları farklı ödünleşmeleri gerektirir. Her biri kendi varsayımlarını oluşturur. Ama aynı zamanda her bir metodoloji kendi alanlarına önemli derecede katkıda bulunur. Daha da önemlisi bu iki metodoloji birbirlerini tamamlayıcı nitelikte faaliyet gösterirler. Bu çalışma; üretim faaliyetleriyle etkileşimde olan davranışsal konuları ele alan davranışsal üretim yönetimi üzerine açıklayıcı bilgiler vermektedir. Öncelikle davranışsal bakış açısının üretim yönetimine dahil edilme ihtiyacı üzerine bilgiler verilecektir. Sonrasında davranışsal üretimin temel varsayımları geleneksel üretimin varsayımlarından hareketle açıklanacak ve davranışsal üretim örnekleri verilecektir. Davranışsal üretim çalışmalarında araştırmacılar için özellikle çalışma alanını tanımlama en temel ve zor problemlerden birini oluşturmaktadır. Son olarak da davranışsal üretim yönetiminin çalışma alanları ve yöntemleri üzerine bilgiler verilecektir. Davranışsal üretim göreceli olarak çok yeni ve özellikle bilimsel yazında kaynak anlamında gelişmesi gereken bir alandır. Bu çalışma ile ülkemiz literatüründe neredeyse hiç yer almayan bu alana katkı sağlanmaya çalışılacaktır

    Kültürlerarası çalışmalarda yöntem: örgütsel bağlılık yazınından dersler

    Get PDF
    Bu makalede 1991-2001 yılları arasında yayınlanmış görgül kültürlerarası örgütsel bağlılık çalışmalarındaki yöntemsel uygulamalar niteliksel olarak derinlemesine değerlendirilmektedir. Özellikle, kültürel açıklamaların geçerliliğini tehdit eden örnekleme, araçlama ve veri toplamaya ilişkin hususlar incelenmektedir. İnceleme, Sosyal Bilimler Atıf Endeksi’nde (Social Sciences Citation Index, SSCI) sosyal psikoloji, uygulamalı psikoloji, yönetim ve çalışma ilişkileri başlıkları altında listelenen İngilizce dergilerde tespit edilen altı makale ile yapılmıştır. Bulgular, değerlendirmeye tabi tutulan araştırmaların kültürel kuramları önsel olarak temel almakla beraber Kuzey Amerika kökenli kuramların evrenselliğini sınayan çalışmalar olduğunu göstermektedir. Ayrıca, zamanla bir miktar iyileşme görülmekle birlikte, çalışmaların örnekleme, araçlama ve veri toplama uygulamaları açısından eksikliklerinin olduğu görülmüştür

    Beklenen fayda ve beklenti teorileri baglaminda geleneksel finans : davranissal finans ayrimi

    Get PDF
    Traditional finance has developed based on two fundamental assumptions, including the expected utility theory and rational choice or decision. However, this hypothesis has been criticized heavily by put forward that are not realistic enough. The basis of behavioral finance theory is based on the “prospect theory”. According to this theory individuals cannot act fully rational, they install more sense to loses than at the same amount of profit and they exhibit risk and loss aversion behaviour. Behavioral finance is intended individuals’ understanding of the reasoning patterns that used in their financial decision-making as a more realistic by including the behavioral and emotional patterns of individuals to the decision making processes. This study has focused on traditional finance and behavioral finance fields and the basics of these two fields. And also these fields are discussed and compared with general principles. This study reflects the terms of a comprehensive view on the subject. The goal of the study is to provide a better understanding of the different viewpoints that put forward by traditional and behavioral finance disciplines as a whole. Also with this study it is aimed to contribute to the theoretical background and conceptual framework that will be used in next studies.peer-reviewe

    Child Abuse/Neglect and Depressive Symptomatology: The Mediating Roles of Early Maladaptive Schemas

    Get PDF
    Son dönemlerde, çocuk istismarı / ihmalinin erişkinlik döneminde psikopatolojinin gelişimini nasıl öngördüğünü anlamaya yönelik çalışmaların sayısında artış bulunmaktadır. Bu çalışmalar daha çok bu ilişkide etkili olan mekanizmalarının saptanması ve değerlendirmesi üzerine odaklanmaktadır. Bu bakımdan, şema terapi, erken dönem uyumsuz şemalar aracılığıyla yetişkin dönem psikopatolojisi ve çocukluk istismarı ve ihmalin arasındaki ilişkiyi açıklamaktadır. Mevcut çalışmada, üniversite öğrencileri örnekleminde çocuk istismarı / ihmali ve depresif semptomatoloji ilişkisi arasındaki beş farklı şema alanının aracı rolleri araştırılmıştır. Bu araştırmanın örneklemini, yaşları 18 ile 32 arasında değişen 414 üniversite öğrencisinden [312 (% 75,4) kadın, 102 (% 24,6) erkek] ve [322 (% 75,4) kadın] oluşmaktadır. Beş şema alanı için yürütülen Paralel Çoklu Aracı Değişken Analizi sonuçlarına göre, tüm şema alanları arasında yalnızca zedelenmiş otonomi/ performans şema alanının, çocuk istismarı / ihmali ve depresif semptomatoloji arasındaki ilişkiye aracılık ettiğini görülmektedir. Diğer bir deyişle, çocukluk çağında karşılaşılan istismar ve ihmal düzeylerinin yüksek olduğunu bildiren bireylerin, zedelenmiş otonomi / performans şema alanından uyumsuz şemalar geliştirme eğiliminde oldukları ve bunun sonucu olarak da depresif belirtiler açısından yüksek risk altında bulundukları söylenebilir. Araştırma sonuçları alan yazın ışığında tartışılmıştır.Recently, there has been a growing interest in identifying the mechanisms of how child abuse/neglect predicts the development of psychopathology in adulthood. In that respect, schema therapy explains the origin of psychopathology with early maladaptive schemas. This study aimed to explore the mediator roles of five different schema domains between child abuse/neglect and depressive symptomatology relationship in a university student sample. The sample of this study consisted of 414 undergraduate and graduate students from the various universities of Turkey [312 (75.4%) female, and 102 (24.6%) male], whose ages ranged between 18 and 32 (M = 21.69, SD = 2.08). Parallel Multiple Mediation Analysis for five schema domains showed that among all schema domains only impaired autonomy/performance schema domain-mediated the relationship between child abuse/neglect and depressive symptomatology. Individuals who reported higher levels of childhood abuse and neglect tended to develop more maladaptive schemas from impaired autonomy/performance schema domain, and as a consequence, were at increased risk for depressive symptoms. Results were discussed in light of the relavant literature

    Sosyal Bilimlerde Türkiye’nin Dünyadaki Yeri

    Get PDF
    This paper reviews the contributions (articles, notes, book reviews, etc.) of Turkish social scientists to the world’s social sciences literature. Such contributions were identified through the Social Sciences Citation Index (SSCI) by checking the authors’ affiliation addresses to see if they included the word “Turkey”. Altogether a total of 887 contributions were identified from 1985-1996. The number of contributions in 1996 is 166, which constitutes a mere 0,14% of the overall contributions in the world. The three fourth of the contributions are of full-text articles. An overwhelming majority of the contributions (95%) are written in English. Most contributions (93%) came from researchers at universities. Researchers affiliated with the Middle East Technical, Bosporus and Bilkent Universities contributed to more than half (53%) of all social science publications

    The impact of personality traits on the locus of control as an entrepreneurial dimension

    Get PDF
    Bu çalışmanın amacı, öğrencilerin kişilik özelliklerinin denetim odağı üzerindeki etkisini belirlemektir. Araştırma Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi'nde 581 öğrenci üzerinde yürütülmüştür. Veri toplamada Şahin ve arkadaşlarının (1993) sosyotropi-otonomi ölçeği ve Spector'un (1988) denetim odağı ölçeği kullanılmıştır. Veriler Pearson Korelasyon, Basit Doğrusal Regresyon ve Çoklu Regresyon Analizi ile değerlendirilmiştir. Sonuç olarak otonom kişilik özelliğinin içten denetim odağının bir yordayıcısı olduğu bulunmuştur. Kişisel başarı denetim odağının alt boyutu olan içten denetim odağı üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Sosyotropik kişilik özelliğinin dıştan denetim odağının bir yordayıcısı olduğu saptanmıştır. Son olarak sosyotropik kişilik özelliğinin alt boyutlarından onaylanmama ve ayrılık kaygısının dıştan denetim odağı üzerinde etkili olduğu görülmüştür.The purpose of present research is to investigate the impact of personality traits on the locus of control of undergraduates. The research was conducted on 581 undergraduates in Kyrgyzstan-Turkey Manas University. For data collection Şahin and colleagues' (1993) sociotropy-autonomy scale, and Spectors' (1988) locus of control scale were used. The research hypotheses were tested using Pearson Correlation, Simple Linear Regression, and Multiple Regression Analysis. As a result, it was found that autonomous personality trait was a predictor of internal locus of control. In addition, personal success had a positive impact on internal locus of control which is subdimension of locus of control. It was determined that sociotropic personality trait was a predictor of external locus of control. Eventually it was observed that the subdimensions of sociotropic personal trait, disapproval and seperation anxiety had an impact on external locus of control

    Genç ve orta yaşlı yetişkinlerin en eski ve daha sonraki otobiyografik anılarının karşılaştırılması

    Get PDF
    The current study examined earliest memories of young and middle-aged adults in comparison to a recent autobiographical memory and a free-report one from any life phase. These three types of memories were compared in terms of their memory characteristics such as vividness, emotionality, importance, confidence, and rehearsal frequency. A total of 319 young (18-30 years) and 112 middle-aged (40-65 years) adults completed the online survey. Results showed that earliest memories were rated either similar to or lower than later memories in their memory characteristics. More specifically, they received lower ratings than freereport memories in all memory characteristics whereas they did not significantly differ from recent memories only in importance and emotionality. In addition, free-report memories were highest in emotionality, importance and rehearsal frequency whereas recent memories were highest in vividness and confidence ratings. Compared to young adults, middle-aged adults provided higher ratings for all memory characteristics in general, and they further recalled earliest memories from an older age. Finally, the order of reporting the three types of memories (earliest memory first versus recent memory first) was examined with respect to its potential influence on memory characteristics and dating of the recalled memories. Results displayed no significant effect of the reporting order on memory characteristics. Dating of the earliest and free-report memories, however, was significantly affected by the reporting order. The mean age for earliest memories was higher when it was retrieved following the recent memory compared to the reporting order in which earliest memories are retrieved and reported first. Overall, results indicated that earliest memories are not particularly special compared to later memories (e.g., free-report memories) in terms of their memory characteristics, and they are vulnerable to experimental manipulation such as changing the reporting order just like other types of autobiographical memories.Bu araştırma genç ve orta yaştaki yetişkinlerin en eski anılarını, yakın geçmişlerinden hatırladıkları anıları (yakın) ve hayatlarının herhangi bir evresinden hatırladıkları anıları (serbest) karşılaştırmayı amaçlamıştır. Bu üç tip anı (en eski, yakın ve serbest), canlılık, duygusallık, önem, eminlik ve tekrar sıklığı gibi anı özellikleri açısından karşılaştırılmıştır. Toplam 319 genç (18-30 yaş) ve 112 orta yaştaki (40-65 yaş) yetişkin internet üzerinden çevrimiçi olarak anketi tamamlamıştır. Bulgular en eski anıların sonraki iki anı tipine kıyasla olay özellikleri bakımından ya benzer ya da daha düşük değerlendirildiğini göstermiştir. Daha detaylı açıklamak gerekirse, en eski anıların serbest anılara oranla tüm olay özelliklerinde anlamlı düzeyde düşük değerlendirilmiş olduğu, yakın anılara kıyasla ise duygusallık ve önem özellikleri dışında geri kalan tüm olay özelliklerinde aynı şekilde düşük değerlendirilmiş olduğu gözlemlenmiştir. Buna ek olarak, serbest anıların duygusallık, önem ve tekrar sıklığı özelliklerinde en yüksek değerleri gösterirken yakın otobiyografik anıların canlılık ve eminlik özelliklerinde en yüksek değerleri gösterdiği görülmüştür. Yaş grupları arasındaki farklılıklar incelendiğinde ise orta yaştaki yetişkinlerin genel olarak tüm olay özelliklerinde genç yetişkinlere kıyasla daha yüksek değerlendirmeler yaptıkları ve en eski anılarını daha geç yaşlardan hatırladıkları gözlemlenmiştir. Son olarak, bu üç anı tipinin hatırlanma ya da rapor edilme sırasının (en eski anının ilk anlatılması veya yakın anının ilk anlatılması) olay özellikleri ve hatırlanan anıların tarihinin saptanması üzerinde olası etkileri incelenmiştir. Bulgular, anı tiplerinin rapor edilme sırasının olay özellikleri üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığını göstermiştir. Fakat, hatırlanma sırası hatırlanmış olan en eski ve serbest anıların zaman tahminlerini anlamlı düzeyde etkilemiştir. Örneğin, en eski anıların geldiği ortalama yaşın, yakın anılardan sonra çağırıldıklarında ilk olarak en eski anının hatırlandığı duruma kıyasla daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Genel olarak, bulgular en eski anıların olay özellikleri bakımından diğer anı tiplerine göre çok da özel olmadığını ve rapor edilme sırasının değiştirilmesi gibi deneysel manipülasyonların etkisine diğer anılara benzer şekilde açık olduklarını öne sürmüştür.WOS:000473207300003TR - DizinEmerging Sources Citation IndexArticleMayıs2019YÖK - 2018-1
    corecore