48 research outputs found
Bölgesel devlet ve özerklik kavramları bağlamında Gürcistan ve Acara Özerk Cumhuriyeti
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Devlet şekilleri, egemenliğin yapısı bakımından tek yapılı (üniter) ve karma yapılı (bileşik) şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Tek yapılı devlet modeli birkaç farklı biçimi içermektedir. Bu farklı biçimlerden birini bölgesel devlet modeli oluşturmaktadır. Bölgesel devlet modeli hem devletin birliğine ve bölünmezliğine dayanmakta hem de bölgeleri için özerklik hakkını tanımaktadır. Dolayısıyla, bölgesel devlet bölgesel siyasal özerklik kavramıyla yakından ilgilidir. Gürcistan, bölgesel devlet olarak adlandırılabilir, çünkü içinde Acara Özerk Cumhuriyeti gibi siyasal özerkliğe sahip bölgeleri bulunmaktadır. Ancak, Gürcistan'ın bölgesel devlet niteliği ile ilgili literatürde yeterince bilgi bulunmamaktadır. Bu çalışmanın araştırma problemi Gürcistan'ın bölgesel devlet olup olmadığı ile Acara Özerk Cumhuriyeti'nin siyasal özerkliğin bir örneği olup olmadığıdır.In terms of structure of sovereignty, state forms are divided into two models, as the unitary and composite states. The unitary state model contains several different forms. One of them is regional state model. The regional state model is based on the unity and indivisibility of state, and recognizes the right of autonomy to its regions. Consequently, the regional state is closely related to the concept of the regional political autonomy. Georgia can be classified as a regional state. Because Georgia has regions with political autonomy, such as the Autonomous Republic of Adjara. However, there is not enough information in related literature about the feature of Georgia?s regional state. Research problems of this study are whether Georgia is a regional state, and whether the Autonomous Republic of Adjara is an example of political autonomy
Soğuk savaş sonrasında Rusya’ nın Kafkasya politikası ve Azerbaycan
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Kafkasya, sahip olduğu doğal kaynaklar ve jeopolitik konumundan dolayı yüzyıllar boyunca büyük güçlerin etkisi altında kalmıştır. Özellikle de Rusya Kafkasya bölgesinde en etkin ülkelerden biri olmuştur. Kafkasya'nın en kritik ülkesi Azerbaycan olduğundan dolayı Rusya dış politikası genel manada Azerbaycan üzerinden şekillenmiştir.Bu çalışmanın araştırma problemi; Soğuk Savaş ardından dağılan SSCB'nin varisi olan Rusya'nın Kafkasya bölgesinde yeniden etkin olabilme çabalarını ve Azerbaycan'ın buna karşı izlediği politikaları belirtmek olarak ifade edilebilir. Bu bağlamda bu çalışmanın amaçlarını şu şekilde ifade etmek mümkündür:a)Başta Azerbaycan olmak üzere Kafkasya bölgesinde bulunan toplulukların Soğuk Savaş sonrasında hangi etmenlerin ve bölgede çatışan küresel veya bölgesel hangi güçlerin etkisi altında kalmaktadırlar?b)Rusya Federasyonu'nun Soğuk Savaş sonrasında Kafkasya ve Azerbaycan üzerinde izlediği iç ve dış politikalar neler olmuştur?Bu sorulara cevap ararken geniş manada bir litaratür taraması yapılmıştır. Bu tarama sırasında güncel kaynaklar kullanılmıştır. Sürekli gelişen olaylar izlenen politikalarda değişiklerin yaşanmasına neden olmuştur.Bu çerçevede yapılan çalışma sonucunda Azerbaycan'ın göz önünde olduğu Kafkasya bölgesinde uzun yıllardır Rusya'ile diğer aktörlerin çatıştığı ama Rusya'nın etkin olduğu öne çıkmaktadır. Azerbaycan'ın sahip olduğu enerji kaynakları ile dünya piyasasında daha fazla söz sahibi olabilmek için Rusya ve diğer güçler kıyasıya yarışmaktadır. Rusya geliştirdiği Yakın Çevre politikası ile SSCB'nin etki alanına yeniden ulaşmayı hedeflemektedir. Bu açıdan bakıldığında çalışmada Rusya'nın bu politikasına karşı diğer devletlerinde politika belirledikleri görülmüştür. Azerbaycan'ın bu kıskaç altında kendi izlediği politikaların da son derece önemli olduğu söylenebilir.Caucasus has been under the influence of big powers for centuries for its natural recourses and geopolitical position. Especially Russia has become one of the most active states in Kaukasus region. As Azerbaijan is the most critical country of Caucasus, Russian foreign policy has been generally shaped via Azerbaijan.The research problem of this study considers making clear the efforts of Russia, being the successor of Soviet Union, to become re-active in Caucasus region and the policy of Azerbaijan towards this attitude. In this respect the objectives of this study can be expressed as:a)Which factors and powers, conflicting globally or regionally in the region, are the Communities in Caucasus region, especially Azerbaijan, under the influence after Cold War?b)What are the domestic and foreign policy of Russian Federation for Caucasus and Azerbaijan after Cold War?A widely literature review has been made while looking for the answers of these questions. During the review, current sources have been used. Perpetually developing events have brought about the changes at the existing policy.Within this framework, the result of the study indicates that Azerbaijan is being taken consideration, although Russia is active, Russia and other actors have been in conflicts in Caucasus region for years. Russia and other powers compete cruelly in order to have more voice in the world market through energy resources owned by Azerbaijan. With its ?Near Abroad Policy? Russia aims to reach the influence area of Soviet Union again. In this respect, it is seen that also other states have defined their policy towards this policy of Russia and it can be said that Azerbaijan?s own policy is considerably important under this snare
Uluslararası ilişkiler politikasının belirlenmesinde ulusal kimlik faktörü kırım tatarları örneği
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Yüzyıllardır defalarca öz yurtlarından sürgün edilmelerine karşın: çok büyük risk ve tehditlere rağmen yurtlarına tekrar dönen Tatarlar, Sovyetler Birliğin dağılmasından sonra bağımsızlığını alan Ukrayna sınırları içinde, özerk statülü bir Cumhuriyet olarak, arzuladıkları milli hedeflerine yönelik elde ettikleri haklarını geliştirmeye çalıştılar. Ancak Kırım üzerindeki iddialarından vazgeçmeyen Rusya, Kırım Özerk Cumhuriyetini önce bir plebisitle Ukrayna'dan ayırıp bağımsız devlete, ardından Rusya Federasyonu'na üye bir devlete dönüştürmesi yani Kırım'ı ilhak etmesi neticesinde, Kırım Tatarlarının tanınma ve var oluş mücadelesi başa dönmüştür. Çalışmada öncelikle "Uluslararası Politika Belirlemede Etkili olan Hususlar"; devamında "Çok Kültürlü Yurttaşlık" ve ilgili kavramların özet değerlendirilmesi, ardından önce Kırım Tatarlarının tarihçesi, milli özelliklerine has unsurlarla kronolojik olarak anlatılmış. Akabinde Kırım Tatarlarının Kymlicka'nın Liberal Azınlıklar teorisi ile Habermas'ın "Demokratik Hukuk Devletinde Tanınma Mücadelesi" çerçevesinde durumları analiz edilip genel bir değerlendirme ile Kırım Tatarlarının uluslararası politika belirlemedeki rolü konusunda elde edilen bulgular ortaya konulmuştur.Although they repeatedly deported from their homelands for centuries: the Tatars, who returned to their homelands in spite of enormous risks and threats, sought to develop their rights as a republic with autonomous status within the borders of Ukraine, which had gained independence after the collapse of the Soviet Union. However, as a result of Russia, which has never given up its claims on the Crimea, annexed the Crimea holding a plebiscite on changing its status first as an Autonomus Republic apart from Ukraine and afterwards turning it into a member state of the Russian Federation, the Crimean Tatars' struggle of existence and recognition has started over. In this study "The Issues Effective in The Determination of International Policy"; the "Multicultural Citizenship" and the related concepts that are evaluated, and the history of the Crimean Tatars and the characteristics of the national characteristics are described as crowns. In the following, Kymlicka's theory of Liberal Minorities and Habermas's situation within the framework of the Struggle for Recognition in Democratic Constituonal State were analyzed, the findings obtained from the general evaluation and the role of the Crimean Tatars in determining international politics were put forward
Türkiye'de sığınma hareketi : Eskişehir örneği
Tez (yüksek lisans) - Anadolu ÜniversitesiAnadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim DalıKayıt no: 238340Mültecilik olgusu 20. Yüzyılın en büyük sorunlarından biri olarak ifade edilebilir. İki dünya savaşı, yerel savaşlar, çatışmalar ve siyasi fikir ayrılıkları sonucunda dünya, büyük mülteci hareketine sahne olmuştur. 1950’li yıllardan itibaren mültecilerin içinde bulundukları olumsuz koşulları iyileştirmeye yönelik uluslararası sözleşmeler düzenlenmiştir. Ancak mültecilerin giriş yaptıkları sınırlar içinde temel hak ve özgürlükleri, ülkelerin kendi politikaları doğrultusunda belirledikleri mevzuata dayandırılan hukuksal bir temelin üzerine inşa edilmiştir. Türkiye, mülteci statüsünü coğrafi sınırlama koşulu getirerek sadece Avrupa ülkelerinden gelenlere tanımakla birlikte pratikte gelenlerin tamamına yakını Avrupa coğrafyası dışındandır. Bu nedenle ilgili mevzuat doğrultusunda, ülkeye giriş yapanlar sığınmacı olarak tanınmaktadırlar. Günümüzde dünyadaki gelişmelere koşut olarak Türkiye’de de sığınma hareketi giderek artış göstermekte, sığınmacılar uydu kentlere yerleştirilmektedirler. Bu araştırmanın amacı, Türkiye’de sığınma hareketi içinde yer alanların sosyal ve hukuki başta olmak üzere mevcut koşullarını saptamaktır. İçişleri Bakanlığı’nın belirledigi uydu kentlerden biri olan Eskişehir’in örneklem olarak alındığı araştırmada, Örnek Olay İncelemesi (Durum Saptaması) yöntemi kullanılarak sığınmacılar ve Eskişehir Mülteciler Psikososyal Danışmanıyla derinlemesine mülakat yapılmıştır. Araştırma, Türkiye’de yaşanan sığınma hareketi kapsamında bir uydu kente yönelik durum saptaması içermesi ve Eskişehir’deki sığınmacıların profiline, sığınma nedenlerine, karşılaştıkları sorunlara ve beklentilerine ilişkin nitel veri sunan ilk çalışma olması açısından önem taşımakta ve yeni arastırmalara kaynaklık edecegi umulmaktadır
Some findings about the reasons of establishment and presence of the social assistance and solidarity fund as the main instrument of struggle with poverty after 1980
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Birinci Turgut Özal Hükümeti (1983-1987) döneminde devletin
yoksullukla kapsamlı olarak mücadele etmesi için kurulmuştur. Fon o tarihten beri yoksullukla mücadelenin merkezinde yer
almış ve Özal sonrası bütün hükümetlerin istifade ettiği bir araç olmuştur. Ama bir o kadar da, üzerine inşa edilen yoksulluk
anlayışı nedeniyle eleştirilen bir yapıya sahiptir. Özellikle seçim dönemlerinde Fon kaynaklarının amaç dışı kullanıldığına dair
pek çok düşünce yazılı ve görsel basına yansımaktadır. Bu çalışma kurulduğu tarihten itibaren Türkiye’nin yoksulluk politikasını
yönlendiren ve yoksullukla mücadelenin temel yapı taşı olan Fon’un kuruluş gerekçelerini tespit etmeyi amaçlamaktadır. İlgili
yazın bağlamında Fon’un üç gerekçe ile kurulmuş olabileceği varsayımları ileri sürülmekte ve bu savlar bu alanda yazılan bazı
görüşler doğrultusunda temellendirilmeye çalışılmaktadır.The Social Aid and Solidarity Promotion Fund was founded by the first Turgut Özal Government (1983-1987) to
enable the state struggle with the poverty effectively. The Fund has been at the center of struggling with the poverty since then
and also an instrument that used by the government after the Özal era. However, the fund has been subject to criticism due to the
understanding of poverty on which it has been constructed. Particularly, during the elections a great deal of allegations have been
reflected about the abuse of fund sources by the visual and written media. This study aims to focus on the foundation of fund,
which shapes the poverty policy of Turkey and is the keystone for struggling with the poverty, and also on the views about its
raison d’être. Given the relevant literature it is seen that the foundation and existence reasons for the fund can be analyzed under
three topics
Nato’nun yeni stratejik konsepti bağlamında Nato-Rusya ilişkilerinde Baltık Devletlerinin rolü
xiii, 149 sayfaharita : 29 cm. 1 CDÖZETBaltık devletleri küçük devlet olarak jeopolitik açıdan önemli bir bölgedebulunmaktadırlar. Eski Sovyet Devletleri günümüzün AB ve NATO üye devleti birçok kez işgallerle yüzleşmesinden dolayı ülke güvenliği önceliklidir. Güvenliklerinikorumak için yeniden bağımsızlıklarını kazanmalarıyla NATO'nun içinde yer almayıtercih eden bu devletler için NATO bir garantör görevindedir. Rusya ise Baltıklargözünde Sovyet sendromunun etkisi ile bölge üzerinde tehditkar bir devlet olarakgörünmektedir. Rusya bu durumu ikili ilişkilerle kırmak yerine tekrar büyük bir güçolma amacıyla politikalarını sertleştirmiştir. Soğuk savaş sonrası Avrupa güvenliğinsağlamasında etkili bir aktör iken zaman zaman Avrupa güvenliği tehdit eden kendisiolmuştur ve NATO ile karşı karşıya gelmiştir.Bu tez çalışmasında NATO’nun yeni stratejik konsepti çerçevesindeki kazandığıyeni duruşu içinde yer aralan Baltık devletlerinin, NATO-Rusya ilişkilerindeki rolüaraştırılmıştır. ...ABSTRACTThe Baltic states are located in a small geopolitical region. The security of thecountry is a priority because the former Soviet states face the occupations many times and today they are in EU and NATO as a member states. NATO is a guarantor for those states that prefer to take part in NATO by regaining their independence to protect their security. On the other hand, Russia appears to be a threatening state on the region with the influence of Soviet syndrome. Russia has hardened its policies in order to become a major force again, rather than breaking this situation with bilateral relations While he was an influential actor in securing European security after the Cold War, sometimes threatening European security and confronted NATO.In this thesis, the role of the Baltic States in NATO-Russia relations was exploredin the new position they gained in the context of NATO's new strategic concept. That's because the former Soviet republics and nation-states of the post-Cold War new world, have had new roles in terms of the diversifying security threats ..
Sosyolojik açıdan küreselleşme ve ulus-devlet (Giddens, Bauman ve Habermas örneği)
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Yeni sosyoloji teorilerinin güçlü temsilcilerinden küreselleşme karşıtı Habermas ve Bauman ile ulus-devletlerin küreselleşme karşısında yeniden yapılandırılması görüşünde olan Giddens'ın; gerek toplumsal ve kültürel gerekse politik ve ekonomik çerçevede yaptıkları değerlendirmeler, küreselleşme olgusu ve ulus-devletin konumu açısından dünya toplumuna yeni bir sosyolojik bakış açısı kazandırmıştır. Küreselleşmenin modern toplumları ve dünya düzenini yeniden biçimlendiren bir olgu olması, toplumsal, politik ve ekonomik değişimlerin arka planını oluşturması, aynı zamanda ulus-devletlerin egemenlik alanlarında da değişikliklere yol açmasına neden olmuştur.Küreselleşme karşısında ulus-devletlerin geleceği konusunda Giddens, Bauman ve Habermas'ın farklı görüşleri vardır. Giddens, yeni bir demokrasi anlayışı ile ulusların kozmopolit bir yapıda küreselleşme sürecine uygun bir duruma getirilmesi düşüncesinde iken; Bauman, küreselleşmenin olumsuz yönlerini ele alarak bu sürecin ulus-devlet yapısı üzerindeki etkisine değinmekte, ancak yeni bir yapılanma modeli önermemektedir. Habermas, ise küreselleşme süreci karşısında varlıklarını ve egemenliklerini güçlendirmek adına ulus-devletlerin ulusal kimliği dışarıda bırakarak, bölgesel bütünleşmelerle yönetilmesi gerektiği görüşündedir.Kısaca, sosyolojik açıdan küreselleşme ve ulus-devlet ilişkisinin, çağın bu üç değerli sosyologunun görüş ve düşünceleri çerçevesinde incelenmesi sonucunda; küreselleşme olgusunun ulus-devlet yapısını ortadan kaldırmayacağı, ancak küreselleşme karşısında ulus-devletlerin yeniden yapılaşma sürecine gireceği görüşü öne çıkmaktadır.Anahtar kelimeler: Küreselleşme, Ulus-Devlet, Anthony Giddens, Jurgen Habermas, Zygmunt BaumanThe considerations on sociocultural, political and economic context of the powerful representatives of new sociology theories Habermas and Bauman who are against globalisation and, Giddens who supports the idea of the necessity of reconfiguration of nation-states againsts globalisation; bring a new sociological aspect to the globe society in terms of situation of nation-states and globalisation phenomenon. Globalization leads the modifications in the domination areas of nation-states at the same time, since it is a fact, that reconfigurates the modern societies and world order and it constitutes the background of social, political and economic changes.Giddens, Bauman and Habermas have different opinions about the future of globalization against nation-states. While Giddens, has the idea that nations become to have a cosmopolite structure in the globalization process with a new idea of democratisation. Bauman mentions the effects of the globalization process to the structure of the nation-state by dealing with the negative aspects of the globalisation, but he does not recognize a new structural model. On the other hand, Habermas states that, in order to strengthen their existance and sovereignty against globalization process, nation-states have to manage with regional integrations by precluding their national identities.Briefly, as a result of examining the relationship between globalisation and nation-state, from a sociological point of view, in the frame of the views and ideas of this eras three valuable sociologists; the idea of ?globalisation phenomenon can not extinguish the being of nation-states but there is a requirement for reconfiguration of nation-states against globalization? appears.Keywords: Globalization, Nation-State, Anthony Giddens, Jurgen Habermas, Zygmunt Bauma
